''That which does not kill us makes us stronger.'' -Friedrich Nietzsche
5 ay sonra;
Kalbim paramparçaydı. Günden güne bitiyordum. Günden güne öldüğümü hissediyordum. Bu 5 ayda ne mi olmuştu? Burada her şey aynıydı. Cansu ile delirmemeye çalışıyordum. Herkese olan mesafem aynıydı. Ne yaparsam yapayım,bıkmamışlardı. Neymar benden sonra çıktığı ilk maçta 30 dakika oynayabilmişti,sonra nedenini söylemeden kenara değişiklik istediğini söylemişti.
Onu bu hale ben getirmiş olamazdım diye düşünürken lana neymar'ı bu hale getirenin ben olduğumu neymar ile konuşurken aldığı ses kaydıyla kanıtladı.
Daha sonraki maçta 60 dakika oynamış,sakatlanarak çıkmıştı. Fakat önemli bir şeyi olmadığı söylemişlerdi. Çocuklar bile şaşkınmış bu duruma lana'nın söylediğine göre. Nasıl gittiğimi,neden gittiğimi anlayamıyorlarmış. Hoş bende anlayamamıştım.
Transfer sezonu bu hafta açılıyordu. Yarın haberler gelmeye başlayacaktı.
Umarım neymar transfer olmazdı,ondan hiç haber alamazdım.
Bu arada buradaki bazı ünlüler ile çalışıyordum. Onların fotoğraflarını çekiyordum,parası gerçekten iyiydi. Hoş,bunu para için yapmıyordum. Kendimi iyi hissettiğim için.
Sonra artık blog hesabımda ruh halime göre düşüncelerimi paylaşıyordum. Uğraşacak bir şeyler arıyordum yoksa gerçekten her şeyi boş verip elalara teslim olacaktım. Saate baktığımda gece yarısını çoktan geçmişti. Camımın kenarından kalktım ve camı kapatmadan yatağıma geçtim.
Uykuya dalmam uzun sürmemişti.
--
Öğlen olmadan uyandığımda banyoya girip işlerimi hallettim. Ve cansunun odasına girdim. O çoktan uyanmıştı,beni görünce okuduğu kitabı bıraktı ve yorganını kaldırıp gelmem için yer açtı. Bu artık bizim için rutin olmuştu. Her sabah kalktıktan sonra,ben onun yanına gelir birlikte magazin haberleri açıkken sohbet ederdik.
Cansu eline kumandayı alıp haberleri açtı. Tam o sırada transfer haberlerini veriyordu. Cansu ile heyecanla dinlemeye başladık.
''Barcelona'da bir yıldızla yollar ayrılmak üzere,son zamanlarda form düşüklüğü olan neymar jr adı fransa'nın başaralı kulüplerinden Paris Saint-Germain ile anılıyor.'' Gözlerim şaşkınlıkla büyürken cansu da benden farksız değildi. ''Hayat sizi bir şekilde karşılaştırıyor.''
Hızlıca kumandayı kaptığım gibi televizyonu kapattım. ''Hadi kalk,dışarı.'' Dediğimde cansu gülerek başıyla onayladı. Endişelenmemiştim aksine sevinmiştim. Eğer buraya gelirse,onu görebilirdim. Ona kavuşamazdım,fakat özlemimi biraz olsa giderebilirdim.
Odama girdim ve siyah bir tayt giydim. Üstüme de siyah olan bir sweatshirt giydim. Ayağıma neymar ile tasarladığımız ayakkabıyı giydim. Bir tekini ben bir tekini neymar tasarlamıştı. Gülümseyerek ayakkabının bağcıklarını bağladım. Dudağıma bir parlatıcı sürdüm ve odamdan çıktım. Cansu'nun odasına girdiğimde Saçını tarıyordu. Oda benim gibi giyinmişti,tarzımız benziyordu.
Ondan toka aldım ve saçımı at kuyruğu yaptım. Oda hazır olduğunda aşağıya indik. Kahvaltı için bizi bekliyorlardı. Arabanın anahtarlarını alırken masadan bizim isteğimiz üzerine sıkılan portakal sularını aldım ve birisini cansu'ya verdim. Bize attıkları şaşkın bakışlarını umursamadan kapıyı açtım ve çıktık.
Hala alışamamışlardı benim ani ruh değişimlerime. Dün ağlamaktan ölürken,bu gün oldukça enerjiktim. Cansu buna alışmıştı.
Sürücü koltuğuna oturduğumda cansu'da yanıma oturdu. Kemerlerimizi taktıktan sonra fovori kahvaltıcımıza doğru sürdüm. Barselona'da olsaydık lana ile tanıştığımız kafeye gider orada kahvaltı ederdik.
Düşüncelerimi bir kenara bıraktım ve yola odaklandım. Kısa bir yolculukla mekana varmıştık. İçeriye girip her zamanki yerimize oturduk.
Güzel bir kahvaltıdan sonra kalkmaya hazırlanıyorduk ki gelen bildirimle adeta yerime çivilendim.
@neymarjr: bonjour France!
4 milyon kişi bunu beğendi
YORUMLARA KAPALI
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Five | NEYMAR
FanfictionParis,geçmişinin sürekli peşinde olduğu bu hayata bir son vermesi gerekiyordu. Bunun kapılarını barcelona uçağı aralamıştı..