"Korkuyorsan sadece bana bunu söyle. Benim yanımda cesur gibi davranmana gerek yok. Korkunu ya da üzüntülerini bana göstermen gözümdeki seni değiştirmez Umay" söyledikleriyle yüzümde ki gülümseme solarken kalbim deli gibi çarpıyordu. Bu adam sabah sabah neden böyle laflar ediyordu ki? Ve iki kelimesi beni nasıl böyle etkileyebilirdi?
Bir şeyler söyleyebilmek için dudaklarımı araladığım an duyduğum sesle taş kesmiş gibi yerimde kaldım. Bugün şans benden yana mı demiştim? Sözümü geri alıyordum. Dünyanın en şansız insanı bugün bendim.
....
"Kim gelmiş oğlum?"
Duyduğum sesin ardından kapıda, hemen Turan'ın yanında beliren kısa saçlı, benimle hemen hemen aynı boylarda olan kadına baktım. O da sabah sabah oğlunun kapısında bir kadın görmeyi beklemiyor olacak ki şaşkınlıkla bana bakıyordu. O an ne diyeceğimi, ne yapacağımı şaşırdım. Yer yarılsa da içine girseydim diye düşünüyordum. Ailesi mi gelmişti? Ve ben onlarca gün arasından onun ailesinin geldiği günü mü bulmuştum?
Yüzümde nasıl bir ifade belirdi bilmiyorum ama hala kapı pervazına sırtını dayamış bana bakan Turan'ın gülümsediğini duydum ardından annesine dönüp,
"Arkadaşım anne " dedi.
Ben mi? Bense hala içimden kendime küfürler ediyordum. Karşımda Turan'ın annesi vardı ve ben sabah sabah oğlunun kapısına dayanmıştım. Neden bilmiyorum çok ama çok utandım.
"Merhaba kızım" kadının yüzüne bir gülümseme yayılırken biraz daha öne çıkıp beni dikkatlice süzdü bense girdiğim utanç bulutunun içinden çıkmaya çalışırken gülümseyerek, "Merhaba efendim " dedim. Sonra tabi ki de tam da benden beklenecek şeyi yapıp saçmaladım. " Sabah sabah burada olmam çok yanlış biliyorum. Kusura bakmayın, ben neden bu kadar erken geldim ki? Yani Turan'a... Turan Yüzbaşıya bir şey vermek için gelmiştim aslında ama... verdim de bence ben gideyim artık. Kusura bakmayın rahatsız ettim. İyi günler."
Karşımda ki kadın benim ardı ardına bir hızla sıraladığım cümleleri dinledikten sonra gülmeye başladı. Bakışlarım ondan Turan'a kayarken onun da başını önüne eğdiğini ve gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdığını gördüm. Rezil olmuştum. Turan'a ve tabi ki annesine! Rezil olmuştum.
Gitmek için hareketlenmiştim ki kadının sesi ile durmak zorunda kaldım. Oysa tek isteğim buradan uzaklaşıp kendi saçmalıklarım ile baş başa kalmaktı.
"Dur kızım. Madem geldin hadi gel kahvaltı edelim. Bizde kahvaltıya oturacaktık."
"Kahvaltı mı?" derken şaşkınlıkla karşımda ki kadına bakmaya bir son verip hızla ellerimi kaldırıp iki yana salladım. "Yok yok ben hiç rahatsız etmeyeyim sizi. Afiyet olsun size " dedim.
"Ne rahatsızlığı kızım. Hadi gel sofraya bir tabak daha ekliyorum" dedikten sonra arkasını döndü ve içeri girdi. Bense öylece arkasından baka kaldım sonra utanarak hala kapıda durmuş sessizce beni izleyen adama döndüm. Dudağının tek tarafı kenara kıvrılmış elinde ki torba ile bana bakıyordu.
"Özür dilerim " dedim.
"Neden?"
"Sabah sabah gelmemeliydim, rahatsız ettim. Ben gideyim en iyisi sende annene işimin çıktığını söylersin, rahatsız etmeyeyim daha fazla." O an gerçekten kendimi kötü hissettim. İzinsiz bir şekilde Turan'ın özel hayatına, aile hayatına girmişim gibi hissetmiştim ve ben sadece kısa süreliğine iş yaptığı sıradan bir kızdım onun için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMAY
Romance"İzliyoruz " derken sesinde garip bir dalgınlık oluşmuştu. Dudaklarıma bir gülümseme yerleştirirken kemerimi çıkardım ve son kez ona baktım. "Gidiyorum" derken direksiyonda ki elini kaldırıp yüzüme koydu ve sabah evden çıkmadan önce yenilediğim ban...