Keyifli okumalar dilerim...
"Leyla gözlerini aç Leyla...Yardım edin kimse yok mu? Ambulans yok hayır bekleyemem taksi evet taksi... Leyla benimle kal Leyla lütfen... Şimdi değil ne olur şimdi değil!" Etrafa bakınıyordum birileri buraya doğru koşuyordu."Lütfen yardım edin arabam çok uzakta!" Yanımıza gelen adam işaret etti."Arabam şurda hemen gidelim!" Leyla'yı sarsmamaya dikkat ederek kucağıma aldım. Elimden geldiğince hızlı gitmeye çalışıyordum. Önce arabanın arka koltuğuna dikkatlice yatırarak, kapıyı kapatıp başının olduğu tarafa geçtim. Kurşunun açtığı yaraya bastırıyordum." Acele edin lütfen! "Adam olabildiğince hızlı kullanıyordu." Tamam panik yapmayın hastane çok yakında, merkezde ki hastaneye gidiyoruz gelmek üzereyiz. "Merkezde ki hastaneyi unutmuştum, eğer ambulans çağırsaydım devlet hastanesi uzakta kalacaktı." Geldik "Adam arabadan iner inmez sedye diye bağırmaya başladı. Apar topar sağlık görevlileri koşarak sedye ile birlikte yanımıza geldiler." Sırtından vuruldu lütfen acele edin. "Hemen acildeki müşahede odasına alındı ve doktor anında geldi." Acil ameliyathaneyi hazırlayın fazla kan kaybetmiş, ne olur ne olmaz iki ünite kan hazırlayın. "Kan grubunu biliyor musunuz?" Aklıma bu soru hiç gelmemişti. "Be bee ben bilmiyorum!" Doktor hemşireye işaret etti. "Acil kan grubuna bakılsın, hastayı ameliyathaneye götürün" Leyla'yı götürüyorlardı.Bizi getiren adam yanıma geldi ona teşekkür ettim. Yardım edilecek bir durum varsa kalabilirim dediğinde gerek olmadığını ve çok minnettar olduğumu söyledim. Geçmiş olsun diyerek hastaneden ayrıldı. Elim ayağım titriyor ne yapacağımı bilmiyordum. Kitlenmiştim sanki. Hiç bir şeyden bu kadar korktuğumu hatırlamıyorum. Dua etmekten başka çarem yoktu. "Allah'ım ne olur ona bir şey olmasın lütfen, Leyla'yı kaybetmek istemiyorum ne olur!" İlk kez birini kaybetme korkusu yaşadığımı fark ettim. Bu his anlatılacak gibi değildi. Çok korkuyordum, paniklemiştim. Leyla'yı ameliyathaneye aldılar. Sadece kapısına kadar gidebildim." İçeri giremezsiniz burada beklemeniz gerekiyor! "Hemşireyi başımla onayladım.Saate baktım gece bir buçuğu gösteriyordu. Ne kadar sürer diye düşünüyordum. Beklemek benim için ıstırap gibi geliyordu. Birden bu gece yaşadığımız harika saatleri hatırladım. O kadar mutlu görünüyordu ki bütün gece gözlerimi ondan alamamıştım. Rüya gibi geçti. Kısa ama benim için olağanüstü bir geceydi. Onunla mutlu olduğumu bir kez daha anladım . Peki ama nasıl oluyor da bu kadar kısa sürede böyle bir duygu yaşayabilmem söz konusu olmuştu. Hiç beklemediğim bir anda, üstelik hayatıma böyle bir kaza ile birinin girebileceği kimin aklına gelirdi ki. Evet hayat gerçekten sürprizlerle doluydu planlanan hiç bir şey bazen istediğimiz gibi gitmiyordu galiba buna kader diyorlardı. Yüzü geldi gözlerimin önüne öyle saf bir yüzü ve gülüşü vardı ki, insanın gözlerine dalıp gitmemesi imkansız gibi geliyordu. Tekrar saate baktım, daha on dakika geçmişti. Zaman durdu sanki ilerlemiyordu. Ameliyathane kapısında bekleyenleri şimdi daha iyi anlamıştım,kesinlikle geçmesi zor bir durumdu. Ben düşüncelere dalarken ameliyathane kapısı açıldı. "Bir şey mi oldu daha çok erken değil mi neden çıktınız?" Hemşire önce beden diliyle cevap verdi. "Bey efendi lütfen sakin olun ameliyat iyi gidiyor sadece kan getirmek için çıkış yaptım." Ameliyat iyi gidiyor dedi. Buna sevinmem gerekiyordu ama bu bana sakin olmam için yeterli gelmiyordu sanki. Dizlerimin üzerinde çömeldim. Telefon sesiyle irkildim. Benim değildi. Leyla tabi Leyla'nın telefonu çalıyor. Aklıma annesi geldi, ama bu akşam konuşmuşlardı o olduğunu zannetmiyordum yine de panikledim. "Allah'ım umarım annesi değildir, ne derim ben!" Arayan Tuğba'ydı. Merak etmişti doğal olarak Leyla ile ilk kez ayrı akşam geçireceklerini söylemişti. Telefonu açtım. "Merhaba Tuğba" aramızda bir kaç saniye sessizlik olmuştu. "Ben Demir!" Telefonu ben açınca endişeye kapıldığını anladım haklıydı da. Bana ablasına bir şey mi oldu diye sormuştu. "Tuğba bir kaza oldu!" Sesi öyle yüksek geliyordu ki nasıl anlatacağımı bilememiştim. Ona sakin olmasını, sanki ben öyleymişim gibi bir de kızcağıza sakin ol diyordum. "Tuğba benim koluma dikiş atılan hastaneyi biliyorsundur merkezde ki, oraya gelmen gerek." Ne olduğunu bile soramamıştı. Telefonu yüzüme kapattı. Saate tekrar baktım ama henüz yirmi dakika geçmişti. Tekrar kapı açıldı. "Bir gelişme mi var?" Hemşire olduğundan daha sakin görünüyordu. "Ameliyat devam ediyor!" dedi ve gitti. Beklemek kadar can sıkıcı bir şey yoktu üstelik hiç bir şey söylemiyorlardı. Telefonu aldım Ozan'ı aramam gerekiyordu. Arama tuşuna bastım. Dört kez çaldıktan sonra telefonu açtı. "Abi hayırdır Leyla ile olduğunu sanıyordum." Ona olanı biteni anlattıktan sonra hemen geleceğini söyledi. Saate yeniden baktım otuz dakika olmuştu Leyla'nın içeri girdiği. Koridordan ayak sesleri geliyordu. Başımı çevirdiğimde Tuğba'nın geldiğini gördüm. "Abi ablam nasıl bir haber var mı? Neler oluyor?" Nasıl anlatayım nereden başlayayım bilmiyordum. Ona bütün gece neler yaşadığımızı bir bir anlattım. Deli gibi ağlıyordu." Canım gidiyor... Canım gidiyor" diye haykırıyordu. Ona sakin olmasını ameliyatın iyi gittiğini onun iyi olacağını söyledim. Onun da içini bu haber rahatlatmamıştı ama umut vericiydi yine de. Ameliyathane kapısı tekrar açıldı bu sefer çıkan doktordu. Telaşla yanına vardık. Bir şey demesini,iyi bir şey demesini bekliyorduk. "Ameliyat bitti. Korkulacak herhangi bir durum yok. Hayati tehlikesi olmadı, sebebi vücudunun kas oranı. Kurşun sağ kürek kemiğinin oradaki sırt kasına saplanmış kolaylıkla çıkardık. Bu kadar sürmesinin sebebi biraz fazla kan kaybetmiş olmasıydı. Nabzı düşüktü fakat şu an gayet iyi. Kızımız oldukça dirençli maşallah, birazdan çıkar. Normal odaya alınacak fakat şu an narkozun etkisinde olduğu için sabaha kadar uyur endişe etmeyin . Geçmiş olsun!" Sevinçten ne yapacağımızı şaşırmıştık. Tuğba ile sarıldık." Çok şükür Allah'ım sana sonsuz şükürler olsun ablam iyi olacak. "Sevinçten ağlamaklı gülme arası bir şey yaşıyor, bir an önce çıkmasını dört gözle bekliyorduk." Geliyor ablam geliyor!" Sedye de kıpırdamadan öylece yatıyordu. Gördüğüm o asi güzel şimdi uyuyan güzeldi.
Dört numaralı odaya yatırdılar. Tuğba bir yanında ben bir yanındaydım. Uykusunda bile farklı bir güzelliği vardı. Hayır abartmış olamazdım." Ablamı Allah korudu. Bütün o yaptığı iyilikler güzellikler karşına çıktı Allah'ım sana şükürler olsun." Tuğba kendi kendine söyleniyordu. Ne yapmış olabilir ki diye düşünmeden edemedim. "Neler yapar Leyla?" "Ablam bir tanedir. Her hafta mutlaka barınaklara, besleme noktalarına mama gönderir. Onları da haytapshop'tan satın alır çünkü oradan alınan herşey sokak hayvanlarının ihtiyaçları karşılansın diye Hayvan Hakları Federasyonu'nun yani Haytap'ın hesanına girer. Ayrıca boş an bulduğu zamanlarda bizzat kendisi de beslemeye gider. Hatta odamızda bir yavrumuz var. "Küçük köpeğin başına gelenleri anlattı. Bu kadar hassas olduğunu bilmiyordum. Bunları bana anlatmamıştı sohbet ettiğimiz esnada." İhtiyaç sahibi bütün çocuklara giyiminden gıdasına her türlü yardım için kampanya başlatır her yıl katılım sağlayan okullarda. Gerek velilerden gerek ise öğretmen arkadaşlarından bunun için yardım istemeye çekinmezdi. Hiç unutmam bir gün beni aradı, nasıl ağlıyor telefonda, ne oldu diye sorduğumda başka bir okula arkadaşını ziyarete gitmiş çıkışta on yaşlarında bir kızın ayakkabısının ön kısmının tamamen yırtık olduğunu görmüş. Hem çok öfkeli hem de çok üzgündü. Direkt okul müdürünün odasına çıkmış vermiş veriştirmiş siz nasıl olurda ihtiyaç sahibi öğrencileri göremez fark edemezsiniz diye söylenmiş. Bana her zaman söyler sadece ders eğitimi vererek öğretmen olunmaz bu aile içinde geçerli ilgi ve alaka bir eğitimcinin ve ebeveynlerin olmazsa olmazıdır. Yalnız ders ile sorumlu olunmaz derdi. Bunu hiç unutmam. Bunu bana anlattığında ben de çok üzülmüştüm. Kısacası benim ablam bir melek, asi görünebilir ama yumuşacık kalbi vardır." Tuğba'nın anlattıkları beni çok etkilemişti. Kapı tıklandı içeri giren Ozan'dı. Ona da olan biten herşeyi anlattım." Benim telefon etmem lazım, firmanın müdürünü arayıp olanları anlatmam, yerimize stajer kızları göndermeleri gerek." Tuğba haklıydı yarın sabah da iş başı vardı. "Ben de seninle geleyim hem kahve alır öyle geliriz" Tuğba Ozan'a başıyla onay verdi ve ikisi de çıktılar.
Leyla ile yalnız kaldık. Elini tuttum. "Sen nasıl bir şeysin!" Tuğba'nın anlattıklarına şaşırmamam gerekirdi. "O kalbini öyle güzel dışa vuruyorsun ki..."
Çok geçmeden Tuğba ile Ozan geldi. Bana da kahve almışlardı. İyi gelecekti başım çatlıyordu. Tuğba panik bir şekilde bana seslendi. "Abi kolun kanıyor, dikişlerin açılmış olabilir!" Hiç farkında değildim. "Önemli bir şey değil sızlamıyor bile!" Tuğba hemen koluma baktı. "İki dikişin açılmış kanaman var!" Koluma baktığımda Tuğba'nın haklı olduğunu gördüm. Sanırım Leyla'yı arabaya taşırken açılmış olmalı diye düşündüm." Yarana baktır biz burdayız gitmen gerek!" Evet gitmem gerekiyordu.
Gün aydınlanmaya başlamıştı, Tuğba koltukta uyuyordu. Ozan ve ben gözümüzü kırpmamıştık. Kapı tıklandı içeri iki polis girdi. "İfadenizi almak için geldik. Hastanız ne durumda?" Silahlı yaralama benim tamamen polis aklımdan çıkmış. "Tabi buyurun memur bey dışarı çıkalım!" Memur beylere herşeyi anlattım fakat Leyla uyuduğu için onu rahatsız etmek istemediler uyanınca ben haber verecektim. İçeri tekrar girdim. Saate baktım yediye geliyordu.Yarım yamalak çıkan bir ses..." Galiba bu sefer benim sakarlığım değildi... "
Beğeni ve yorumlarınızı bekliyorum 😊
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SANA SÖZ
RomanceLeyla : "Ben senin karşına tesadüfen çıkmadım... Bir sebebi vardı... Tamamlandı !" " SANA SÖZ" Demir : "Hep böyle sinirli misin? " Bir an sessiz kaldım. Söylediği şeye şaşırmıştım. Leyla : "Anlamadım!" Demir : " Az önce seni atm yi tekmelerken buldu...