Merhaba Sevgili Okuyucum;
Bu benim yazdığım ilk kitabım. Aklıma ilk gelen konuyu işledim bu kitapta. Aşk. Aşk. Aşk. İnsan yaşayamadıklarını yazarmış. Yani en azından ben öyle yapıyorum. Benim hiç aşk hikayem olmadı. O yüzden kalemimi ya da klavyemi bu yönde daha sık kullanıyorum. Güzel bir aşk nasıl yaşanır? Kıskanmak, kıskanılmak, sevmek, sevilmek nasıldır? Ben bunların nasıl bir his olduğunu hayal edip bunları aklımda canlandırdığım karakterlerle kağıda döküyorum...
Umarım beğenerek okursunuz. 🎈💘
Not: Kitaptaki bütün karakterler ve olaylar hayal ürünüdür.
---------------------------
"Derya. Deryaaa. Kalk hadi."
Gözlerimi zar zor annemin sesiyle aralarken annemin neden bana yangın çıkmış gibi bağırdığını çözmeye çalışıyordum. Anneme uyandığımı haber vermek için seslenmeye karar vermem çok uzun sürmedi. Çünkü biraz daha ses vermezsem bağırmaktan sesi kısalacaktı.
"Efendiim anne."
Derken annem kapımın önünde durmuş bana gözlerini ayırmadan bakıyordu.Annemle göz göze geldikten sonra komidinde duran telefonumdan saate baktım. Saat 8.00 gösteriyordu. Telefonumu aldığım yere bıraktıktan sonra kolumu gözlerime siper edip gelen ışığı engellemeye çalışırken bir yandanda annemle konuşmaya devam ediyordum.
"Ne oldu. Uyandırayım da biraz yarattığım şaheserle gururlanayım mı dedin. Anne bu saatte neden uyandırdın beni."
Bu sözlerimden sonra anneme bakmak için kolumu gözlerimden çektim. Annemin bana bakışı çok daha değişmişti. Aptal mısın sen der gibi bakıyordu artık. Sonunda bakmayı kesip konuşmaya başladı.
"Sen ciddisin Derya. Bu gün sınavın yok muydu senin. Kalksana kızım artık."
Demesiyle yataktan fırlamam bir olmuştu.Dolabının önüne geçip beyaz bir tişörtle kotumu aldım. Kırmızı bavul misali çantama bütün ders araç gereçlerimi koydum aceleyle, saçımı ise düz bıraktım. Zaten omuzlarıma kadar gelen düz saçlarım vardı. Bu bana çok büyük konfor sağlıyordu.
"Derya kahvaltı etmiycek misin?"
Beyaz spor ayakkabılarımı giyerken bir yandan da anneme cevap verdim
"Hayır anne. Zaten normalde de etmiyorum. Biliyorsun." Dedikten hemen sonra yola fırlamıştım bile.
Sınava yarım saat kalmıştı ve benim minübüs bekleyip okula gitmem bazen yarım saati bile geçiyordu. Bide çoğunun dolu olduğunu düşünürsek neredeyse bir saatimi alıyordu. Dün akşam alarm kuramadan dizi izlerken uyuya kalmıştım. Bu gerçekten çok kötü olmuştu. Telefonumun sesiyle adımlarımı biraz yavaşlattım ve çantamda telefonumu aramaya başladım kesin arayan Gizem di.
"Efendim Gizem."
" Derya neredesin. "
Sesi telaşlı geliyodu. Kesin hoca sınıfa girmişti ve ben hala minübüse bile binememiştim.
" Geliyorum Gizem hoca geldi dimi. Kesin geldi. "
" Hayır gelmedi Derya. Hatta Harun hoca bir daha hiç gelmiycek bence . "
Dediğinde aklıma gelen ilk şey ölmüş olmasıydı. Bir an elim ayağım durmuştu adam çok yaşlıydı ve geçen derste yoktu zaten. Geçen haftadan içinde hasta demişlerdi. Gizemle konuşurken minibüs gelmişti. Hemen binip en arka koltuğun en köşesine geçmiştim.
" Ne diyorsun Gizem sen. Yoksa öldü mü?"
Dediğimde gizemin ufak kahkahasını duydum.Ölmediğini de otomatik olarak anlamış oldum. Çünkü gizem ölümle ilgili hiçbir zaman dalga geçmezdi. 3 sene önce babasını kaybetmişti ve bu onu çok derinden yaralamıştı.
"Hayır tabiki hasta ya bir sene kadar iyleşemiycek galiba. Bence daha uzun sürecekte neyse. Onun yerine başka hoca gelmiş. O da ilk önce bir tanışalım demiş."
İçim rahatlamıştı Gizem son olarak geç kalmamamı hocanın gözüne ilk günden batmamamı tembihledi ve telefonu kapattık.
Minibüsün camından baktığımda daha on beş dakikalık yol vardı. Bende kulaklığımı takıp gözlerimi kapatıp keyfime bakmaya karar verdim.
En fazla on dakika sonra telefonuma gelen mesaj sesiyle irkildim. Tabiki yine Gizemdendi.'Derya neredesin hoca geldi.'
'Geliyorum beş dakikalık yol kaldı. Ne o yoksa herkesi tek tek ayağa kaldırıp ad soyad mı söyletiyor. "
Biraz eğlenmeye ihtiyacım vardım. Kesin yine yaşlı konuştuğundan bişey anlaşılmayan hocalardandı. Telefonum yine titremişti ve ben minibüsten inmiş üniversite giriş kartımı arıyordum. Evde bırakmış olamazdım. Çantama koyduğumda emindim. Ama hangi çantama. En son siyah sırt çantama koyduğum aklıma geldiğinde elimi anlıma koyup bir of çektim. Güvenlik olan Yağız abiye gülümsedim. Yağız abi aynı zamanda bizim apartmanda oturuyordu. Benden beş yaş büyüktü sadece 24 yaşındaydı.
"Yine unuttun dimi Derya." Derken o da gülümsüyordu ve o taraftan bana turnikeyi etkisiz hale getiriyordu. Turnikeyi açtığında hemen geçip ilerlerken ben ona sonsuz teşekkürlerimi sunuyordum.
"Bir daha açmıycam yalnız." Diye arkamdan bağırıyordu.
"Hep aynı şeyi söylüyorsun."Arkamı dönüp geri geri gidiyordum ona laf yetiştirirken. Söylediğim şey doğru olunca sıtmaya başladı. Tekrar önüme dönerek koşar adım sınıfa gitmeye başladım.
Sınıf kapısının önüne geldiğimde kapıyı çalıp çalmamak arasında gidip geldim bir süre. Üniversiteye başladığımdan bu yana ilk defa bir derse geç kalıyordum. Kitaplarda filmlerde hep çalmadan giriyorlardı. Biraz tuhaf gelse de kapıyı çalmadan içeri daldım ve kapı arkamdan hiç tahmin etmediğim bir şekilde hızlı kapandı. Ve ben gördüğüm şeyle olduğum yerde kalmam bir oldu.
Umarım beğenirsiniz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MARS (TAMAMLANDI)
RomanceDibine Kadar Aşk Serisi-1 *** ..."Neden?" diye sordum bakışlarımı dudaklarından tekrar gözlerine kaldırarak. O an biraz daha yaklaştı. Burnu neredeyse burnuma değiyordu. Bu yakınlık çok fazlaydı. Benimle böyle oynaması adil değildi. Geri gitmeye ça...