Bölüm.39: Aurora, Vestia ve Tılsım

90 10 1
                                    

"Beyaz Kan, Siyah Kan gibi bir tür değil. Gerçek bir kan laneti." Dedi Scath, Abel'ın net yansımasına bakarken.

"Beyaz Kan bir topluluğun lanetlenmesiyle oluşturulmuş. Tür olarak kabul edecek kadar çok çoğalmışlar. Ama sonra nedenini tam olarak bilmediğimiz bir şekilde, ismi unutulmuş bir kral tarafından lanetlenmiş ve soyları tükenmiş. Haklarında çok az bilgi var özelliklerini tam olarak bilmiyorum ama Ronestia gibi duyguları mühürlü değil, veya herhangi bir şekilde kısıtlanmıyorlar. Aksine sınırsızlar... Yani Aurora'yı Beyaz Kan yapabilmek için çok güçlü bir lanet uygulanmış olmalı. Bunun hakkında da biraz araştırdım. Ve tarihte Beyaz Kan türünü tekrar diriltebilmek için gizlice yapılan deneyler olduğunu öğrendim." Diye devam etti.

Abel'ın tüyleri üreperirken konuştu.

"Ne yani Aurora aslında bizim zamanımızda yaşayan biri değil mi diyorsun. Kadını mezarından çıkarıp dirilttiler mi?"

Scath, Abel'ın hafif korkmuş sesini anlayışla karşılayarak konuştu.

"Ben de bilmiyorum Abel. Ama sadece iki olasılık var..."

"Diğeri ne?" diye sordu Abel bu sefer.

"Deneylerin içeriğini detaylıca bilmiyoruz. Ölüleri mi dirilttiler yoksa beyaz kan üretmeyi mi başardılar... Diğer olasılık beyaz kan üretebildikleri, ve onu da karşı koyamayacakları birine aktardıkları ihtimali..."

"İkincisi daha yüksek ihtimal." Dedi Abel. Ya da en azından buna inanmak istiyordu.

"Hangisi olursa olsun bunu yaptıkları tek bir büyü olabilir. Bildiğimiz kadarıyla tabii." Dedi Scath. Abel'ın gözleri anladığını belirtircesine Scath'a kenetlendi.

"Zamanında Meira'nın da yaptığı bir büyü." Diye mırıldandı.

"Evet." Dedi Scath, başını eğip zemini incelerken devam etti.

"Aynı büyünün farklı bir çok çeşidi var, ayrıca Meira onu safkanlaşmak için kullanmıştı."

"Aurora'yı Beyaz Kan yapabilmeleri için milyonlarca saf büyücü katledilmiş olmalı." Diye konuştu Abel.

"Sadece bu kadar olamaz Abel, Meira'nın yaptığı biraz daha kurban vermek gibiydi tam olarak öyle de değil ama ona daha yakın. Bu sefer gerçekten güçlü bir grup büyücü de hayatta kalmış olmalı. Büyüyü bitirebilmek için, onlar da kendilerinden bir şeyleri feda etmiş olmalılar. Bu lanet duyabileceğin en vahşice ve tehlikeli olanı. Hem büyü yapılanı hem de büyü yapanları etkilemiş olmalı. Yani Aurora diriltilmiş de olsa lanetlenmiş de olsa hala o bedeli ödüyor, büyüyü yapanlar da aynı şekilde..."

"Abel sana bir şey daha söylemem gerek...Aurora aynı zamanda buz gücüne sahip. Bunu doğal yollarla almadı. Buz gücü Vestia'daydı. Her ne yaptıysa gücü kendine çekiyor. Vestia'dan zorla alıyor..."

Birkaç damla göz yaşı akıttı. Sesini toparlamak için duraksadı.

"Vestia ölüyor Abel ve yapabileceğimiz hiçbir şey yok."

Abel bağlantıyı koparır koparmaz zorla tuttuğu hıçkırıkları serbest kaldı. Vestia bunu haketmiyordu. O bunu hiçbir şekilde haketmiyordu.

Coronam

Debora, yatağından zorlukla doğrulan Vestia'ya elindeki bardağı uzatıp içindeki iksiri içirdi.

Bu kesinlikle basit bir üşütme değildi. Eğer öyle olsaydı haftalar içinde iyileşmiş olması lazımdı.

Debora Vestia'yı tekrar yatırırken düşünüyordu. Ronestia'nın kurula bildirdikleri aklına geldiğinde gözleri bal değiştirerek zamanın ve mekanın kaybolduğu boyutlara girdiğini gösterdi. Tabiki bunu kimse anlamamıştı. Vestia çoktan tekrar uykuya dalmıştı bile. Debora, boyutlarda dolaştı. Photine'in, Meira'nın, Zelda'nın, Metehan'ın, Kral Torryn'in, ismi unutulmuş kralın ve daha bir çok hükümdarın ruhlarının arasında süzüldü... Beyaz bir şeffaflığa sahip olan Güneş'in Kraliçelerine ve büyük Kral Torryn'in ve diğer Güneş hükümdarlarının ruhlarına baktı. Sonra etrafında döndü ve mor bir şeffaflığa sahip Mete'ye ve karanlığın hükümdarlarına, ardından mavinin şeffaflığına bürünmüş Zelda'ya ve onun gibi Buzullara, kızıl renkli Küllere ve en son ise kraliçesi gibi olan Zümrütlere baktı... Her bir ruhun alnının ortasında parıldayan küçük taşlar ona doğru hareketlenip birleşerek kocaman bir taş haline geldiler. Renkler birbirine karıştı ve gücün saflığında kayboldu. Debora tılsımla birlikte tekrar gerçekliğe döndüğünde, tılsımı yavaşça Vestia'nın boynuna taktı. Bunun olacağını biliyordu. Daha ikizler doğmadan biliyordu. Sadece zaman kazanmaya çalışıyordu. Gelecek hala belirsizdi.

"Hükümdarların sana koruyuculuğu bahşetti çocuğum."

Tek umudu bu tılsımın Aurora'ya engel olabilmesiydi. Buzul güç Vestia'dan ne kadar ayrı görünürse görünsün onun yaşam kaynağıydı. Vestia gücü olmadan yaşayamazdı.

Caelia doğası olmadan varolamazdı. Gölgelerini kaybederse Ronestia yaşayamazdı... Yangınlar ve ondan geriye kalan küller olmasaydı Zhonia, karanlık ve girdaplar olmasaydı Scath olmazdı...

Zümrüt Taç ⚜ Hükümdar Serisi IHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin