Bölüm.27: Güneş ve Umut

117 14 5
                                    

Ortus, Işık Sarayı

Caelia, beyaz sarayı acı içinde süzdü bir süre. Yorgundu. Başını eğip parmaklarıyla oynadı, parmaklarının bazı bölümlerine mürekkep bulaşmıştı. Ne yaparsa yapsın çıkaramıyordu. Yıkadıkça geçeceğini bildiği için bunu dert etmedi. Cesaretle tekrar başını kaldırdı. Gözlerini rahatsız eden beyazlıktaki saraya meydan okurcasına baktı. Ardından ilerledi. Hiçbir yere bakmadan usulca geçti koridorları. Mahzenlere inen uzun merdivenlere geldiğinde aşağıdaki karanlığa baktı bir süre. Saraydaki tek karanlık mahzenlerdi sanırım. Sağ duvarda duran meşaleyi eline aldı neredeyse sönmüştü. Elini meşalenin bez kısmına sardı ve bir süre gücünü yoğunlaştırmayı denedi. Bez parçası tekrar yandığında elini çekip parmaklarını avucuna sürttü. Ardından aşağı indi. Meşaleleri söndürülmüş koridordaki meşaleleri yakmak için kendi meşalesindeki ateşi rüzgarla diğer meşalelere taşıdı Caelia. Hala karanlıktı zindanlar ama en azından etraf seçilebiliyordu. Sağlı sollu yan yana dizilmiş bir sürü parmaklık vardı. Neredeyse tamamı doluydu. Caelia tutsaklara bakarken midesinin bulandığını hissetti.

"O... o Meira'nın kızı... Bizi çıkar buradan!" diye parmaklıklara atladı tutsaklardan biri. Onun ardından bir sürü tutsak daha parmaklıklara atılarak vurmaya, bağırmaya ve gürültü çıkarmaya başladılar. Saray muhafızlarının adım seslerini duydu kraliçe.

Caelia korkusunu bastırmayı başararak yeşil bir enerji topunu sertçe parmaklıklara fırlattı. Bu gürültü çıkararak adamı ve diğerlerini korkuttu. Ve geri yerlerine sindiler. Askerler kraliçelerini bekleyeceklerini işaret ederek tutsakların başında kaldı. Caelia koridoru ilerlemeye devam ederken annesinin ne kadar acımasız biri olduğunu bir kere daha farketti. Aynı zamanda ne kadar otoriter. Onun hükmü tüm Aphaea'da hissedilirdi. Bunu hiç inkar etmemişti Caelia. Annesinin gücü ne kadar çok sevdiğini anımsadı. Güç kendiydi.

Güneş'in Kraliçesi, umudun ve ışığın temsilcisi insanları kendinden mahrum bırakarak cezalandırıyordu.

Bu yüzden sarayın tek karanlık yeri zindanlardı. Caelia ilerlemeyi sürdürdü. Kraliçe Meira, safkan olabilecek güçte biri değildi. Ama her Siyah Kan gibi güce aşıktı. Onun safkan olabilmesi için ya da başka bir değişle Varis Kraliçe olabilmesi için aynı anda yüzlerce saf büyücü kanı akıtılmıştı. Nitekim başarmıştı da. Gücünün tam potansiyeline ulaşmış, Siyah Kan bağlamını koparmıştı. Meira'nın korktuğu tek şey gücünün ondan alınmasıydı. İktidarının sonlanması, bütün otoritesinin yıkılması... Ölümüne korkardı bundan. Caelia devasa parmaklıkların önüne geldiğinden bir süre durdu.

Kocaman evrende Meira'yı devirebilecek tek bir varlık vardı... Tek bir tane...

Caelia meşaleyi hafifçe öne uzattı, parmaklıkların ardındakini görebilmek için...

Yerdeki büyük zincirleri farkettiğinde midesinin tekrar kasıldığını hissetti.

Annesinin mezarından aldığı anahtara baktı. Anahtar kocamandı. Yavaşça sola doğru adım atıp zindanın büyük kapısının önünde durdu ve büyük kilide anahtarı geçirerek beklemeden çevirdi. Kapıyı çekerek açtı. Ve kormadan içeri girdi.

Meşale, sonunda tüm zindanı aydınlattığında yerde kıvrılmış devasa aslana baktı.

Beyaz aslan yorgunlukla başını çevirerek gelenin kim olduğuna bakmak için hareketlendi.

Caelia'nın bir eli ağrıyan midesine gitti. Annesini yok edebilecek tek varlık karşısındaydı.

Işıktan güç alan bir varlığı, karanlığa hapsetmişti. Burada yıllar geçirmişti aslan.

Caelia meşaleyi duvardaki yerine oturtup ilerledi ve aslanın boynuna takılı kocaman tasmayı açmak için ona yaklaştı. Valo'nun devasa bedenine yaklaştığında asil beyaz tüylerinin kirle ve kanla kaplandığını gördü. Endişeyle titredi. Bakışları sivri pençelerine kaydı. Pençelerinden biri kırılmıştı ve kurumuş kanla kaplıydı. Kanataları da öyle sonra boynuna baktı. Artık gözyaşlarının akmasına engel olamıyordu. Pençeleriyle tasmasını çıkarmak için uğraşmış olmalıydı.

Zümrüt Taç ⚜ Hükümdar Serisi IHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin