Turan beni arabanın yanına getirdiğin de hala elimi bırakmamıştı ve öfkeyle söyleniyordu. Fazlasıyla sinirli olduğunu anladığım için sesimi çıkarmadan onun yatışmasını bekledim.
"Bir yumruk yetmedi o şerefsize. Ağzını yüzünü dağıtacaktım. " diye söylenirken elini kaldırıp kısa kesim saçlarına götürüp saçlarını karıştırdı. Ardından bakışları beni bulunca yüzünde ki öfkeli ifadenin yavaş yavaş dağılmasını izledim. sanki yeni fark etmiş gibi bakışları sıkıca tuttuğu elime kaydı ve elimi bıraktı. Surat asmamak için direnirken onun yüzünde mahcup bir ifadenin oluşmasını seyrettim.
"Kusura bakma " derken bakışlarını benden kaçırıp etrafta gezdirdi bir süre
"Önemli değil. Sen sakinleştin mi? " diye sorduğum da bana döndü ve "Geceyi mahvettim değil mi? " dedi. "Kusura bakma, bunun telafisini yapacağım söz veriyorum"
Beni tekrar mı akşam yemeğine çıkaracaktı?
"Hiç önemli değil. Sen neden bu kadar sinirlendin ki?" diye sorarken aslında onun adamın bana baktığı için sinirlendiğini anlamıştım ama yine de dudaklarından bu itirafı duymak istiyordum. Kaşları çatılırken ağzının içinde hiç anlamadığım bir şeyler geveledi önce ardından " Boş ver. Gecemizde mahvoldu zaten, hadi sana tatlı ısmarlayayım başka bir yerde " derken çoktan arabaya binmişti. Bense resmen sorumdan kaçan adamın arkasından gülmekten kendimi alamadım. Kesinlikle kıskanmıştı. Mutlulukla yerimde tepinmek istesem de sakin bir şekilde arabaya binip kemerimi taktım.
Bir süre sessizce yol aldığın da ona döndüm ve " İlerde büyük bir park var ya orada oturalım mı? Sana dondurma ısmarlayayım bende " dedim. Yoldan ayırdığı bakışları bir süre benim yüzümde gezindi ardından hiçbir şey demeden dakikalar sonra arabayı kenara çekip park etti.
Arabadan indiğim de havanın çok güzel olduğunu fark ettim. Güzel bir yaz akşamıydı kesinlikle ve parkta bir sürü insan vardı. Banklarda, çardaklarda oturanlar, etrafta koşuşturan çocuklar, dondurma ve ufak tefek şeyler satan küçük seyyar satıcılar. Renkli bir dünyaya girmiş gibi hissettim kendimi o an
Yanıma gelen adamla beraber gülümseyerek parkın içlerine doğru ilerlemeye başladık bir yandan da konuşabileceğimiz bir konu açmıştım.
"Baban asker ya çok şehir gezmiş olmalısın şimdiye kadar. "
"Evet. Hem ondan hem de yaz tatili gezilerinden Türkiye'nin yarısını gezdim diyebilirim. "
"Peki en çok nereyi sevdiğin yaşadığın ya da gezdiğin yerlerden?"
"Lise yıllarım Hatay da geçti, orayı gerçekten çok sevmiştim. Onun dışın da Karadeniz'e ayrı bir hayranlığım var. Biz Samsunluyuz, annemle babamda emekli olunca oraya yerleştiler ama ben Karadeniz'in her köşesini seviyorum galiba"
"Çok güzel ben Karadeniz'e hiç gitmedim. "
"Belki bir gün gidersin" dediğinde gülümseyerek, "Belki " dedim.
"Peki kardeşin? O da ailenle mi yaşıyor?"
"Evet. Samsun da üniversite okuyor, son sınıf"
"Ne okuyor?"
"Makine Mühendisliği"
"Sizden farklı. Sen babanın yolundan gitmişsin. O da asker olmak istemedi mi? "
"Babamla beni görünce ben bu kadar disipline, eğitime gelemem deyip sınavlara bile girmedi" deyince güldüm.
"Eğlenceli bir kişiliği var gördüğüm kadarıyla " dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMAY
Romance"İzliyoruz " derken sesinde garip bir dalgınlık oluşmuştu. Dudaklarıma bir gülümseme yerleştirirken kemerimi çıkardım ve son kez ona baktım. "Gidiyorum" derken direksiyonda ki elini kaldırıp yüzüme koydu ve sabah evden çıkmadan önce yenilediğim ban...