"Umay, güzelim buna gerek var mı gerçekten?"
"Of Turan, kurcalamasana hazırladığım poşetleri."
"İyi de güzelim bu ne Allah aşkına? Neden Samsun'a bu mutfak eşyalarını götürüyoruz ki?"
"Onları Nilay Anneme aldım."
"Annem bunları Samsundan alamıyor mu kızım?"
"Of Turan söylenme lütfen. Kendime aldım beğendim anneme de aldım. Hadi sen arabaya koy bunları artık."
"Tamam küçük hanım tamam. Hemen sinirlenme" derken poşetleri kurcalamayı kesip yanıma gelen Turan beni belimden kavrayıp kendisine doğru çekti ve başını eğip burnunun ucunu burnuma sürterken gülerek, "Asabi karım benim" dedi.
Elimi kaldırıp yanağına koydum ve gülümserken uzanıp dudaklarımı traş losyonu kokan yanağına bastırdım. Büyük bir buse bırakıp geri çekilecektim ki izin vermedi ve beni daha sıkı tutarken eğilip dudaklarını dudaklarıma bastırıp beni öptü. Öpüşü ayaklarımı yerden keserken geri çekilmesiyle beraber kaşlarımı çatıp ona baktım.
"Böyle yapıyorsun aklımda ki her şeyi unutuyorum." Diye söylendiğim de bana bakıp bir kahkaha attı. Ardından eğilip alnıma bir buse bıraktı ve saçlarımın kokusunu içine çekti.
"Ne yapalım karımızı seviyoruz kızım. Buna da mı kızıyorsun."
"Yoo, hiçbir şikayetim yok."
"Demek öyle. Bir daha öpeyim öyleyse?" diyerek bana doğru eğilmişti ki ellerimi göğsüne koyup ona sahte bir öfkeyle baktım.
"Ya ama haksızlık bu yaptığın, bak sabah yola çıkacağız. Senin yüzünden alacaklarımı unutuyorum."
"Tamam küçük hanım, tamam. Hadi arabaya gidecekleri kapının önüne koy ben onları bagaja yerleştireyim. Sonra da marketten istediklerini mesaj atta alayım. Sen yolda bir şeyler yemek istersin."
"Beraber gidelim mi markete. Hem de biraz yürümüş oluruz. Hava çok güzel."
"Tamam öylese. Valizler hazır mı? Önce onları yerleştireyim."
"Evet odada bir büyük, bir de küçük valiz var. İşte bir de bu poşetler. Kapının önüne götürüyorum."
"Yok tamam bırak kalsınlar burada ağır görünüyorlar. Ben alıp indiririm." Dediğin de bir şey demeden poşetleri bırakıp mutfağa geçtim. Birkaç kirli bardağı da hızlıca yıkayıp kurumaları için kenara koydum ve ellerimi kuruladıktan sonra yorgun bir şekilde mutfakta ki sandalyelerden birine oturdum. Hava o kadar sıcaktı ki, iki iş yapınca sıcaktan bunalıp, bitkin düşüyordum.
Okullar tatil olalı bir ay olmuştu ve sonunda Turan iznini alabildiği için Samsun'a gidiyorduk. Evleneli bir sene olmuştu ama düğünden sonra hiç gitme fırsatı bulamamıştık. İşlerin yoğunluğu, Turan'ın bitmeyen görevleri derken zaman su misali akıp gitmişti ama sonun da Samsun'a gideceğimiz için çok mutluydum. Biz gittikten bir iki hafta sonra annemde oraya geleceğinden hep beraber olacaktık.
Elimde ki su bardağından büyük bir yudum alıp masaya bıraktığım da Turan'ın sesiyle oturduğum yerden kalktım.
"Güzelim, hallettim eşyaları. Hazırsan markete gidip gelelim."
"Hazırım ben, gidelim canım." Derken mutfaktan çıkıp holde bekleyen Turan'ın yanına gittim ve vestiyerden küçük çantamı alıp omuzuma taktım. "Hazırım." Derken başımı kaldırıp beni izleyen adama gülümsedim.
Elini uzatıp saçlarımı karıştırdığın da yüzümü buruşturup elinin altından kaçtım. Sinirle söylenirken kapıyı açmış babetlerimi ayağıma geçiriyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMAY
Romansa"İzliyoruz " derken sesinde garip bir dalgınlık oluşmuştu. Dudaklarıma bir gülümseme yerleştirirken kemerimi çıkardım ve son kez ona baktım. "Gidiyorum" derken direksiyonda ki elini kaldırıp yüzüme koydu ve sabah evden çıkmadan önce yenilediğim ban...