...19.BÖLÜM...

611 63 48
                                    

▪▪▪▪▪▪▪▪▪

İhtiyar kaşlarını çatmış bir vaziyette, karşısında oturan kadına bakıyordu. Sarı saçlarını dağınık olacak şekilde arkasında toplamıştı. Beyaza kaçan kumral teni, donuk ve katıydı. Dolgun dudakları yüzünün sertliğiyle eş değerdi. En ufak kıvrılma emaresi göstermiyordu konuşurken. İri mavi gözlerine çektiği siyah kalem, irislerini daha büyük hale getirmişti. Bacak bacak üstüne attığı dik oturuşu, bakışlarıyla doğru orantıda bir duygusuzluktaydı. Güçlü görünümünü süsleyen, kolları dirseklerine kadar uzanmış, boğazı düz kesimli, etek uçları diz kapaklarını örten kırmızı bir elbise giymişti.

"Yıllardır uğraştığımız yapay kök hücreyi, Deniz'in üzerinde kullanmayacağınıza dair bana söz vermiştiniz. Bunu yapamazsınız."

Doktor saatlerdir, ofisine gelerek onunla görüşmek isteyen meslektaşıyla tartışıyordu. Fakat onun aksine rütbesi yüksek bir profesör olduğundan, söylediklerini duyduğundan emin değildi. Sadece yapacaklarını haber vermeye gelmiş gibi bir tavır sergiliyordu. Sahip olduğu konumdan ötürü, buna gerek duymasa da ömrünü harcadığı bu çalışmayı hayata geçirmek için ona ihtiyacı vardı. İhtiyar bunun farkındalığıyla, henüz teori aşamasında olan bir çalışmanın Deniz'in üzerinde uygulanamayacağını, aksi halde onu kaybedeceklerini söylese de kadın oralı olmuyordu. Deniz'i bu işe karıştırmayacaklarına dair verdikleri sözü de unutmuşa benziyordu.

"Üst kurul bunu istiyor Doktor Zeki. Hücrenin hala tam olmadığını biliyorum. Fakat tamamlanmış olsa dahi normal insan vücudunun kaldırabileceği bir şey olmayacak. Sen de bunu biliyorsun. Deniz yeteneğinin ötesinde bir sinir sistemine sahip. Bu da normal insanlardan onu daha dayanıklı hale getiriyor. O yüzden geni taşıyabilecek tek kişi Deniz."

İhtiyar vücudunu ele geçiren sinirini bastırmak için derin derin nefes alarak, ciğerlerini doldurdu. Ne yaparsa yapsın bu insanlardan kurtuluşu yok gibi görünüyordu. Uzun zamandır onlar adına çalışıyordu ve istediklerini kolayca elde ettiklerine hep şahit olmuştu. Karşılarında büyük devletler bile el pençe dururken, o ne yapabilirdi ki?

"Deniz benim genlerimi taşıyor sonuçta. Hücreyi ben de kullanabilirsiniz. Deniz şu anda kayıp. Üç haftadır nerede olduğunu bile bilmiyoruz."

Kadın yaslandığı koltuktan yavaşça doğrulup, ellerini dizlerinin üzerinde bağladı. Dudakları ilk kez alayla kıvrılmıştı. Gülmenin ötesinde bir ifadeydi bu. Sanki duydukları onu öfkelendirmişti.

"Babalık içgüdüsüyle benimle konuşma doktor. Aptal görünüyorsun. İhtiyar bedenin hücreyi vücuduna almadan bizi ortada bırakır. Ayrıca senin taklitçiliğin yapay bir taklitçilik. Bulduğun ilk hücreyi üzerinde denememiş olsaydın ne sen ne de Deniz olurdu. Artık nasıl aşık olmuşsan yıllarca çalışmalarla elde edemeyeceğimiz bir başarı elde ettin ve bunu ilk kendin kullandın. Sırf sevdiğin kadına sahip olmak için. Sonucu bizim açımızdan da iyi oldu gerçi. Deniz nasıl olduysa senin taklitçi genlerini almış ve vücudu bunun üzerine inşa olmuş. Yani senin aksine sahip olduğu şeyler gerçek. Herhangi bir yapaylık söz konusu değil. Nerede olduğunu bilmemene gelirsek, öyle olduğunu sanmıyorum. Sen nerede olduğunu gayet iyi biliyorsun. Yıllarca bizden saklayıp kaçırdığını düşünsen de aslında biz de nerede olduğunu gayet iyi biliyoruz. Kiminle olduğundan, nasıl olduğundan hep haberimiz vardı. Sadece doğru zamanın gelmesini bekliyorduk. Ve şimdi zamanı geldi. Deniz yenilenmiş olarak görevine başlayacak. Hücre vücuduna enjekte edilmiş bir şekilde üstelik." dedi ve devam etti.

"Yeterince açık olduğumu düşünüyorum. Kendini buna hazırlasan iyi edersin Doktor Zeki."

İhtiyar adam, sessizliğin bunaltıcı havasına karışmışçasına çıt çıkarmadan kadını dinlemişti. Deniz'i onlardan uzaklaştırmak sandığı kadar kolay olmayacaktı. Yeni bir yol düşünmesi gerekiyordu ama ne?

TAKLİTÇİ (TAMAMLANDI✔)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin