Annemin sesiyle gözlerimi açtım. Kapıyı aralık açmış bana sesleniyordu.
"Kızım hadi uyan artıık. Ben hazırlığın yarısını bitirdim. Sende gel yardım et biraz bana."
Saate baktığım da 8 buçuk olmuştu. Kalkıp elimi yüzümü yıkadım ve aşağı indim. Babam yoktu ortalıkta sanırım hala uyuyordu. Annemde mutfakta hazırlıklara devam ediyordu. Bir sürü şey hazırlamıştı bana hazırlayacak bişey kaldığını sanmıyorum.
"Anne ne yaptın ya neler hazırlamışsın böyle."
"E kızım misafirlerimiz sonuçta ileride dünürümüz olacak insanlar." dedi ve kıkırdadı.
Bu gerçek sürekli yüzüme tokat gibi çarpıyordu gerçekten. Tamam annesi ve babası gerçekten kibar ve iyi niyetli insanlardı. Ama Cihangir onlara hiç benzemiyordu.
"Ee ben ne yapayım anne. Başka ne kaldı yapılacak bende onları yapayım." diyerek konuyu değiştirdim.
"Patates kızartılacak, börek yapılacak ve sofra hazırlanacak onun dışında her şey tamam."
"Tamam o zaman ben böreği yapayım o fırında pişene kadar da sofrayı kurarım. Sonra da patatesi kızartırım."
"Tamam kızım ama biraz acele edelim saat 10 gibi gelirler. Zaten yufkadan yapacağız böreği çabucak olur."
Başımla onaylayıp böreğin başına geçtim ve annemin hazırladığı patatesi yufkanın arasına koydum ve böreği yapmaya başladım.
Yaklaşık yarım saat içinde bitmişti. Saate tekrar baktığımda saat 9.15 olmuştu. Önceden ayarlanan fırının içine börek tepsisini koydum ve kapağı kapattım. Tavaya yağ koydum. Sonra da patatesleri soydum ve dilimledim. Patatesleri yağın sıçramamasına dikkat ederek tavay koydum ve onlar kızarana kadar da sofrayı kurmaya başladım. Mutfağımız ada mutfaktı. Ve ortada bulunan ada tezgahın üzerine hazır olan yiyecekleri koymuştu annem.
Annem sırasıyla salam, peynir zeytin gibi kahvaltılıklar tabaklara özenle dilimlenip koymuştu. Bal, reçel gibi şeyler de ufak reçelliklere koymuştu. Domates salatalık da masaya iki taraflı konulacak şekilde iki ayrı tabağa doğranıp koymuştu. Ve onun dışında kurabiye, poğaça, kek, pişi, yapmıştı annem bide börek ve patates kızartması eklenecekti.
Bu kadar çeşide ne gerek vardı. İsraf olmazmıydı sonuçta bu kadar çeşitin hepsi bitmeyecekti yarısı tabakta kalacaktı buna emindim.Kahvaltı takımlarını ve çay bardaklarını çıkartıp salonda ki masayı kurmaya başladım. Mutfakta hazır olan yiyecekleri de getirip yerleştirdim. 15 dakika içinde masa da bitmişti. Kızartınca tabağa koyduğum patatesleri de getirip fırına baktım. Börek pişmişti ama bir iki dakika bekleyince daha çıtır ve lezzetli oluyordu. Onu beklerken bende iki dakika da çıkan bulaşıkları makineye yerleştirdim. Sonra fırından böreği çıkartıp biraz soğumasını bekledim ve soğuyunca da dilimleyerek tabaklara koydum. Börek de masada ki yerini alınca tekrar saate baktım. Tam 9.40 olmuştu. Artık üstümü değiştirsem iyi olacaktı çünkü hala pijamalarımla geziyordum.
Mutfakta hiç bir iş kalmamıştı annem de 10 gibi gelirler demişti.
"Anne ben artık hazırlanmaya çıkıyorum."
"Tamam kızım bende babanı kaldırıp hızlıca üzerimi değiştireyim."
Ben önde annem arkada yukarı çıktık. O kendi odasına girerken bende kendi odama girdim ve dolabımın önüne geçtim. Aslında çok özenmeme gerek yoktu ama salmak da istemiyordum. Her ne kadar süslenmek istemesemde salaş bir şekilde karşılarına çıkmak istemezdim. Beyaz hafif bol gömleğimi ve kot pantolonumu giyindim. Üzerine de uygun renkte bir şal takınca tamamen hazırdım. Şalımı bağlayıp makyaj masama geçtim ve göz altlarım kapatıp rimel sürdüm hafif bir de allık sürdükten sonra makyajımı tamamladım. Çıkarttığım pijamalarımı kirli sepetine attıktan sonra aynada son kez kendime baktım. Kolumda ki saat ve taktığım kolye daha zarif göstermişti. Tamamen hazırdım ne çok abartılı ne de çok salaş olmamıştım. Günlük ve güzel giyinmiştim.
Merdiven den ses geliyordu sanırım annemler aşağı iniyordu babam ile beraber.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESARET
ChickLitHerkesin hayatta bir imtihanı vardı. Gizem'in imtihanı da Cihangirdi. O günden sonra o kadar değişmişti ki hayatı kendi bile şaşırıyordu. Kurtulmak için deneyebileceği tüm yolları deneyecekti. Pes etmek istemiyordu. Ama Cihangir ona esaretten kaçış...