CİHANGİR'DEN
Şirkete geleli neredeyse 1 buçuk saat olacaktı. Murat da gelmişti ve ona anlatmıştım olayı. Özgür hala araştırıyordu ama hala bir şey bulamamıştık.
"Lan yerin dibine mi girdi bu it!" dedim öfke ile.
"Kardeşim sakin ol. Bulucaz sen merak etme." dedi Murat.
"Oğlum Gizem'in o şerefsizin elinde olduğu her saniye zarar. İnşallah ona zarar vermemiştir yoksa acı çektire çektire gebertirim onu." dedim. Sonra Özgür'e döndüm.
"Lan Özgür sana acele et dedim kaç saat oldu! Hadi bul artık şu itin yerini!"
"Abi bu konularda çok iyi bir adamımıza haber yolladım. Kısa zamanda bulur o sen merak etme."
"Ona zarar gelmeden bulmamız lazım. Söyle ona ne kadar hızlı bulabiliyorsa öyle bulsun."
"Tamam abi."
GİZEM'DEN
Resmen Murat Cihangir'e ihanet ediyordu. Onun arkasından iş çeviriyordu. Bizim orada olduğumuzu da kesin o söylemişti. Ayak seslerinden anladığım kadarıyla Kerem gitmişti. Girdiğim odanın penceresinden baktım. Burda da adamlar vardı. Allah'ım nasıl çıkacaktım ben bu evden. Odanın kapısını açtım ve sessizce koridorda ilerlemeye başladım. Evin içini bilmediğim için alt kata indiğimde yakalanma ihtimalim yüksekti. Ama bunu göze almalıydım. Sessizce merdivenlere yöneldim ve kontrol ederek alt kata inmeye başladım. Alt kata indiğimde, tam karşıda salon vardı. Ve sağ tarafta da bir kapı vardı. Sanırım mutfaktı orası çünkü çatal, kaşık sesleri geliyordu. Orada biri vardı. Gözlerimle etrafı incelediğim de koridor sonunda da iki kapı vardı. Merdiven mutfak kapısından gözükmediği için hızla hemen kapılardan birinin kulpunu sessizce çevirdim ve içeriye girdim.
Burası bir çeşit çamaşır odası gibi bir yerdi. Çamaşır makinesi, deterjan, ütü falan vardı. Hemen pencereye doğru gittim. Burada sadece bir adam vardı onu da atlatırsam bir şey kalmayacaktı. Adam arkası dönük şekilde duruyordu. Etrafa göz gezdirdiğimde evin uç kısımlarından bir yerdeydi bu oda ve pek de kimse yoktu. Çamaşır makinesinin yanında ki rafta olan ütüyü elime aldım. Yavaşça pencereyi açtım ve küçük bir tıkırtı çıkarmak için ayağımla makineye vurdum.
Ayak sesleri pencereye yaklaşmıştı sanırım adam sesi duymuş ve buraya doğru geliyordu. Adam kafasını pencereden soktuğu anda kafasına ütü ile vurdum. Adam bir anda yere düştü ve başının sol tarafından kanlar akmaya başladı. Onu yaralamıştım, adam yerde hareketsiz baygın yatıyordu. Camdan çıktım ve hızlıca eğilip kafasına baktım. Hemşire olmaya yakın olduğum için anlıyordum bu çeşit yaralardan. Sadece kafasına aldığı darbe yüzünden bayılmıştı o kadar. Ağır bir şeyi yoktu en azından ben öyle düşünüyordum. Hemen kalktım ve duvara doğru koştum. Biraz boyumdan uzundu. Birkaç başarısız zıplama sonunda duvarın öbür tarafına atlayarak geçebilmiştim. Ama kollarım zıplarken duvara sürtmüş ve çizilmişti.
Zorlu ama güzel bir plandı ve başarmıştım. Şuan yapacağım tek şey buradan uzaklaşmaktı. Hızlıca koşmaya başladım. Ama her yer ormandı ve mecbur girecektim. Hızlıca ormanın içinde koşturmaya başladım ne kadar uzaklaşırsam o kadar iyiydi.
****
Yaklaşık bir saattir koşuyordum ve sanırım yola ulaşmıştım. Kerem benim yokluğumu farketti mi bilmiyorum ama eğer ettiyse çoktan beni aramaya başlamıştır. Sonunda yola çıktım ama o kadar ıssız bir yerdeydim ki araba geçme ihtimali yoktu. Ne tarafa gideceğimi bilmiyordum. Hangi yön anayola çıkar onu da bilmiyordum. Yukarıya doğru olan yönde ilerlemeye başladım. Çok fazla koştuğum için yorulmuş ve yürümeye başlamıştım. Elimden geldiğince hızlı olmaya çalışıyordum. Ama gücüm kalmamıştı. Uzakta bir gri araba vardı. Çok şükür kurtulmuştum. Araba bana doğru geldiğinde onu durdurdum. Durunca hemen yanına gittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESARET
Chick-LitHerkesin hayatta bir imtihanı vardı. Gizem'in imtihanı da Cihangirdi. O günden sonra o kadar değişmişti ki hayatı kendi bile şaşırıyordu. Kurtulmak için deneyebileceği tüm yolları deneyecekti. Pes etmek istemiyordu. Ama Cihangir ona esaretten kaçış...