Bölüm.32: Kuzey Sınırı

94 12 5
                                    

Gölge'nin Kudreti (Güneş Hanlığı)

Caelia, uzun masanın başında ayaktaydı. Ellerini beyaz masaya dayamıştı. Şehir konseyinin başkanı Druella, kendi başdanışmanı Abel ve Ronestia'nın başdanışmanı Arion yanındaydı. Burayla ilgili yapacakları şeyi konuşuyorlardı.

"Kraliçe Ronestia, birliğe bağlanmak istemeyecek." dedi ısrarla Arion.

Caelia, sabrının sınırlarına gelmek üzereydi. Toplantı başladığından beri Arion'dan bunu duyuyordu.

"Onlara saldırılmayacağının tek garantisi bu Arion!" dedi inatla Caelia.

"Üzgünüm kraliçem fakat benim görevim Gölge Aphaea'nın çıkarları aleyhine bir karar alınmasını önlemek."

Caelia sinirle sandalyeye çöktü ve burun kemerini sıktı.

"Hala Gölge Aphaea diyor!" diye mırıldandı. Abel, Arion'u dışarı çıkmak için kolayca ikna etti ve iki erkek odadan kaybolurken Druella, şimdilerde bir yetişkin olan Caelia'ya bardak su uzattı.

"Teşekkürler Druella Teyze..." diye mırıldandı Caelia. Druella, şefkatle gülümseyip Caelia'nın yanındaki sandaleyeye çöktü. Caelia bardağı kucağına indirip kadını inceledi. Druella, o prensesken ve sürgündeyken upuzun kahverengi saçları olan biriydi. Photine'le saçları konusunda hep rekabet halinde olurlardı. Photine'le hemen hemen aynı boya sahipti fakat ondan daha zayıftı. Caelia küçüklüğünde de ona sıkı sıkı sarılmaya çekinirdi. Sanki sıkı sarılsa belini kıracakmış gibi hissederdi çünkü. Yuvarlak yüz hatlarına sahipti ve gözleri açık kahveydi.

O çok sevdiği kahverengi saçları şimdilerde beyazlamış, yüzüne yılların yorgunluğu çökmüştü, şimdi Caelia'nın gözüne çok daha zayıf görünüyordu. Açık kahve gözleri eski parlaklığında değildi artık. Photine'nin ölümü kadından da çok şey götürmüştü.

Onu en son görüşü 11 yıl önceydi. Uzanıp kadının elini tuttu. Druella da onun elini kavradı.

"Bakma bana öyle hüzünlü hüzünlü," dedi

"Onca yılın ardından prensesimi görmüşüm surat mı asacaksın böyle!" dedi şakayla karışık.

"Haklısın," dedi Caelia

"Özür dilerim, söz veriyorum surat asmayacağım." Diye devam etti. Uzanıp şefkatle kadının yanağına dudaklarını bastırdı.

"Burada değilken bile işleri feci zorlaştırıyor." diye sızlandı Caelia. Sandalyesini iyice masaya çekerek. Druella da odağını masadaki kağıtlara verdi.

"Sen halledebilirsin." dedi Druella.

"Ama teyze! Daha kendi içimizde anlaşamıyoruz bile, koskoca Birlikle nasıl anlaşmamı bekliyorsun!" diyerek isyan etti.

"Sana hala daha güveniyor." Dedi Druella gözlerinin dolmasına engel olamayarak.

"Ah Caelia, buradaki herkes seni görmek istedi biliyor musun? Photine, varis olarak seni seçmişti. Buradaki insanları tanıyor ve biliyordun. En önemlisi saygı duymayı biliyordun. Herkes Photine'den sonra senin başa geçmeni istiyordu. Ama savaş işte..." dedi kadın ağlayarak. Caelia kendini tutmayı başardı.

"Kılıç hakkıyla aldı Druella, bir şey yapamazdım." Dedi.

Druella özür dileyerek, göz yaşlarını sildi.

"Biliyor musun? İsyan etseniz olaylar daha kolay olurdu." dedi Caelia şakayla karışık. Druella da güldü.

"Bunun siz Aphaea'lılara şuan bir fayda sağlayacağını sanmıyorum." dedi Druella da gülerek.

Abel ve Arion tekrar odaya girdiğinde Caelia sıkıntıyla bir nefes verdi. Arion'a bakarak bıkkın bir ses tonuyla konuştu.

"Tamam Birlik olmadan neler yapabileceğime bakarım ama durum iç açıcı değil haberin olsun." dedi. Ardından ayaklandı kendinden emin bir ses tonuyla konuştu.

"Onlarla ben konuşacağım." dedi.

"Onun yanına gidecek olmam seni rahatsız etmiyor mu?" diye sordu Caelia, imalı bir bakışla Abel'a bakarak. Abel kraliçesinin bu haline güldü. Başını hayır anlamında iki yana salladı.

"Sen her şeyden önce benim kraliçemsin." dedi Abel.

"Ayrıca bir kere öpüştük diye seni sahiplenecek değilim."

Bu sefer gülen Caelia oldu.

"Arion'a bir şey belli etme Abel. O Adalar Birliği'yle konuşacağımı sanmaya devam etmeli, Ronestia da öyle." Abel ona güven verircesine onayladı.

Son kez üzerini ve tacını kontrol ettikten sonra odanın kapısını onun için açıp bekleyen Abel'a doğru ilerleyip çıkmadan dudaklarına uzandı. Uzun bir öpücükten sonra hızlı adımlarla koridora çıktı.

"Yine de sen evlenme teklif etmeye kalkarsa diye dikkatli ol!" diye bağırdı arkasından Abel. Bu Caelia'nın daha çok sırıtmasına neden oldu. Hızlı adımlarla bahçeye çıkıp Valo'nun üzerine bindi ve Kuzey'e doğru uçmasına izin verdi. Bulutların üzerine çıkarak kendilerini gizlediler.

"Adaları geçeceğiz Valo, sınıra ineceğiz... Neresi olduğunu biliyorsun." dedi. Bir yandan da tüylerini okşarken.

Valo, ışık gücünün gözlerine olan etkisini kullanarak Caelia'nın göremediği adaların yerini tespit ediyordu. On ikinci adayı geçtiklerini anladığında hızını düşürdü ve hafifçe alçaldı. Kuzey sınırını gördüğünde Caelia'nın onayını bekledi. Caelia onaylamadan iki yanında beyaz şeritler olan yeşil pelerininin başlığını kapattı.

Valo, onay aldıktan sonra Güneş'in tüm gücünü çağırdı ve neredeyse kulakları sağır edecek bir kükremeyle alçalarak siyah sarayın geniş avlusuna indi. Bir süre daha kükredi. Caelia, başlığını açarak etrafa bir göz attı. Yavaşça Valo'nun üzerinden indi. Ona doğru yaklaşan komutan ve askerler kim olduğunu anladıklarında küçük çaplı bir kalp krizi geçirdiler. Bahçedekilerin çoğunun dudakları şaşkınlıkla kıvrıldı. Caelia ona doğru gelen heybetli adamın cüssesini şöyle bir süzdü. Adam kollarını açarak gülümsedi.

"Hoş geldin kraliçem..."

Yazar Notu: Hadi az meraklanın biz de ufaklıklarımızauğrayalım.

Yazar Notu 2: Önceki bölümlerde kontrol etmeme reğmen gözden kaçırdığım küçük yazım hataları olduğunu farkettim onları düzelteceğim merak etmeyin. 

 

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Zümrüt Taç ⚜ Hükümdar Serisi IHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin