Sana Söz

18 1 0
                                    

Onun kollarında olmak, beni olduğum diyardan alıp başka boyutlara götürüyordu. Kalp atışlarımın hızına yetişmek imkansızdı. Bu, bu anlatılacak gibi bir şey değildi. Bu duyguya uygun kelime ya da cümle bulmak olanaksız gibi geliyordu. Emin olduğum bir şey vardı. Demir'in de aynı hislere sahip olması.

İkimizde gözlerimizi açıp birbirimize parlayan bakışlarla konuşmaya başladık sanki. Dil değil gözlerimiz konuşuyordu. Bana "  SENİ SEVİYORUM"  derken dudaklarında ki aşk alevini tekrar tekrar yaşıyordum. Nutkum tutuldu sanki ne cevap vereceğim nasıl söyleyeceğim hakkında hiç bir fikrim yoktu.
" Demir ben..."
Barmağıyla dudağıma dokundu.
" Şşşşşş..."
Bir şey diyemeceğimi, tutulduğumun farkında olmalıydı ki  konuşmama müsaade etmedi.
" Şimdi bir şey söyleme meleğim, sadece anı hisset, aşkı hisset!"
Elimi kalbine doğru götürdü.
" Bak hissediyor musun? Bunun sebebi sensin!"
Tıpkı benim ki gibi atıyordu. Rüya gibi bir gece geçireceğiz demişti. Haklıydı, dediği gibi bir gece yaşıyordum. Bende onun elini kendi kalbime doğru götürdüm.
" Peki sen hissedebiliyor musun?"
Hala burun burunaydık.
" Bunu hissetmek için kalbine dokunmama gerek yok meleğim. Her bakışın her gülüşün aşka dair ne varsa asla bırakmayacağım bu tuttuğum ellerinde! Sana söz ! "
Buna karşılık ne söyleyebilirdim ki.
Tekneye doğru yürümeye başladık.

" İzinli olduğun gün bir planın var mı? "
" Hayır bir planım yok ama büyük ihtimalle annemle zaman geçiririm. "
Anlayışla karşıladı. Uzun zamandır ayrı kaldığımı biliyordu.
" Doğru söylüyorsun canım tabiki annenle zaman geçirmelisin"

Tekneye dönmek için tekrar yüzmemiz gerekiyordu. Varana kadar aynı hizada yüzdük. Tekneye ilk benim çıkmamı istedi. Bir kaç basamaktan sonra peşimden geldi.
" Aşağıdaki kamarada sana bir şeyler bulalım böyle ıslak kalma, hemen dönerim!" Başımla onaylandıktan sonra aşağı indi. Demir gelene kadar bardan soğuk bir şeyler bakındım. Islak olduğumdan dolayı koltuğa oturmak istemedim. Bir kaç yudum aldıktan sonra Demir yanıma geldi.
" Sana göre bunları bulabildim şimdilik idare eder gibi ne dersin?"
Demir aşağı indiğinde üzerini  değiştirmiş olarak geldi. Mavi bir spor atlet ve siyah bir şort ona çok yakışmıştı.
" Olur tabi bence gayet iyi."
Beyaz bir tshirt altına mavi şort getirdi. Aşağı inip bende üzerimi değiştirdim. Yukarı geri döndüğümde o da bardan soğuk içecek almış koltukta oturuyordu. Bende bardağımı alıp yanına oturdum.
"Her şey için teşekkür ederim Demir."
Gözlerini kısarak bana baktı.
"Teşekkür etmesi gereken kişi benim!"
"Neden?"
Burnuma dokundu.
" Sakarlığının seni bana getirmesine sebep olduğu için."
İkimizde güldük. Haklıydı. Sakarlığımın her zaman başıma sorun açmasından dolayı yakınırken şimdi ise şükredeceğim hiç aklıma gelmezdi. O günden sonra bir daha olmadı. Demir 'in de dediği gibi sanırım onu bekliyordum. Hayat gerçekten çok garipti. Hayal ettiğin her şey ya düşündüğünden farklı oluyordu ya da hiç olmuyordu. En azından bu benim için öyleydi. Aşka yıllarca kapalı kalmıştım. Bu benim irademdi. Gözlemlediğim çoğu şeyde hep bir çıkar söz konusu oluyor, kimse kimseye samimiyetle yaklaşmıyordu. Belki de bu yüzden kapatmıştım kendimi  ama bir gün böylesine aşık olacağımın bırak aklıma getirmeyi düşündüğüm zamanlarım bile olmamıştı. Şimdi ise Demir hayalini bile kurmakta zorlandığım aşkın tam ortasında kendimi bulmama sebep oldu.

Bardağı masaya bıraktım. Demir'in dizlerine başımı koyup koltuğa uzandım. Sabaha kadar böyle kalabilirdim. Eğilip alnımdan öptü ve ellerini saçımda gezdirmeye başladı. Gözlerimi kapatıp anın tadını çıkarmaya devam ettim.

                               ***

Gözlerimi açtığımda gün ağarmıştı. Demir koltukta başını geriye doğru koymuş yarı yatar vaziyetteydi. Ben ise hala dizlerindeydim. Koltuktan doğrulduktan sonra Demir'i izlemeye başladım. Ellerimi saçlarında hafifçe gezdirdim ve yanağından küçük bir buse aldım. Gözlerini açtı.
" Günaydın meleğim!"
Onunla tekrar uyanmak harika bir şeydi.
" Günaydın sevgilim."
Telefonuma uzandım. " Eyvah! saat sekiz olmuş hemen gitmem lazım şu üstü başıma bak Demir!"
" Sorun yok meleğim sen uyurken Ozan'a mesaj attım. Sabah Tuğba ile gelirken sana giyecek bir şeyler getirmesini söyledim çok geçmeden burada olurlar. "
Ne yapayım ben bu adamı şimdi gel de sevme!
" Ya ben şimdi senin ağzını burnunu dağıtmazmıyım! Teşekkür ederim canım. "
Demir kahkaha attı.
" Sakin ol şampiyon, hem ben şiddete karşıyım! ve  burnumdan da gayet memnunum. "
İstemsiz bir şekilde kahkaha attım. Yanaklarından sıkıp tekrar öptüm.
" Ben kahvaltılık bir şeyler alıp geliyorum sen de çayı demle istersen hemen dönerim."
Tekneden ayrıldı. Su ısıtıcısına suyu doldurup mini buzdolabında neler var diye göz atmaya başladım. Hmm biraz yeşil zeytin, hiç açılmamış krem peynir, iki domates ve bir adette salatalık vardı. Hepsini çıkarıp masayı hazırlamaya başladım. Çayı da demleyip Demir'i beklemeye koyuldum. Çok geçmeden geldi. Dört adet simit iki poğaça alıp gelmişti. Marinanın çıkışında fırından aldığı belli oluyordu.
" Sen şimdi açlıktan ölüyorsundur hemen başla meleğim yoksa Allah muhafaza!" Yine alay konusu olmuştum.
" Sinirlenmeyeceğim sevgilim!"
Koca bir kahkaha attı. Bende güldüm.

Güzel bir kahvaltının ardından iki Türk kahvesi güzel olurdu ve hemen hazırladım. Tuğba ile Ozan gelene kadar bu anın tadını çıkarmak istiyordum. Sanki teknede değil evimde gibiydim. Kahvelerimizi yarılamışken bizimkilerin geldiğini gördüm. Direkt saate baktım dokuzu henüz geçmişti. Daha vaktin olduğuna sevnmiştim .
" Günaydın millet!"
Ozan kıpır kıpırdı.
" Günaydın kuzen."
Bende aynı şekilde karşılık verdim.
Kalvaltılarını yapmışlardı. Onlara da birer kahve yaptım. Akşam için plan yaptık. Annem ile hep birlikte yemek için restoran seçimi yapıyorduk. Dördümüz de iş saati gelene kadar çok güzel sohbete daldık.

                              ***

İş saati geldiğinde Tuğba ile bizim tekneye geçip misafirlerin gelmesini beklerken annemi aradım. Önce her hangi bir planı olup olmadığını sorduktan sonra bu akşam için yemek yiyeceğimizi ve Tuğba hakkında olan biteni kısaca anlattım.

Keyifli bir iş gününün ardından otelimize vardık. Dördümüzde akşam yemeği için hazırlanıyorduk. Tuğba 'da en az benim kadar heyecanlıydı. Onun için herşeyin en iyisini en güzelini istiyordum. Bir süre hazırlanışını izledim. Aynı duyguları aynı zamanda yaşıyorduk. Almanya' ya döndüğünde bu kadar uzak nasıl duracaktı emin değildim. Herşey öyle hızlı öyle kusursuz gidiyordu ki bu kadar ilerlemesi beni tedirgin etmiyor değildi. Herşeyin hayırlısı deyip bu düşünceden kurtulmaya çalışıtım.

Hep birlikte otoparkta buluşup Tuğba 'yı Demir ve Ozan' la rezervasyon yaptırdığımız restorana gönderdim. Ben annemi almak için onlardan ayrıldım. Kısa süre sonra annemi alıp dönüş yoluna girdiğimde annemin bana dikkatli baktığını fark ettim.
" Bir sorun mu var annem?"
Tebessüm etti.
" Hayır yokta seni bu kadar mutlu görmeyeli çok uzun zaman oldu."
Elini alıp öptüm.
" Canım annem benim, inanması biraz zor gibi ama bende çok kez kendimle konuştum. Mutluyum anne gerçekten Demir aşka olan inancımı yeniden alevlendirdi. Bozulsun istemiyorum ilk kez bu denli güzel duygular içerisindeyim. "
Annem de elimden tutup öptü.
" Biliyorum kızım hep böyle mutlu ol inşallah! "
Canım annem...

Gelmek üzereydik ama trafik bu akşam berbattı. Telefonum çalınca bluetoothu açtım. Arayan Tuğba'ydı. Nerede kaldığımızı merak etti. O na az bir mesafe kaldığını trafiğin olduğunu söyledim. İkinci ışıklarıda geçtikten sonra restorana vardık.

Herkes ayrı bir heyecan ayrı bir duygu içerisindeydi. Yemekler söylendi annem Ozan'ı tanımak için sorular soruyordu. Her sorusuna karşılık gülümseyerek cevap veriyordu. Yaklaşık iki saatlik yemeğin ardından hep birlikte kordon boyunda yürümeye başladık. Sohbetimiz oldukça güzeldi. Annem Demir ile Ozan 'a alışmış gibi görünüyordu. İkisine de oğlum diye hitap ederken bu beni fazlasıyla mutlu ediyordu ve tabiki Tuğba'yı da.. Olmazsa olmazımız Türk kahvesi için en yakın kafeye geçtik. Demir her zaman ki gibi çok nazikti. Dört sade kahve söyledikten sonra havadan sudan konuşmaya devam ettik tabi annemin soruları biter mi? Her ikisine de yüklenmeye devam ediyordu. Ben kesinlikle annemin kızıyım diye içimden geçirdim.

Demir tam garsona işaret edecekken telefonu çaldı. Arayan annesiydi.
Birden yerinden fırladı.
" Ne demek babam hastane de anne! Ne oldu babama!"
O anlık endişeyle bende yerimden fırladım. Önemli bir şey olduğu kesindi. Annesinin ağlamaklı sesini ben bile duyabiliyordum.

" Ozan gitmemiz gerek babam kalp krizi geçirmiş ! "

SANA SÖZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin