Kan? Görev?

44.8K 2.9K 431
                                    


"Ne yapıyorsun sen burada? "

Tanıdık olmayan kalın erkek sesi ile irkilirken dizlerimin üzerine çöktüğüm yerden doğrulup kalktım ve tam dibimde duran adamın yüzünü görebilmek için bir iki adım geriledim. Uzun gür siyah sakalları yüzünde ki ifadeyi daha korkunç hale getirirken simsiyah takım elbisesi ve kalıplı yapısı ile onun patronun adamlarından biri olduğunu düşündüm.

"Ne?" diye dudaklarımdan saçma bir soru çıkarken, yapmaya çalıştığım bir yalan uydurabilmek için zaman kazanmaktan başka bir şey değildi.

"Ne halt ediyorsun arabanın altında?" sert sesi iliklerime kadar işlerken kesinlikle çok korkutucu göründüğünü düşündüm. Ve adam beni öldürecek gibi bakıyordu.

"Kedi" yalandan etrafa bir göz atarken sözlerime devam ettim "Kedi sesi duydum. Arabanın altından geldiğini düşünüp ona bakıyordum. "

"Kedi mi? " Cidden kedi mi? O an tek şansımın adamın bu salakça yalanıma inanması olduğunu fark ettim. Hele de patronun her an mekandan çıkabileceği düşüncesi iliklerime kadar işlerken biran önce bu işten kurtulup buradan uzaklaşmalıydım.

"Evet " derken sessizce beni incelemesine izin verdim.

"Kedi falan yok defol buradan"

"Tamam " derken başka bir şey söylemeden hızlıca oradan uzaklaştım. Dakikalar sonra ara sokağı da geçip ana yola çıktığım da sırtımı bir duvara yaslayıp derin bir soluk aldım. Lanet olsun! Kesinlikle ucuz atlatmıştım.

Kulağımda ki küçük cihazı çıkarıp çantama koyduktan sonra rahat bir nefes aldım. Kulaklığımı takıp rastgele bir müzik açtım ve otobüs durağını es geçip neredeyse boş olan sokaklarda ilerlemeye başladım. Hafif serin olan havada kollarımı kendime dolarken yanımdan gelip geçen tek tük insanlara bakıyordum. Hepsi ne kadar da normal ve sıradan gözüküyordu. Bende dışarıdan böyle görünüyor olmalıyım diye düşündüm ama şuan ki hayatımın kesinlikle sıradanlık ile uzaktan yakından alakası yoktu. Birkaç gün içinde kendini bol aksiyonlu bir filmin içinde bulmuş gibi hissediyordum.

Bu düşünce yüzümde bir tebessüme neden olsa da ateşle oynadığımı biliyordum ve dikkatli olmazsam yangın kaçınılmazdı benim için. İçime bir sıkıntı çöreklenirken telefonumu elime alıp müziği kapattım ve saatin çok geç olduğunu bilsem de ezbere bildiğim numaranın üzerine tıklayıp karşı taraftan cevap gelmesini bekledim.

"Umayım "

"Annem. Nasılsın? "

"İyim meleğim de bir şey mi oldu? Bu saatte aramazdın sen."

"Sesini duymak istedim sadece. Uyandırdım mı seni? "

"Yok kuzum uyumamıştım daha. Hem bana da iyi geldi sesini duymak. Ne zaman geleceksin?"

"Geleceğim anne çok yakında geleceğim. Biliyorsun patron izin vermiyor. "

"Ne işmiş kızım bu böyle doğru düzgün de açıklamadın ki. Yıllardır yüzünü görmedim, ananı bir başına bırakıp gittin."

"Söz veriyorum geleceğim anne. En geç bu kış yanındayım tamam mı? Ama şimdi söyle bakalım gönderdiğim para yetiyor mu sana?"

"Fazla bile gönderiyorsun yavrum. Çoğunu rahmetli babanın eski cüzdanın içinde tutuyorum. Gönderme bu kadar, kendine güzel şeyler alıp ye."

"Yiyorum annem ben, düşünme sen beni."

"Nasıl düşünmeyeyim ana yüreği bu, aklım hep sende. Hiç bilmediğin şehirde ne yiyip, ne içiyorsun bilmiyorum ki. Ama sana köyden bir şeyler göndereceğim al onları tamam mı? "

UMAY Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin