Abel ormanın sert toprağı içerisinde sessiz adımlarla Caelia'nın yanına ilerliyordu. Kraliçeyi arkadan gördüğünde nefesinin kesildiğini hissetti. Çok, çok güzeldi!
Bugün giydiği elbisenin derin sırt dekoltesi vardı. Abel, kadının tüm sırtını görebiliyordu. Omuzları üzerinden taşarak sırtına doğru gelen dövmelerini, kadının pürüzsüz beyaz tenini...
Kendine gelmek için gözlerini kapatıp bir süre bekledi. Ardından ona doğru yürümeye devam etti. Kalbi her adımında bir atış kaçırıyordu.
Oksijen cenetti olan ormanda nefesleri ona yetmiyordu. Karşı koyamayacağı bir çekime kapılmıştı. Ondan ne kadar çok kaçmaya çalışırsa çalışsın, ki kaçmayı hiç istemiyordu, kadın onu bir mıknatıs gibi çok daha kuvvetle kendine çekiyordu.
Sonunda kraliçesinin yanına ulaştığında, Caelia da onu fark ederek yüzünü dönmüştü.
Hızla kendini toparlamak için çabaladı Abel. Ardından konuştu.
"Özgür Deniz, sizinle bir görüşme talep ediyor majesteleri. Çağrı bizzat yöneticiden geldi. Çok özel olmasını özellikle belirtti."
"Tamam." Dedi Caelia gülümseyerek.
"Ne zaman gidiyoruz?" diye ekledi. Abel, içten bir gülümseme sundu ona.
"Eğer isterseniz şimdi bile halledebilirim." Dedi Abel. Caelia başını ağır ağır aşağı yukarı salladı.
Abel'ın sonsuz öğrenebilme yeteneğine hayrandı. Uzun bir süre boyunca buna çabalasa da özellikle anne olduktan sonra devam ettirememişti. Abel'ın ikisi için de büyüyü yapabilmesi için ona temas etmesi gerektiğini biliyordu. Doğru vaktin gelmesini bekledi. Ardından ise kendini hızla Abel'ın yapılı kolları arasına atıp, adamın bedenini sıkıca sardı. Ve büyük bir cesaretle dudaklarını Abel'ın dudaklarıyla birleştirdi.
Abel ve Caelia, deniz dalgalarının güçlü seslerini duymaya başladıklarında büyü başarılı bir şekilde yapılmıştı. Tozlaşma büyüsü oldukça zor bir büyü olmasına rağmen Abel güçlü enerjisi sayesinde rahatlıkla iki kişiyi tozlaştırıp geri birleştirmeyi başarabilmişti. Artık büyüyle meşgul olmayan ellerini Caelia'nın beline koyarak onu biraz daha kendine çekti.
Caelia, dudaklarını ayırmadı. Abel yavaşça kadına karşılık verirken ölecekmiş gibi hissediyordu. Yakıcı bir tutkuydu içini kavuran. Kalbi alev almış gibi çırpınıyordu. Kadının dokunduğu teni uyuşuyor, dudakları sanki cennetin tadına bakıyordu. Bunun bir rüya olmasından ölesiye korkarken gerçek olmaması için yalvaracak kadar çok seviyordu Caelia'yı...
Nefes alabilmek için ayrıldıklarında, nefessiz kaldığını hisseti Abel.
Nefes, kadının dudaklarıydı. Yaşam, kadındı. Dünyanın en kuvvetli zehri olan aşktı...
Bütün evrenden nefret etti. Kollarının arasındakini acımasızca kırdığı için. Oryn'den nefret etti. O, kadını düşünmeye kıyamazken kalbini paramparça ettiği için...
"Yapabilecek misin?" diye sordu Caelia, sol yanağını bir damla gözyaşı ıslatırken.
"Sen beni bu zehirli halimle kabul edebilecek misin?"
Abel yavaşça kadının akan gözyaşlarını sildi.
"Sen beni bu denli zehirlerken kabul ettim zaten, kraliçem... Sensizlik, senin zehrinden çok daha ızdırap verici olurdu."
Uzanıp minik bir buse daha bıraktı kadının dudaklarına...
"Seni, onu sevdiğim gibi sevemeyeceğim Abel- "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zümrüt Taç ⚜ Hükümdar Serisi I
Fantasy⚜️ WATTYS 2022 KAZANANI ⚜️ -Hükümdar Serisi- Tanrıça, evrenin parçalarından altı kadın yarattı. Onları yüce kıldı. Evreni doğumla ödüllendirdi. Yarattığı altı kadına evrenin dengesini görev biçti. Evrenin altı farklı parçası, yeryüzünden bir soy se...