Söylediklerine cevap vermemiştim. Benden kendisini affetmemi istemişti. Bu olabilir miydi? Yapabilir miydim? Cihangir ayağa kalktı ve sinirli ses tonu ile konuşmaya devam etti.
"Aklıma geldikçe kendimden nefret ediyorum ben. Senin her canın yandığında nefesim kesiliyor benim. Allah kahretsin! O gün seni çaresiz bırakıp dediklerimi yapmaya mecbur bıraktım seni."
"Yeter!" Sesim titremişti, söyledikleri aklıma geldikçe yaşadıklarım gözümün önünden film şeridi gibi geçiyordu. Hatırlamak istemiyordum o anları.
Ben bağırınca Cihangir susmuştu. Şaşkınca bana bakıyordu. Gözlerimi gözlerine sabitledim ve konuştum.
"Yeter Cihangir. Bana anlatma artık olanları! Ben onları duyup tekrar hatırlamak istemiyorum. Tekrar kalbimin acımasını, aklıma gelmesini istemiyorum. Kaybetme korkusunu yaşamak istemiyorum. Ben böyle bir hayat yaşamak istemiyorum Cihangir. Her gün ailemden birine zarar vereceğinin korkusu ile yaşamak istemiyorum."
Söylediğim sözlerden sonra yüzünde ki pişmanlık ifadesi zirveye çıkmıştı. Cihangir'in duygularını bu kadar açık bir şekilde ilk defa görmüştüm. Yanıma geldi ve önümde eğildi, ellerimi elleri arasına aldı.
"Sana yaşattığım her şey için özür dilerim, hepsi için çok pişmanım, sana bir daha asla böyle şeyler yaşatmayacağım. Sen nasıl istiyorsan öyle olacak. İstersen beni sevme ama affet ne olursun. Ben seni daha fazla bu halde görmek istemiyorum. Lütfen Gizem beni affet, sana söz veriyorum üzülmemen için mutlu olman için elimden ne geliyorsa yapacağım."
Gözleri yine dolmuştu, ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Onu bu halde görmek kalbimi acıtmıştı. Neden böyle olmuştu? Aylardır istediğim şey olmuştu ama Cihangir'i bu halde görmek benim canımı acıtıyordu.
"Cihangir." Konuşmama izin vermemiş kendi konulmuştu.
"Beni affediyor musun?"
Bu sorunun cevabı evetti. Onun sözlerine, haline ve duygularının samimiyetine inanmıştım. Gerçekten her şeyin farkına varmıştı. Cevap olarak kafamı olumlu anlamda salladım. Bir anda beni kendisine çekti ve sarıldı.
"Seni çok seviyorum." Bu sefer bende sarılmasına karşılık verdim. Hatalarının farkına varmıştı.
Geri çekildiğin de güler yüzle biraz yüzümü inceledi ve konuştu.
"Bundan sonra üzülmek yok tamam mı. Sana söz veriyorum seni asla üzmeyeceğim."
"Cihangir farkında mısın bilmiyorum ama biz iki gün sonra sözleniyoruz."
"Biliyorum güzelim şimdi o konuya geleceğim zaten." Yerden kalkarak yanıma oturdu. "Güzelim bak eğer sen dersen ki Cihangir ben seni istemiyorum bu iş başlamadan bitsin, kabul ederim." Gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Cihangir benden vaz mı geçiyordu? Şaşkınlığımdan cevap vermemiştim.
"Ben seni uzaktan da severim. Sen yeter ki mutlu ol. Sana sadece bir şey söyleyeceğim ister kabul et ister etme nasıl istiyorsan." Merakla söyleyeceği şeyi bekliyordum.
"Gizem, şimdi istersen başlamadan bitsin hayatından çıkar giderim bir daha da karşına çıkmam ama dediğim gibi ben seni hep severim uzaktan da olsa severim. Ama benim sana asıl demek istediğim şu; ben sana bizim güzel bir aile kuracağımıza inandırmak istiyorum. Sıfırdan başlayalım, her şeyi unutup kendimize yeni bir sayfa açalım istiyorum. Zor, biliyorum ama bunu denemek istiyorum. O eski kötü anıların yerini güzelleri ile doldurup sana onları unutturmak istiyorum. Şimdi karar senin güzelim." Duraksadı ve derin bir nefes alıp devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESARET
ChickLitHerkesin hayatta bir imtihanı vardı. Gizem'in imtihanı da Cihangirdi. O günden sonra o kadar değişmişti ki hayatı kendi bile şaşırıyordu. Kurtulmak için deneyebileceği tüm yolları deneyecekti. Pes etmek istemiyordu. Ama Cihangir ona esaretten kaçış...