16.BÖLÜM "GİZEM"

436 13 2
                                    

CİHANGİR'DEN

O şerefsiz Kerem, Gizem'i kaçırmıştı. Hızlıca eve girdiğimde kimse yoktu. Gerizekalı sırf birinin yalanına inanıp bana düşman olmuştu. O yalanı söyleyeni bir bulsam geberticem onun da zamanı gelicek. Dağ evinden çıkıp arabaya bindim ve Özgür'ü aradım.

"Buyur abi."

"O şerefsiz Kerem Gizem'i kaçırdı! Hangi deliğe girdiyse bul onu Özgür."

"Nasıl yani abi siz dağevinde değil miydiniz?"

"Evet ordan kaçırdı zaten it!"

"Tamam abi ben hemen araştırıyorum. Bir şey bulursam hemen ararım."

"Tamam acele et çok geçmeden bulmamız lazım."

"Tamam abi." dedi ve kapattım. Şuan deliye dönmek üzereydim. Ya o pislik Gizem'e zarar verirse, ya ona vurursa. Aklıma gelen şeyler ile daha da sinirleniyordum. Telefonum çaldı o sırada. Hatice abla arıyordu onu gün gece hastahaneye göndermiştim annemle babamın yanına.

"Efendim Hatice abla."

"Cihangir oğlum nasılsın?"

"İyiyim abla sen nasılsın annemler nasıl?"

"İyiyim oğlum annenler de iyi çok şükür. Selim Bey'i normal odaya aldılar onu haber verecektim. Durumu iyiymiş."

Duyduğum şey aslında bana çok iyi gelmişti. Ama Gizem aklımdan çıkmadığı için buna sevinemiyordum.

"Çok şükür abla. Ben gelicem zaten sen oradasın dimi?"

"Evet oğlum aklın kalmasın."

"Tamam çok sağol abla." dedim ve kapattım. Bir an önce Özgür den haber gelmesini iple çekiyordum. Hızlıca şirkete sürdüm Özgür oradaydı ve inşallah ben gidene kadar bir şeyler bulmuş olurdu. Gizem'i kaybetmeye dayanamazdım.

GİZEM'DEN

Gözlerimi tanımadığım bir oda da açmıştım. Hızlıca yattığım yataktan kalktım ve kapıya doğru ilerledim. Kapının kulpunu çevirdiğim de açılmamıştı, kilitliydi. Hızlıca pencerenin önüne gittim. Etrafta doğru düzgün hiçbir şey yoktu. Buraya gelmeden önce ki dağ evinden bile ıssızdı sanki. Aşağı baktığımda bir sürü adam vardı. Şaka gibi kaçırılmıştım. Sinirlice gittim ve yatağa oturdum tekrardan. Tam karşımda ki ayna da kendime baktığımda gözlerim kızarmıştı ve şalım hafif kaymıştı. Hemen düzelttim kenardan çıkan bir iki tel saçımı da içeriye soktum. Kapının kilidinin açılma sesini duymamla o tarafa döndüm. Kapı açılınca içeriye o yeşil gözlü adam girmişti.

"Ooo günaydın prenses." ondan korkuyordum evet ama asla bunu belli etmeyecektim.

"Bana prenses deme!" dedim sert bir şekilde.

"Ama ne yapayım maşallah prensesler gibisin. Güzelsin, hatta fazla güzelsin."

"Gereksiz laflarının lüzumu yok. Ne istiyorsun benden, neden burdayım ben?" dediğimde yatağa geçip oturdu. Bende ayakta ne yaptığını izliyordum. Sonra bana dönerek konuştu.

"Açıkçası seninle hiçbir meselemiz yok. Ama Cihangir ile büyük bir meselemiz var. O yüzden buradasın." dedi.

"Cihangir ile bir hesabın varsa neden onunla hesabını görmeyip onun zayıf noktasından adice vurmaya çalışıyorsun?" dedim. Tam olarak yaptığı buydu. Karşısına çıkmayıp dolaylı yoldan onu vurmaya çalışıyordu.

"İstediğim gibi görürüm hesabımı." dedi

"Kimsin sen? Derdin ne?" diye sordum.

"Hayırdır çok mu beğendin beni sürekli kim olduğumu merak ediyorsun?" dedi sırıtarak.

ESARET Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin