Bekleyiş

13 0 0
                                    

Duyduğumda inanamadım. Demir panik haldeydi. Apar topar bulunduğumuz yerden ayrıldık. Gözlerinde ki üzüntüsünü kalbimde hisseder gibi oldum. Korkunç bir duygu olmalıydı. Annem ben Tuğba benim arabaya bindik. Annemi bırakacak zamanımın olmadığını fark edince annemi de kaldığımız otele götürmeye karar verdim . Demir arabayı gereğinden hızlı kullanıyor onun için endişeleniyordum. Hemen ardında duruyor yetişmeye çalışıyordum.

Kısa sürede otele vardık. Yaklaşık yirmi saniye sonra da ben giriş yaptım. Park yanı boştu hemen yanında durdum. Aynı anda hepimiz arabadan inip Demir'in yanına gittik. Annemle Tuğba geçmiş olsun dileklerini söyledikten sonra Ozan'la  yanımızdan ayrıldılar.
"Demir ben çok üzgünüm ne diyeceğimi bilmiyorum seninle gelmemi ister misin?"
Ellerimden tuttu.
" Leyla henüz ne olduğunu tam bilmiyorum annem doğru düzgün bir şey söylemedi şimdilik benim gitmem daha doğru olur aklım ve kalbimin diğer yarısı seninle burada kalacak biliyorum ama seni işinden edemem. Benim hemen toparlanıp çıkmam gerek."
O kadar kederliydi ki ne desem hiç bir şeyin çözüm olamayacağını anlamıştım.
"Demir lütfen seni yalnız bırakamam!"
Sarılıp saçımdan öptü.
" Leyla'm güzel sevgilim, biliyorum ama şimdilik böyle olması daha doğru lütfen üzülme olur mu?"
Sımsıkı sarıldım. Ağlamak üzereydim ama onu daha fazla üzmek istemiyordum.
" Tamam Demir, en kısa zamanda işlerimi halledip bende geliyorum."
Tamam diyerek odasına doğru gitti.

İçeri girdiğimde annemle Tuğba beni bekliyorlardı.
" Anne ben bu durumda burada kalamam yarın patronla konuşup ona durumu anlatacağım. Demir 'i bu halde bırakamam. "
İkiside bana hak verdi.
" Tamam anneciğim bende sizinle dönerim."
" Güzel annem sen kal daha yeni geldin teyzemle zaman geçir zaten yılda bir iki kez görüşüyorsunuz ben seni herşeyden haberdar ederim olur mu? "
Biraz düşündükten sonra tamam dedi.
Tuğba 'ya yavaştan hazırlanmasını ben de annemi bırakmak için çıkacağımı söyledim. Kapı tıklandı. Gelen Demir' di.
" Biz çıkıyoruz Leyla! "
Tamam diyerek annemi çağırdım. Vedalaşarak aynı anda otelden ayrıldık.

Annemi bırakıp dönüş yoluna girdiğimde Demir'in o son görüntüsü aklımdan çıkmıyordu. Kendimi bir an onun yerine koydum düşüncesi bile korkunçtu. Ya babasına bir şey olursa diye düşündüm "Allah korusun!"
Allah'ım ne olur kimseye bir şey olmasın! diye dua etmekten başka çarem yoktu. Bir an önce İstanbul'a dönmem gerek diye söylenip duruyordum. Bu gece trafik yoğun değildi.

Odaya girdiğimde Tuğba 'nın mesajlaştığını gördüm. Bir haber olup olmadığını sorduğum da bana Ozan' nın amcasının durumunun ciddi olduğunu yoğun bakıma aldıklarını söyledi. Demir' i aramak istiyordum ama araba kullandığını bildiğim için vazgeçip durdum.
" Tuğba ne var ne yok topla ablacım ben de dolabı boşaltıp valize yerleştireceğim."
Alelacele toparlanmaya başladık çünkü uzun bir yolculuk bizi bekliyor bu yüzden az da olsa uyumam gerekiyordu. Nasıl olacak bilmiyorum ama denemem gerekiyordu .

Sabah erkenden uyanıp Tuğba 'yı da uyandırdım. Direnmeden hemen yataktan kalktı. Üzerimizi giyinip son bir kez etrafımıza bakındıktan sonra valizleri kapattık. Sıradaki iş patronun yanına gitmekti. Önce bir şeyler yemek için restorana indik. Kahvaltıdan sonra Engin bey' in odasına doğru giderken gündüz resepsiyonda duran kızın konuşmasına kulak misafiri oldum.
" Demir bey dün gece otelden ayrılmış çok üzüldüm."
Diğer kız da ona karşılık verdi.
" Ay evet duydum bende üzüldüm çok yakışıklı ama değil mi? İnsanın ona baktıkça aşık olsası geliyor."
Daha fazla sinirlenmemek için hemen oradan ayrıldım. Engin bey'in odasına vardığımızda yanında kimsenin olmadığına sevindim. Bizi gülümseyerek içeri davet etti.
" Belli ki bir durum var Leyla hanım yoksa kolay kolay odama gelmezdiniz"
Engin bey'e olan biteni anlattım. O da duruma çok üzüldü. İşten ayrılacağım için de ayrıca çok üzgündü.
" Leyla hanım, biz sizden oldukça memnunuz. Biz burada olmaya devam edeceğiz. İstediğiniz zaman gelip işinize devam edebilirsiniz."
Gerçekten çok anlayışlı bir adamdı. Ona teşekkür ve saygılarımızı sunarak odadan ayrıldık. Valizlerimizi almak için odaya gittiğimizde prenses sanki her şeyi anlamış gibi bizi kapı girişinde bekliyordu. Arabaya binene kadar çantasında kalması gerektiğini söyleyerek sarılıp öptüm.
Gitme zamanımız gelmişti. Herşeyi arabaya yerleştirerek yola koyulduk. Tuğba şoför yanında prenses ise arka koltuktaydı. Şehir dışına çıkmadan teyzeme uğrayıp hem annemle hem de teyzemle vedalaşarak tekrar yola koyulduk. Yaklaşık sekiz ya da dokuz saat yolumuz vardı. Saate baktım ona geliyordu. Bu yol nasıl bitecekti ben de bilmiyordum.

                              ***

Direkt olarak hastaneye gittik. Annemi yoğun bakım ünitesinin önünde gördüğümde gözleri ağlamaktan şişmiş göz altı torbalarını fazlasıyla ortaya çıkarmıştı. Beni görür görmez sarıldı ve yeniden ağlamaya başladı. Ben de anneme sıkıca sarıldım. Neler olduğunu nasıl bu duruma geldiğini sordum. Babamın bir süredir kalbinden rahatsız olduğunu söyledi ve ben bunu bilmiyordum. Kriz geçirdiğinde kalp damarı tıkanmış hemen ameliyat a alıp anjiyo yapmışlardı. Henüz hayati tehlikesini atlatamadığı için yoğun bakımda tuttuklarını söyledi.

" Nasıl bunu bana söylemezsiniz anne!" Kendime öfkelenip durmaya başladım. Ben keyfimin peşindeyken bütün işleri babama yıkar gibi bir ayı aşkındır tatil yapıyordum.
" Demir sinirlenme oğlum, baban söylememi istemedi. Şirket çok iyi gidiyor, hazırlanan projeler gelen teklifler babanı daha mutlu ediyordu. Amcanla birlikte projeleri en iyi şekilde gerçekleştirmek için çabalıyordu. Baban hata kabul etmez biliyorsun. En ince detayın dahi kırk kez üzerinden geçer, bu yüzden işi kusursuz yapmak için çalışması gerektiğini söylüyordu ama bu yoğunluğa kalbi dayanmadı ve sonucu ortada. "

Kendime daha çok kızmaya başladım. Babam beni arayıp erken gelmemin mümkün olup olmadığını sormuştu. Şu an anladım ki işi hızlandırmak için çağırmıştı. Çünkü alınan projelerin her birinden haberim vardı benim onayımdan geçmeden babam işi kabul etmezdi bunu bildiğim için bir çok şeyi bilgisayardan yapabiliyordum. Bunun rahatlığı üzerine uzun süre tatile çıkmıştım. Yaptığım her işi titizlikle yapıyordum.  İşim kusursuz olmalıydı. Bu konuda babam gibi olmak için küçük yaşımdan beri çok çalışıyordum. İnşaatların malzemelerinden işçisine, dekorasyonundan anahtar teslimine kadar bizzat işi kendim takip ediyordum.
" Anne Selin nerede?"
" Buralardaydı şimdi gelir çok ağladı yavrum dışarı çıkıp hava almak istemiş olabilir."
Doktorların babam hakkında bir şey söyleyip söylemediklerini sorduğumda Selin'in geldiğini gördüm. Koşarak boynuma atladığı gibi ağlamaya başladı. Sıkıca sarıldım. Benim güzeller güzeli kardeşim perişan haldeydi.
" Ağabey! " dedi başka bir şey söyleyemedi. Bir süre öylece sarıldık.
Doktorun geldiğini gördüm. Hızlıca yanına vardığımda babamın durumunu sordum. Bana beklememiz gerektiğini şu an da uyutulduğunu söyledi. Bu duygunun nasıl bir şey olduğunu daha önce yaşamıştım. Beklemek! Leyla'm ameliyattayken beklemek işkence gibi gelirken şimdi babamdan tek bir kıpırdı bekler olmuştum. Leyla'm, kalbimin yarısını kilometrelerce uzakta bırakmıştım. Elim telefonuma gittiği anda Leyla'nın aradığını gördüm.
" Demir biliyorum çok meşgulsün ama seni çok merak ettim baban nasıl sen nasılsın?"
Arayıp benim haber vermem gerekirken o aramıştı.
" Ben iyiyim meleğim, bekliyoruz uyutuyorlar hala yoğun bakımda."
Kısa bir görüşmenin ardından telefonu kapattık. Yanımda olmasına o kadar ihtiyacım vardı ki! Tek tesellim annemle kız kardeşimin yanımda ve babamın hayatta olmasıydı. Yirmidört saat en kritik süre demişlerdi. Bu zamanı nasıl dolduracağım hakkında hiç bir fikrim yoktu.
" Anne siz eve gidin ben buradayım ikinizde çok yorgun görünüyorsunuz bir haber olursa sizi ararım."
" Demir sen de yoldan geldin oğlum bütün gece direksiyon başındaydın sen git dinlen, Selin sen de ağabeyinle git sonra gelirsiniz!"
" Hayır anne ben bir yere gitmiyorum Selin ile siz gidiyorsunuz hem Ozan benimle burada da dinlenebilirim. "
Annem ayakta duracak gibi değildi. Bu yüzden ona da bir şey olmasına izin veremezdim.
" Tamam oğlum ama lütfen en ufak bir şeyde hemen haber vereceksin! Aklım burada olacak nasıl dinleneceksem artık! "
Sendeler gibi oldu kolundan tutup koltuğa oturttum.
" Selin hemen eve gidiyorsunuz itiraz istemiyorum, dünden beri hiç bir şey yemediğinize de eminim! "
Tamam ağabey dedikten sonra Ozan ile Selin annemin koluna girip hastaneden çıktılar.
Bir süre sonra Ozan tekrar yanıma geldi. Tuğba ile konuşup konuşmadığını sorduğumda hayır diye cevap verdi.
Ozan'a kahve alması için kantine gönderdim. Saate baktığımda öğleden sonra ikiye geliyordu. Ozan'la yoğun bakımda beklemeye devam ederken yorgunluğumu daha fazla hisseder olmuştum. Bir saat kestirsem iyi olacak diye içimden geçirdim. Ara ara uyanıp babamdan bir haber varmı diye yoğun bakım hemşiresine sorup duruyordum. Akşam olmak üzereydi. Tekrar yerime geçtim.

Uyandığımda saat yediyi geçiyordu. Ozan'a baktım o da uyuyordu. Koridordan birilerinin geldiğini duyunca doktor olacağını düşünerek yerimden fırladım. Ani hareketimle Ozan'da uyandı. Hayır gelen doktor değildi.

" Leyla!"

SANA SÖZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin