Etrafta koşuşturan adamlara bakarken kollarımı birbirine dolayıp bıkkın bir şekilde dudaklarımı büzüp nefesimi dışarı bıraktım. Yarım saattir olduğum yerde dikiliyordum ama top benim yakınımdan bile geçmemişti. Başta topun peşine koşmaya çalışmış ama savaşa gider gibi topa hücum eden adamların arasında kalınca köşemden kıpırdamamaya karar vermiştim. Zaten benim neyime futbol. Anlamadığım işlerin içine bodoslama dalmaya bayılıyordum gerçekten.
Üzerimde ki hırkayı çıkarıp kenara koymuş, saçlarımı da toplamıştım ama hava öylesine sıcaktı. Bu adamların bu sıcakta nasıl böyle koşabildiklerini anlamıyordum.
"Yenge al hadi" Alper'in sesi ile bakışlarım topu sürerek bana doğru gelen Alper'e kaydı. Karşı takımda olmasına rağmen topu bana doğru atınca şaşkınlıkla ona baktım.
"Hadi oyna" dediğin de gülümseyip topu ayaklarımın arasına aldığım da kafamı kaldırıp çevreye bir göz attım ve herkesin durmuş bana baktığını görünce biraz utandım. Bu topu kaleye atamayacağımı biliyordum çünkü.
"Topu almaya kalkışmayacak mısınız?" derken biraz ilerimde duran Turan'a baktım, bana bakıyordu.
"Yenge sen hele kaleye yaklaşmaya çalış biz hamle yapacağız" diyen Selçuktu.
Tamam manasında kafamı sallarken aslında oynamam için bana fırsat tanıdıklarını tabi ki de anlamıştım. Bu beni gülümsetirken. Topu sürüp kaleye doğru ilerledim bu sırada Turan da yakınıma gelmişti.
"Kaleye atamayacağımı biliyorsun değil mi? İstersen sana pas vereyim" dedim.
Gülümseyerek bana bakarken, "Bacağının içiyle vur güzelim. Yaparsın sen" dediğin de bir topa birde Turan'ın kuzeni Bekir'in durduğu kaleye baktım. Bekir'in çok rahat bir şekilde gülerek bana baktığını görünce kaşlarımı çattım ve ayağımı kaldırıp sertçe topa vurdum. Ve birkaç saniye sonra top kaleye girmişti. Bir süre şaşkınlıkla kaleye giren topa baktıktan sonra sevinçle Turan'a dönüp sıkıca boynuna sarıldım.
"Attım" derken benim neşeme kahkaha atan adamla daha çok gülümseyip bana tezahürat yapan takım arkadaşlarımla daha çok mutlu oldum.
Geri çekilip Turan'a baktığım da hala gülümsediğini gördüm. Beni tutup kendisine çektikten sonra saçlarıma bir buse bırakıp, "Sana yaparsın demiştim" dedi.
Karşı takım biraz mızmız etse de birkaç dakika sonra oyun kaldığı yerden devam etmişti. Oyun kaldığı yerden aynı hızla devam ederken arada bir araya girip topu almaya çalıştım ama başarılı olamadım. Yakınıma gelen topu görünce bir kez daha şansımı denemeye karar verdim ve bir süre rakip takımla uğraştım ama alamayınca geri çekilecektim ki bizim takımda olan Turan'ın kuzeni Mehmet'i görünce bir süre daha topu almak için mücadele ettim. Şimdi üç kişi top için uğraşıyorduk. Tekin, ben ve Mehmet. Selçuk da araya karışınca vazgeçip birkaç adım geri çekilmiştim ki. Birkaç saniye sonra bana çarpan beden ile biraz savrulup sertçe yere düştüm.
Taş zemine sertçe düştüğüm de ellerimin çizilmesi ile acıyla inledim. Aynı zamanda düşmemek için yalpalarken ayağımı da burkmuştum. İnleyerek düştüğüm yerde doğrulmaya çalışırken soyulan avuç içlerimin acısıyla yüzümü buruşturdum. Birkaç saniye sonra yanıma gelen Turan diz çöküp beni doğrultmaya çalışırken başını çevirip öfkeyle bağırdı.
"Ne yapıyorsunuz lan!"
"Turan sakin ol" derken elini tuttum. Bakışları bana kayarken öfkeyle çatılmış kaşlarının altında ki gözleri endişeyle parlıyordu.
"İyi misin güzelim?"
"Umay özür dilerim. İsteyerek olmadı."
"Benim hatam Umay Selçuğu iten bendim" Selçuk ve Tekin'e bakarken sorun yok manasında başımı salladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMAY
Romance"İzliyoruz " derken sesinde garip bir dalgınlık oluşmuştu. Dudaklarıma bir gülümseme yerleştirirken kemerimi çıkardım ve son kez ona baktım. "Gidiyorum" derken direksiyonda ki elini kaldırıp yüzüme koydu ve sabah evden çıkmadan önce yenilediğim ban...