Fotoğraf mı?

39.2K 2.9K 301
                                    


Yıllardır uzakta olduğum memleketimin havasını ciğerlerime çekerken oturduğum hastane bahçesinin bankında kollarımı kendime dolamış yorgun bir şekilde çevremdeki insanları izliyordum. Kimisi benim gibi yalnız başına oturuyordu ya da bir şeyler yiyordu. Bazıları yanında çocuğu ile hastanenin bahçesinde ki çimlerin üzerinde oturuyordu. Garip bir gürültü ve aynı zamanda bu gürültüye eşlik eden bir sessizlik vardı ortamda.

Herkesin küçük büyük bir derdi vardı. Kimisi hastaydı kimisinin hastası vardı...

Kollarımı sıkı sıkı kendime dolarken derin bir nefes aldım ve ağlamamak için gözlerimi kırpıştırdım. İki gündür sabah akşam hastanede telaşla beklememin sonucunda bu sabah annemin normal odaya alınması ile derin bir soluk almıştım. Ufak bir kalp krizi geçirmişti. Ama şimdi aklımda kalbimde tek bir kişide takılı kalmıştı iki gündür hiçbir haber alamadığım, telefonu kapalı olan adama...

Buraya geldiğimi bile bilmiyordu, arayıp haber vermek istemiş ama ulaşamayınca vazgeçmiştim. Aslında şuan yanımda olmasını bana destek olmasını o kadar çok isterdim ki. Ardımda bıraktığım şu iki gün bana fazlası ile ağır gelmiş onu yanımda aramıştım ama sesini bile duyamıyordum. Gözümden düşen bir damla yaşı hemen silip derin derin nefes aldım. Kayseriye ne zaman geri dönerdim, şuan onu bile bilmiyordum. Annem toparlayana kadar burada kalacağım kesindi.

Elimde ki telefona bir bakış attıktan sonra dudaklarımda buruk bir tebessüm oluştu ve oturduğum yerden kalkıp yavaş adımlarla hastaneye geri girdim. Annemin kaldığı odanın önüne geldiğimde kendimi toparladım ve yüzüme bir gülümseme yerleştirip odaya girdim.

"Annem nasılsın?" derken yatakta oturur pozisyona gelmiş annemin yanına gidip saçlarına bir öpücük bıraktım.

"Umayım, iyim güzel kızım. Ah hastanelerede düşmesem geleceğin yoktu ya hadi neyse "

"Annem o nasıl laf, gelecektim ben."

"Kaç sene oldu be kızım, bir kere gelmedin"

"Gelemedim ki, işten dolayı"

"Ne işmiş kızım bu?" ona söylemek istesem de sessiz kaldım. Daha sonra anlatacaktım ama şimdi kalp krizi riskini yeni atlatmışken anlatamazdım.

"Tamam annem boş ver hadi bak yanındayım şimdi."

"Çok şükür, gel de seni doyasıya öpeyim" dediğinde güldüm.

"Anne kaç defa daha öpeceksin"

"Sen benim tek evladımsın Umay, babanın da bana emanetisin valla burnumda tüttün kızım." Dediğinde ona sımsıkı sarıldım.

"Buradayım annem"

"Geri gideceksin ama değil mi?" onun gözlerime beklentiyle baktığını görünce bakışlarımı kaçırıp başımı önüme eğdim.

"Gideceğim ama sık sık gelirim" dedim.

Bir şey demedi sadece sessizliğe büründü birkaç dakika sonra, "Sorun paraysa boş ver kızım bakarız biz başımızın çaresine. Ya da Sivas da bir iş bul bilmediğimiz şehirlere gitme" dediğinde ne diyeceğimi bilemedim ki. Kayseri benim için artık bilmediğim bir şehir değildi ki ya da sadece para kazanmak için bulunduğum bir yer değildi. O şehir de Turan vardı. Turandan tamamen ayrı kalabilir miydim ki?

"Tamam annem konuşuruz bunları hadi sen dinlenmene bak" derken bu düşünceleri aklımdan silip sonraya erteledim ve oturduğum sandalyede uzanıp annemin elini tuttum.

Akşam olduğunda zorla birkaç lokma bir şey ancak yiyebildim. Aslında canım hiçbir şey yemek istemiyordu fakat annemin dikkatini çekmemek için kendimi yemeğe zorluyordum. Oysa tüm gün gözüm telefondaydı Turan'ı arayıp aramama konusunda tereddüt ediyordum ama biliyordum ki arasam da telefonu kapalı olacaktı.

UMAY Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin