Bölüm.28: Umut Asla Sönmez Caelia

135 12 18
                                    

Caelia, sonunda çocuklarına veda edebilmiş ve saraydan çıkabilmişti. Abel bahçede onu bekliyordu. Yavaşça ona yaklaşıp adamın yanağına küçük bir buse bıraktı.

"Ben tozlaşacağım," dedi Abel

"Seni ise bekleyen birileri var." dedi arkasını işaret ederek. Çok geçmeden Valo sertçe bahçeye iniş yaptı ve kükredi. Caelia gülümsedi. Abel ile vedalaştıktan sonra Valo'ya ilerledi ve onun izniyle sırtına çıktı. Hızla gökyüzüne uçtuğunda içine huzurun dolduğunu hissetti. Valo, kuzeye doğru dönüp özgürce uçmaya başladığında Caelia pelerininin geniş başlığını kapattı ve anın tadını çıkardı.

Bir saat kadar sonra karşı taraftan gelen siyah bir ejderha gördü. Paniklemedi, ne olduğunu biliyordu. Valo ejderhaya doğru coşkuyla hızlandığında ejderha da aynı şekilde atağa geçmişti. Scath, yıllar sonra ejderhasının bu kadar mutlu hissettiğini hissetmişti. Kendi de gülümsedi.

"Ronestia, sıkı tutun." diye konuştu arkasındaki kadına.

Ronestia Scath'ın belindeki kollarını sıkılaştırırken omzunun üzerinden ne olduğuna baktı. Aslan ve ejderha birbirlerini eski bir dost gibi selamladılar ve coşkuyla birbirlerinin etrafında bir tur döndüler. Ardından ise sevinçle sakinleşerek durdular. Ronestia yeşil pelerinlinin kim olduğunu anlamıştı. Caelia başını açtığında sağ elmacık kemiğinin üzerindeki güneş sembolü hızla gözüne vurdu. Ronestia tepki vermezken, Scath şaşkınlıkla kadına baktı. Caelia ise adama gülümsemekle yetindi. Scath bir süre sonra şoku atlatabildiğnde gülümsedi ve Caelia'yı selamladı. Ardından ise yollarına devam ettiler.

Valo, yavaşça kalenin avlusuna indiğinde neredeyse akşam olmuştu. Caelia'nın düşmeden inebilmesi için yere düzgünce yattı.

Caelia, yavaşça yere indikten sonra Valo'nun tüylerini okşayarak teşekkür etti. Ardından sürgünde geçirdiği en güzel yıllarına ev sahipliği yapan kaleye baktı yüzünde garip bir tebessümle. Yavaş adımlarla kalenin arkasındaki asil mezarlığına ilerledi. İçlerinde en ihtişamlı olan mermer mezara yaklaşarak yavaşça yanına çöktü. Onun gücünü gösteren bir heykel yapılmamıştı. Bunu hiç istememişti Photine...

"Merhaba, anne?" diye konuştu neredeyse fısıltıyla Caelia.

"Ben geldim." Elini taşın üzerine koyarak çiçeklerle kaplanmasını sağladı. Elini hiç çıkarmadığı altın kolyeye attı. Ve yavaşça çekip çıkardı. Mezarın üzerindeki boşluğa oturttuktan sonra buna ani bir hızla hazır olmadığını bilerek güçsüzce konuştu.

"Buna hazırım değilim, sanırım yapamayacağım." Dedi elini tekrar kolyeye uzatırken.

"Hazır değilsen, doğru zaman gelmiş demektir."

Caelia mezarın üzerinde altın rengi parıltılarla oluşmuş silüete baktı. Gözyaşlarının usulca akmasına izin verdi. Kraliçe Photine'in silüeti yavaşça Caelia'nın yanına oturdu. Bir süre konuşmadan kızı gibi gördüğü Caelia'ya baktı. Ardından sağ elmacık kemiğinin üzerindeki dövmeye dokundu.

"Umut, asla sönmez Caelia..." dedi usulca.

"Bize Güneş'in temsilcileri diyorlar, yanılıyorlar. Biz sadece sıradan insanlarız. Benim güzel Caelia'm, hükümdarlar ölür ama Umut hep var olacaktır..." dedi gözlerini çok sevdiği Güneşe çevirirken,gökyüzünü turuncuya boyamıştı ve yavaşça yerini Ay'a bırakacaktı.

"Neden seni kurtarmama izin vermedin?" diye sordu Caelia ağlarken.

"Ah Caelia, hala öğrenememişsin kendini sevebilmeyi. Yaşaman gereken daha yıllar var..." dedi gözleri uzakta bir yere takılı kalırken.

Zümrüt Taç ⚜ Hükümdar Serisi IHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin