▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪
Bugün kaçıncı sert bakışıydı hayata. Bilmiyordu Deniz. Ne giden günlerin ne de getirdiklerinin bir önemi kalmamıştı artık. Onu ayakta tutan umudu paramparça olmuştu. Tıpkı mutluluğa olan inancını kaybettiği gibi karşında ona bakan adamın, onu seveceği inancını da kaybetmişti. Sevilmeye layık değildi. Öyle bir dünyaya da ait değildi zaten. Dışlanmışlığın, yalıtılmışlığın en saf haliydi çünkü. Örneğine az rastlanan bir türdü. Başta kaybetmişti bu yüzden. Hayata karşı başta yenilmişti. Şimdi bu adam onu sevmese ne olurdu ki? Kötü işlerinde kullanıp, sanki onun için değerliymiş gibi davransa ne olurdu? Onca insanı zehirleyip öldürse ne kadar daha kötü olabilirdi? Yaşamaktan yılmış bu insanları, kendisi gibi yalnızlığa itilmekten kurtarmış olurdu belki de.
"Bundan sonra bu ofiste işleri takip edeceksin. Hizmetinde on adam olacak. Her şeyi tam öğrendiğinde ise sayılarını arttıracağım. Öncelikle ülkenin farklı illerinde bulunan adamlarımızı öğreneceksin."
Selim elindeki dosyayı önünde duran masaya bırakarak, Deniz'i düşüncelerinden sıyırmıştı. Deniz, masaya konan kalın dosyaya baktı. Ardından gözlerini küçük odada gezdirdi. Ofisi dolduran koltukların, dolapların ve önündeki masanın ruhunu iyice daralttığını hissetti. Derince havayı ciğerlerine çekti. Beynine hücum eden düşünceleri savuşturdu. Daha fazla kafa yormanın anlamı yoktu. Kötü olmasını mı istiyorlardı? Öyle olacaktı.
Tepkisiz bakışlarla ayaktaki adama kafasını çevirdi.
"Bu saçmalık kaç gün sürecek?"
Selim gördüğünün, taklit olduğunu bildiği yüzü inceledi. Karşısında duran adam, dört ay önceki Taklitçi değildi. Sürekli onu sevdiğini söyleyen ve ona o gözle bakan Deniz'den farklıydı. Sanki başka biri gelmişti onun yerine.
"Ne kadar çabuk öğrenirsen o kadar çabuk biter."
"Güzel."
Odaya giren adamın;
"Kayseri'de kaybolan malları, kimin çaldığını bilen birini yakaladık patron. Sorguda seni bekliyor." demesiyle konuşmaları yarıda kesilmişti.
"Gidelim."
Kapıdan çıkmak için hamle yapan Selim'in peşine takılan Deniz;
"Ben de geliyorum." dedi.
"Bunun için hazır değilsin."
"Göreceğiz."
Selim'den önce odadan çıkıp, daha önce kapatıldığı hücreli odanın yolunu tuttu. Oradan nefret ediyordu. Çünkü Selim'in yüzüne her baktığında, canavar bedenini hatırlatması gibi acı veriyordu ona. Bu ölünceye kadar unutabileceği bir şey değildi. Unutması da gerekmiyordu zaten.
Loş ışıklarla aydınlatılmış odaya girdi. Selim sessizce onu takip ediyor ve ne yapacağını izliyordu. Önceden kalbine yol olan bu adım sesleri, şimdi zehir olup akıyordu damarlarına. Canı öyle yanıyordu ki... Fakat yanındaki insanların bunu bilmemeleri şöyle dursun, kendisi de yabancılaşmıştı bu yönüne. Beyni inatla duygularını kamufle ediyordu. Vazgeçmişliğini, yorgunluğunu, tükenmişliğini, aşkını... Hatta adını koyamadıklarını bile.
Sandalyeye bağlanmış adamın yanına ilerledi. Bayılacak kadar dövüldüğünden başını güç bela kaldırıyordu.
"Malları çalanın kim olduğunu söyledi mi?"
"Hayır."
Dişleri, patlayan dudakları ve yırtılan damakları yüzünden kırmızıya boyanmış adam, belli belirsiz sırıtıyordu. Yediği dayak onu ikna etmişe benzemiyordu anlaşılan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TAKLİTÇİ (TAMAMLANDI✔)
ParanormalDeniz doğuştan getirdiği farklılığı ile zamanla aranan bir insan haline gelir. Fakat onu arayanlar çokta iyi insanlar değildir. Kendi taklit sorunları yetmezmiş gibi bir de peşinde olan bu insanlarla uğraşmak zorunda kalır. Değişen kimliği sayesind...