Babamı görmemle kalkıp ona sıkıca sarıldım. Yoğun bakımın önünde ki oturma yerlerine beraber oturduk.
"Benim güzel gözlü kızım, çok yıprattın kendini biraz dinlen. Sabah çok erken gelip akşam geç gidiyorsun eve. İyice harap oldun."
"Ben iyiyim baba, Cihangir uyandığında yanında olmak istiyorum." Babam kolunda ki saate baktı ve konuştu.
"Kızım saat daha çok erken biraz dinlen."
"Baba ben iyiyim sen beni merak etme tek isteğim bir an önce Cihangir'in iyileşmesi."
"İyileşecek inşallah. Cihangir iki kurşuna pabuç bırakır mı hiç, bu hastahaneden sapa sağlam çıkıcak." Sadece gülümsemekle yetindim. Bize doğru gelen Emine Teyze ve Selim Amca'ya gözüm kaydı, annem de yanlarındaydı. Emine Teyze hızla yanıma geldi ve oturdu.
"Bir haber var mı kızım?"
"Doktor durumunun iyi olduğunu söyledi ama hala uyanmadı." Gözleri dolmuştu, onun da benden bir farkı yoktu. Günlerdir yüreği sızlıyordu kadının. Sonuçta evladı içerde bir haftadır uyuyordu, hepimiz onu bekliyorduk. Kahvenin en güzel tonuna sahip olan gözlerine tekrar bakıp heyecanlanmak istiyordum. Bana sarılırken derin derin nefes alarak kokumu içine çektiği zaman ki gibi huzurlu olmak istiyordum. Onunla beraber eğlenmek, gülmek istiyordum. O yanımda olduktan sonra her şey güzeldi. Sadece bir gün de bana bunu kanıtlamıştı. Ama mutluluğum yine kursağım da kalmıştı. Zamanın her şeyin ilacı olduğu doğruydu. Cihangir'in iyi biri olmasını beklediğim gibi şimdi de uyanıp her zaman yanımda olmasını bekleyecektim.
****
Akşam olmuştu. Sabah uyduruk bir kahvaltı yapmıştım. İştahım yoktu ki hiçbir şey yiyemiyordum annem ile Nazoş'un zoruyla birkaç şey atıştırmıştım. Akşama kadar da onunla idare etmiştim. Ama acıkma hissi de yoktu. Emine Teyze ve Selim Amca da kötüydüler ama oğulları için dik durmaya çalışıyorlardı. Annem ve babam bir onlara bir bana destek oluyorlardı. Cihangir den ise hala haber yoktu. Öğle saatlerinde Melis gelmişti hastahaneye, her gün geliyordu. Bana moral verip birkaç saat durup sonra da dönüyordu. Sonuçta onun da bir sürü işi oluyordu ve ona rağmen bana zaman ayırıyordu. Onun da hakkını ödeyemezdim. Teyzemler de birkaç kez gelmişti Melis ile beraber ziyarete.
Şimdi ise hepimiz yoğun bakımın önünde bekliyorduk. Sadece Selim Amca yoktu, onu da 5 dakika önce Özgür bir şey konuşmak için çağırmıştı. Lavaboya gitmek için ayaklandım.
"Nereye kızım?"
"Bir elimi yüzümü yıkayacağım anne."
"Tamam canım." Elimi yüzümü yıkamak iyi geliyordu bana bir nevi sakinleşmeme ve rahatlamama yardımcı oluyordu. Lavabonun olduğu koridora girdiğimde tanıdık sesler duydum. Selim Amca ve Özgür'ün sesiydi.
"Buldunuz mu o iti?"
"Hayır Selim Amca bulamadık. Bütün mekanlarına, evlerine baktık ama yoktu. İyi bir deliğe girmiş olmalı."
"Bak Özgür sana güvenirim oğlum bilirsin. Yer yarılıp içine girmiş olsa bile o şerefsizi bulun. Oğlum bir uyansın da onun icabına kendisi bakar zaten."
"Sen merak etme Selim Amca ben bulacağım onu."
Ayak seslerini duymamla sol tarafımda ki kapıya açıp hızlıca içeri girdim. İnşallah beni görmemişlerdir yoksa onları dinlediğimi anlarlardı.
"Sen kimsin?" Bir anda duyduğum ses ile yerimde sıçradım. Arkamı döndüğümde yaşlı bir teyze şaşkınca bana bakıyordu.
"Kusura bakmayın ben bir anda daldım odaya."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESARET
ChickLitHerkesin hayatta bir imtihanı vardı. Gizem'in imtihanı da Cihangirdi. O günden sonra o kadar değişmişti ki hayatı kendi bile şaşırıyordu. Kurtulmak için deneyebileceği tüm yolları deneyecekti. Pes etmek istemiyordu. Ama Cihangir ona esaretten kaçış...