"Turan sana inanmıyorum gerçekten" derken öfkeyle ona bakıp yürümeye devam ettim. Arabanın yanına geldiğim de aldırmadan yürümeye devam edince Turan'ın öfkeli sesini işittim.
"Nereye gidiyorsun Umay?!"
"Yürüyeceğim ben sen git." Derken ona bakmadan yürümeye devam ettim. Cidden bazen beni çileden çıkartmayı başarıyordu.
"Saçmalama arabaya bin Umay"
"Binmiyorum, yürüyeceğim dedim." Derken sokakta ilerlemeye devam ediyordum ki arkamdan gelen güçlü adım seslerini duyunca peşimden geldiğini anladım. Öfkeli olmama rağmen gülümsemekten kendimi alamadım. Kolumu kavrayan parmaklar beni tutup kendisine çevirdiğinde kaşlarımı çatıp ona baktım.
"Dur sana kızım"
"Sana yürüyeceğim dedim"
"Delirtme beni Umay. Bin arabaya yemek yemeğe gidelim"
"Hah, ben mi seni delirtiyorum? Olur olmadık kıskançlıklarınla beni delirten asıl sensin"
"Lan elin adamı gelmiş benim nişanlımla laubali laubali konuşuyor. Ne yapsaydım?"
"Elin adamı dediğin benim öğrencimin babası, hem kızıyla ilgili sorular soruyordu"
"Başlatma şimdi öğrencinin babasına, bekar değil mi bu adam?"
"Evet, eşiyle boşanmışta. Ne alakası var şimdi bunun konumuzla?"
"Çok alakası var! Umay, bak düşündükçe sinirleniyorum güzelim. Hadi bin şu arabaya yemeğe gidelim" Ona öfkeyle bakıp yanından geçip arabaya doğru sert adımlarla ilerlemeye başladım ama söylenmeyi de ihmal etmiyordum.
"Abartıyorsun. Yani bazen gerçekten abartıyorsun, adam iki soru sordu sadece"
"Başlıycam ha şimdi iki soruna! Geçmiş karşına gevşek gevşek sırıtıyor. Sonra kıskanınca tribi yiyen ben oluyorum" gelip sürücü koltuğuna oturan Turan'ın söylenmesine aldırmadan kemerimi taktım ve başımı cama cevirdim. Adam beni işten almaya geliyordu ama iki dakika içinde velilerle bile tartışmayı başarıyordu. Tamam, belki o velinin bana biraz ilgisi olabilirdi ama ne önemi vardı ki. Adam sonuçta parmağımda ki yüzüklerden nişanlı olduğumu biliyordu ama yok Turan illa bir tartışma çıkartacaktı.
"Konuşmayacak mısın benimle?" Birkaç dakika sonra sakin sesini işitince bakışlarımı akıp giden yoldan çekip ona kısa bir bakış attım ama bir şey söylemedim. Sessizliğimi konuşmayacağıma yormuş olacak ki çok geçmeden yine o konuşmuştu.
"Hadi be güzelim herifin biri yüzünden gecemizi mahvetmeyelim. Zaten tüm gün sesine hasret kalıyorum" dediğin de dudaklarımda oluşan tebessüme engel olamadım. Yani tek kelimesi bütün öfkemi, kırgınlığımı üzerimden alıp götürmeye yetiyordu.
"Yaptığın ayıptı ama" dedim sakince
"Hiç kusura bakma güzelim, hak ettiği cevabı aldı."
"Turan adamın karşısına geçip açık açık, 'Nişanlımdan uzak dur' dedin. Kim bilir ne düşündü, ayıptı."
"Ayıp falan değildi. O hak ettiği uyarıyı aldı." Dediğinde başımı olumsuzca iki yana sallayıp, "Sana inanamıyorum" diye söylendim.
"Her neyse gerçekten bu konuyu kapatalım mı? Çünkü salak herifin biri yüzünden seninle geçireceğim zamanı mahvetmek istemiyorum" deyince ona hak verdim ve "Tamam" dedim. Öyle ya da böyle yanımda ki adamı bu şekilde kabul etmiştim. Kıskançtı işte.
"Ne yemek istersin?"
"Fark etmez. Senin canının çektiği bir şey varsa yiyebiliriz."
"Bende sana bırakmıştım" dediğin de kısa bir an düşünüp, "Alışveriş merkezine gidelim o zaman bir şeyler yeriz. Alacak birkaç bir şeyi de hallederiz" dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMAY
Romance"İzliyoruz " derken sesinde garip bir dalgınlık oluşmuştu. Dudaklarıma bir gülümseme yerleştirirken kemerimi çıkardım ve son kez ona baktım. "Gidiyorum" derken direksiyonda ki elini kaldırıp yüzüme koydu ve sabah evden çıkmadan önce yenilediğim ban...