▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪
Deniz, Ayaz'ın salonunu dolduran koyu yeşil, geniş ve oldukça rahat olan kanepesinin birinde uzanıyordu. Bu gece fazlasıyla yorulmuştu ve yarası yüzünden midesi bulandığından uyuyamıyordu. Neredeyse iki saat önce Ayaz, yarayı temizleyip sargı bezini yenilemiş, faydası olacağını düşündüğü ağrı kesiciyi içirmişti. Fakat hiçbiri işe yaramamıştı. Ellerini kafasının altına koyarak zorla kapatmaya çalıştığı gözlerini açtı. Günlerdir aklını kurcalayan sorular, yine başını didiklemeye başlamıştı. Uyumadığını fırsat bilmişlerdi sanki. Önce annesinin ve babasının ne yaptığını sorgulayan soru, sonrasında babasının neden onu sattığını merak eden soru peşi sıra tırmalıyorlardı beynini. Soru işaretlerinden bunaldığını düşünürken derince iç çekti. Ciğerlerine havayı bir kere doldurup, bir daha tekrarını istemezmiş gibi bir hali vardı. Yüreğini yakan onca yıkımı, ölümden başkası tamir edemezdi, biliyordu. Boğazını sıkan düğümleri, ömrü boyunca yaşamasını sağlayan nefesi bile çözemezdi. Daha doğuştan getirdiği lanetiyle, ne yapabilirdi ki? Bir ailesi vardı ve onu terk etmişti. Baba bildiği birisi vardı ve onu bu pisliğe itmişti. Bir sevdiği vardı ve canavar gibi göründüğünden dolayı ondan tiksinmişti. Yeniden boşalan ciğerlerini doldurdu. Boynunun ağrıdığını hissetti ve doğrularak ayaklarını kanepeden, loş gece lambası ışığında siyah mı mor mu olduğu anlaşılmayan yumuşak halıya uzattı. Gözünü duvarı süsleyen büyük tabloya çevirdi. Çizim mi yoksa fotoğraf mı olduğu anlaşılmıyordu. Yağmurun altında şemsiyesiyle yürüyen iki kişi, zar zor seçiliyordu. Oturduğu yerden kalkıp tabloya yaklaştı. Bu kez daha net görebiliyordu. Biri kadın biri erkek iki kişi vardı ve yağmurdan, birbirlerine sarılmış şekilde, şemsiyenin altına sığınmışlardı. Elini resimdekilerin üzerinde gezdirdi. Erkek olanın Selim olduğunu hayal etti. Fakat kendini kadının yerine yakıştıramamıştı. Çünkü o kadın değildi. Erkek olduğunu zaten düşünemezdi. Ama öyle olsa, cinsiyetsiz bir canavardan daha fazla şansı olabilirdi belki. Selim'e karşı olmasa bile, en azından hayatta normal bir insan gibi yaşayabilirdi. İçindeki belirsizlik olmazlarını arttırırken, kederle gülümseyip gözlerinden sızan yaşların yanağını ıslatmasına izin verdi. Kafasını önüne eğdiğinde Selim'in tişörtünü görünce, gözünü bulanıklaştıran yaşları sildi. Beyaz, üzerinde 'strong' yazan bir tişörttü. Yavaşça elini kaldırıp, bedenini örten tişörtü avuçlarının içine aldı. Burnuna götürerek koklamak istese de çoktan kendi kokusu her zerresine işlemişti. Üzülerek tişörtü bırakıp, kafasını kaldırdı. Kokusunu alamamış olsa dahi, kalbine hücum eden anıların şekillenmesine mani olamamıştı. Ormanda onu öptüğü aklına gelince, istemsiz parmaklarını dudaklarına götürdü. Vücudunu sıcaklık sarmıştı yine. Kalbi o anı tekrar yaşıyormuşçasına çırpınmaya başlamıştı. Ellerinin içi terlemiş, dudaklarındaki parmaklarını indirmeyi anca o zaman akıl edebilmişti. Daha önce de ona yakın davranmıştı fakat böyle bir şeyi ilk kez yapıyordu. Sınırlarını mı zorluyordu merak ediyordu Deniz. Ya da onun üzerindeki etkisini görmek hoşuna gidiyordu. Sebebini anlayamasa da her şekilde bu adam onu deli ediyordu. Hem onu hem onun için çarpan yüreğini.
Açılan kapıyla bakışlarını o yöne çevirdi. Elinde battaniyeyle içeri girmek isteyen Ayaz'dı. Deniz'in ayakta olduğunu görünce;
"Özür dilerim. Uyuduğunu sandığımdan kapıyı çalmadım. Üşüdüğünü düşününce, bunu getirmiştim." diyerek elindeki battaniyeyi gösterdi.
"Önemli değil. Uyuyamadım bir türlü."
Ayaz elindekini kanepenin üzerine koyarken;
"O kadar adamı öldürsem ben de uyuyamam." diye mırıldandı.
Deniz söylediklerini duysa da oralı olmadı. Cevap verecek takati yoktu. Geçip, kalktığı yere oturdu. Gözlerini Ayaz'a sabitleyip;
"Sabah bardaki işlerimizi halledince, annemle babama gideceğim." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TAKLİTÇİ (TAMAMLANDI✔)
FantastiqueDeniz doğuştan getirdiği farklılığı ile zamanla aranan bir insan haline gelir. Fakat onu arayanlar çokta iyi insanlar değildir. Kendi taklit sorunları yetmezmiş gibi bir de peşinde olan bu insanlarla uğraşmak zorunda kalır. Değişen kimliği sayesind...