"ALLAH SENİN BELANI VERSİN!" Tam ağzını açıp bir şey diyecekken yeniden silah sesleri duyuldu. Kerem kolunu tutarak kaçıyordu, sanırım kolundan vurulmuştu. Cihangir'in üzerine eğildim korkudan. O yaralıyken bile ona sığınıyordum, ona bir şey olmasını istemiyordum.
"Yenge iyi misin?" Sesin geldiği yöne baktığımda Özgür yanımıza gelmişti.
"Ben iyiyim ama o değil." Cihangir'e bakarak adamlara ambulansı çağırmaları için emir verdi.
"Özgür, ona bir şey olmayacak değil mi?"
"Hayır yenge olmayacak, abim güçlüdür."
Cihangir'e baktığımda gözleri kapalı bacağımın üzerinde kanlar içinde yatıyordu. Allah'ım ne olur ona bir şey olmasın. Biz bugün kendimize temiz bir sayfa açmıştık, her şeye yeniden başlayacaktık ama açtığımız ilk sayfa şimdiden kana bulanmıştı.
****
Ameliyathane kapısının önünde neredeyse 1 saattir Özgür ile beraber bekliyorduk. Hiç kimse çıkıp bir şey demiyordu. Annemler ve Emine Teyzeler de yolda geliyorlardı, Özgür arayıp haber vermişti. Ağlamaktan gözyaşlarım kurudu diyebilirim.
Kurşanlardan biri Cihangir'in göğsüne diğeri de karnına isabet etmişti. Çok kan kaybetmişti, bu beni daha da çok korkuturken "Oğlum!" diye bağıran acılı bir ses duydum. Dönüp bakmaya halim bile yoktu, halsizlikten ayağa kalkacak gücüm yoktu. Yavaşça kafamı çevirdiğim de ağlayarak buraya gelen Emine Teyze ve annem girdi görüş açıma. Babam ve Selim Amca da yanlarındaydı, onların da yüz ifadesinden kötü olduklarını anlamıştım.
Emine Teyze yanıma geldi. "Kızım, oğlum nerde?" Cevap olarak başımla ameliyathanenin kapısını işaret ettim.
"Durumu nasıl?" Bu soruyu annem sormuştu. Ellerimi 'bilmiyorum' anlamında kaldırdım. Konuşacak, iki kelime edecek gücüm kalmamıştı."Kızım sen iyi misin?" Babam telaşlı bir şekilde önüme çömeldi. Kafamı olumsuz anlamda sağa sola salladım. Gözlerim kararıyordu, vücudum titremeye başlamıştı. Her yer dönüyordu, kimsenin ne dediğini duymuyordum ama konuştuklarına emindim. Hepsi sanki ağzını oynatıyor gibiydi, daha fazla dayanamadım ve kendimi karanlığa teslim ettim.
****
Gözlerimi yavaşça açmak istedim ama açamıyordum. Sanki birbirlerine yapışmış gibiydiler. Zar zor açtım gözlerimi, etrafı inceleyerek kendime gelmeye çalıştım. Yanı başımda annem sandalyede oturuyordu.
"Kızım uyanmışsın." Elimle başımı tutarak yüzümü buruşturdum. Başım çok ağrıyordu.
"Anne"
"Söyle kızım."
"Başım çok ağrıyor."
"Tamam ben hemşireyi çağırayım sana ağrı kesici versin."
Hızlıca odadan çıktı. Durumun yavaş yavaş farkına varıyordum, ameliyathanenin önünde bayılmıştım. Peki ya Cihangir? O nasıldı? Acaba ameliyattan çıkmış mıydı? Kapı açıldı ve annem ile beraber bir hemşire girdi içeriye.
"Geçmiş olsun nasıl hissediyorsunuz?"
"Ben iyiyim, Cihangir nasıl?"
"Merak etmeyin ameliyattan çıktı Cihangir Bey."
"Durumu nasıl?"
"Kendisini yoğun bakıma aldık." Dünyam bir kere daha başıma yıkılmıştı. Cihangir ölümle savaşıyordu. Ben ise burada yatıyordum, hızlıca yataktan kalkmak istediğim de başım yine döndü. Bir an duraksadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESARET
ChickLitHerkesin hayatta bir imtihanı vardı. Gizem'in imtihanı da Cihangirdi. O günden sonra o kadar değişmişti ki hayatı kendi bile şaşırıyordu. Kurtulmak için deneyebileceği tüm yolları deneyecekti. Pes etmek istemiyordu. Ama Cihangir ona esaretten kaçış...