Tekne

37 4 2
                                    


Keyifli okumalar... 😊

Kapının çalındığını duyunca uyandım.Yarım yamalak gözlerimi açabildim.Saate baktığımda ona geliyordu. Yavaşça yataktan kalkarak kapıya yürüdüm. Küçük köpeğim kapıdan bakıldığında görülmeyecek yerdeydi. Kolay kolay kimseyi içeri almıyordum zaten . Kapıyı açtığımda önümde koca bir buket çiçek gördüm. "Günaydın Leyla hocam bu size geldi." Hem şaşırdım hem de kimden geldiğini merak ettim. Hızlıca teşekkür ederek, çiçeği nazikçe alıp içeri girdim. "Kart nerede!" İçine saklanmış. Alıp okumaya başladım. "Günaydın Asi Güzel, hepimizi çok korkuttun çabuk iyileşmen dileğiyle... Demir." Çiçekler Demir'dendi. Yüzümde şapşik bir gülümseme oldu. Hemen telefonuma uzandım. Mesaj bölümünü açtım. "Teşekkür ederim çiçekler için, bunun altında kalamam biliyorsun, Ozan ile kahvaltıya bekliyorum seni." gönder tuşuna bastım. Çok geçmeden cevap geldi. "Memnuniyetle prenses ." Tuğba yı dürttüm. "Tuğba çabuk kalk hazırlan Demir ile Ozan kahvaltıya geliyor." Mıy mıy konuşuyordu. Ne söylediğimi bikaç saniye sonra algıladı. "Neeee! hemen hazırlanmam lazım." Kahkaha attım. Panikle yataktan kalktığı gibi duşa girdi. Bende kızımın mamasını suyunu tazeledim. Köpeğimin ismini koymadığımı farkedince kucağıma aldım, sarıldım. "Senin adın prenses olsun." Prensesi yerine bırakıp dolabımı açtım. "Hmm ne giysem, ne giysem." Beyaz Jean şort ve açık mavi tshirt giymeye karar verdim. Saçımı tarayıp at kuyruğu yaptım. Tuğba duştan çıkmış o da ne giyeceğine karar veriyordu. O da benim gibi mavi jean şort ve askılı bluz giydi. Ayakkabı giymedik. Kahvaltıyı otelde yapacağımız için parmak arası terlik tercih ettik. Saate baktım on buçuğa geliyordu. "Gelmek üzerelerdir. Restorana gidelim." Demir'e restorana gelmeleri için mesaj attım. "Havuz kenarını tercih ettik.

Demir ve Ozan geliyor" Günaydın kızlar... "Bizde karşılık verdik." Günaydın... "Açık büfeyi gösterdim." Ben açlıktan ölüyorum, hadi bir an önce tabaklarımızı dolduralım. "Herkes güldü." Eyvah eyvah açlık ile sorunumuz var galiba, Tuğba bu hep böyle mi? "Gülerek cevap verdi." Abi yemek yemezse bizi yer haberin olsun eminim bunu istemezsin çekilecek çile değil çünkü. "Herkes kahkaha attı." Vay be demek öyle, ayrıca ne olmuş yani dayanamıyorum açlığa ne yapayım, evet belki biraz çeneme vuruyor olabilir ama (kahkahalar atılıyordu) bence çok abarttınız." Tuğba koluma girdi." Abla inan açken sen sen değilsin! "Tuğba 'ya yan bakış attım." Her neyse hadi gidelim artık!" Hep birlikte açık büfeye doğru yürüdük. Artık nasıl acıktıysam iki kişinin yiyeceği kahvaltılık doldurdum tabağıma. Demir ile Ozan bana garip garip bakıp gülüyorlardı. Ya acıkmak ne zamandan beri sorun olmuştu ki. Tabaklarımızı doldurduktan sonra masamıza geçtik. Demir yanıma oturdu. Onlar karşımızdaydı. Sanki kıtlıktan çıkmış gibiydim direkt yemeğe daldım. "Abla yavaş!" Oralı bile olmadım ama cevap vermeden de duramadım. "Ya siz kendi tabağınızla ilgilensenize Allah Allah!" Tamam der gibi yemeğine devam etti. Çayımı yudumlarken otelin müdürü yanımıza geldi. "Günaydın, Leyla olanları duyunca çok endişelendim, iyisin değil mi? Geçmiş olsun!" Ayağa kalktım. "Teşekkür ederim Murat Bey, gördüğünüz gibi gayet iyiyim ve arkadaşlarla kahvaltı yapıyoruz." Nereden çıktı bu adam şimdi. "Arkadaşları daha önce burada görmedim tanıştırmayacak mısın?" Ya sanane be adam! "Murat bey Demir ve Ozan tıpkı bizim gibi kuzenler. Demir hayatımı kurtaran kişi, fakat daha önceden tanışıyoruz" Niye ben bu adama açıklama yapıyorum ki. "Demek Leyla'nın hayatını kurtaran kişi siz siniz, Leyla adına bende teşekkür ederim size Demir Bey , sonuçta Leyla bizim değerli bir çalışanımız." Demir ayağa kalkmaya tenezzül bile etmedi. Bu çok hoşuma gitmişti. "Teşekkür edilecek bir durum söz konusu değil olması gereken buydu. Şimdi müsaadeniz olursa kahvaltı yapıyoruz." Demir sinirlendi. "Pekala sizlere afiyet olsun, Leyla tekrar çok geçmiş olsun, eğer bir şeye ihtiyacın olursa ben buradayım." Ay delirecektim. "Teşekkür ederim Murat Bey bir şeye ihtiyacım yok sağolun." Arkasını dönüp gitti. Demir'in ağzını bıçak açmıyordu. Sabah sabah canımızı sıkmıştı bu adam. Her yerde bitmek zorundamı sanki. Boşuna demiyorlar istemediğin ot burnunun dibinde biter diye. Ortam fazla gerilmeden konuyu dağıtmaya çalıştım." Kahvaltıdan sonra ne yapıyoruz." Demir konuştu. "Tekneyle açılmaya ne dersin?" woowww bu teklife hayır demek mümkün mü? "Harika olur! O halde kahvaltıdan sonra bir kaç eşya alır otoparkın orada buluşuruz." Heyecanlanmıştım. "İki arabaya gerek yok benim arabayla gideriz." İtiraz etmedim. Kalvaltıyı bitirdikten sonra odaya gittik. Çantalarımıza mayo havlu ve güneş kremi koyduk, bir kaç da yedek çamaşır. Hazırdık. Demir ile Ozan'ı fazla bekletmeden yanlarına gittik. Ben şoför yanına oturdum. Ozan ile Tuğba arkadaydı." Hazır mısınız!" Hep bir ağızdan hazırız diye cevap verdik.

Günlerden pazardı. Arabayı park ettikten sonra eşyaları bagajdan aldık. Tekne çok uzakta değildi. Yürürken aramızda sessizlik vardı. Sanırım hala Murat Bey canımızı sıkmaya devam ediyordu. Ondan hoşlanmıyordum. Eniştemin arkadaşının oğluydu. Gerekmedikçe onunla muhatap olmazdım. Bakışları beni sinir ederdi. Sinsi gibi hal ve hareketleri vardı. Bir gün bir yerden patlak verecekti bundan emindim, ona had nasıl bildirilir göstermem gerektiğini çok iyi biliyordum.
Tekneye gelmiştik. Bu sırada tabi kimse konuşmamaya devam ediyordu. "Harika buna bayıldım. Çok konforlu görünüyor. Kullandığına göre ehliyetin var." Demir ruhsuz bir şekilde cevap verdi. "Evet, on metreye kadar ehliyetin olmasına gerek yok, benim tekne dokuz buçuk, yaptırdığım zaman ehliyetim yoktu ama daha sonra almaya karar verdim." Böyle bir yasa olduğunu bilmiyordum. "Ne güzel..." Başka bir şey söylememiştim. "Kızlar aşağıdaki kamarada üzerinizi değiştirebilirsiniz." Tuğba'ya işaret ettim ve aşağı indik üzerimizi değiştirdik. Yine sıcaklık kırkın üzerindeydi. İkimizde havlularımızı güverteye serip uzandık. O arada Demir kaptanlık yapıyordu. Nereye gittiğimizi sordum Tuğba'ya o da bilmiyordu. Sonra Ozan geldi yanımıza. Üzerinde Fenerbahçe'li şort vardı ve tabiki dikkatimi direkt olarak çekti. "Vayy renktaş sen de bizdensin, seni şimdi daha çok sevdim." Acaba Demir hangi takımı tutuyordu ama bunu Ozan'a sormadım. Soğuk bir limonata iyi gider diye düşündüm. Teknenin barına bakmak için kalktım. Aslında biraz da yalnız kalmalarını istedim. İki tane soğuk limonata alıp Demir'in yanına gittim." Hangi adaya gidiyoruz?". Limonatanın birini ona uzattım. "Teşekkür ederim, akvaryum adasına..." Tahmin etmeliydim. Yaklaşık yarım saatlik yolumuz vardı. "Leyla..." "Demir..." İkimizde güldük aynı anda bir şey söylecektik. Önce sen söyle muhabbetini hiç sevmezdim. İlk ben konuştum. "Canını sıkan nedir?" Sabah ki muhabetten sonra onunda sinirlerinin bozuk olduğu çok belliydi. "Murat denen o müdür hep böyle ilgileniyor mu seninle?" Bingo. Ne diyeyim şimdi ben evet desem ortam daha çok gerilecekti. Hayır da diyemezdim. "Gerek olmadıkça onunla muhatap olmam. Çok boş konuşur. Zaten otelde pek dolanmam işimden odaya odadan işe ara sıra da seninde gördüğün gibi canlı müziğe gideriz." Hala yüzü yumuşamamıştı. "Leyla bana düşmez belki ama o adamdan hoşlanmadım. Seninle ilgilenmekten daha fazlası varmış gibi geliyor." Haklıydı, ben de aynı şeyleri hissediyordum. "Sorun değil Demir üstesinden gelebilirim, hiç bir şeye cesaret edemez merak etme." dedim ama bundan ben bile emin değildim. "Üstesinden geleceğinden şüphem yok! Sen yine de dikkatli ol!" Sanırım kıskanıyordu. Çaktırmadan güldüm. "Teşekkür ederim beni düşündüğün için."
Adaya gelmiştik. Demir kıyıya yakın durdu. Ozan ile Tuğba denize atladılar. Ben güvertenin korkuluklarına kollarımı yasladım, etrafı izliyordum. Demir yanıma geldi. "Bir şey içmek ister misin?" Başımla onayladım. "Soda alabilirim." Hızlıca iki soda kaptı geldi. "Güzel ikili oldular değil mi?" Tuğba ile Ozan'ı izliyordum. "Evet, çok eğleniyor gibiler baksana!" Demir de onayladı. "Tıpkı bizim gibi...". Mideme ağrı girdi bu dediğinden sonra. Devam etti. "Leyla, o lanet olaydan sonra kendimi toparlamam kolay olmadı. Çok korkmuştum. Hatta hayatımda hiç bu kadar korktuğumu hatırlamıyorum. Çaresizlik hissettim, ne kadar zor bir durummuş yaşamadan bilmek imkansız. Seni kaybedeceğim diye deliye döndüm.Sen ameliyattayken zaman durdu geçmiyordu sanki. Sonra çok düşündüm. Defalarca sordum kendime... "Bir an için sessiz kaldı. Ben ayağa kalkınca o da aynı tepkiyi verdi ve devam etti." Yani aklımla kalbim arasında arafta kalmak berbat bir şey. Çünkü seni tanıyalı daha bir hafta bile olmadı ve belki bu tuhaf gelecektir sana ama ben böyle yoğun hisler daha önce hiç yaşamadım. "Kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Allah'ım kendimi inanılmaz derecede mutlu hissediyordum. Bir adım daha yaklaştı ve elini belime dolayıp, yavaşça kendine doğru çekti.

" Leyla..."

Hadi söyle artık...

" Leyla, ben sana aşık oldum..."

Beğeni ve yorumlarınızı bekliyorum. 😊

SANA SÖZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin