270.Ders Nahl Sûresi 35-42

17 5 15
                                    

270. Ders :

14. Cüz, 16. Sûre, 270. Sayfa
Nahl Sûresi
35-42. Âyet-i Kerîm'eler.

 بِسْــــــــــــــــمِ اللهِ الرَّحْمـٰـنِ الرَّحِيــــــمِ

35

وَقَالَ الَّذِينَ أَشْرَكُواْ لَوْ شَاء اللّهُ مَا عَبَدْنَا مِن دُونِهِ مِن شَيْءٍ نَّحْنُ وَلا آبَاؤُنَا
Allah’a ortak koşanlar dedi ki: Allah dileseydi, biz de, atalarımız da O’ndan başka hiçbir şeye tapmazdık.

وَلاَ حَرَّمْنَا مِن دُونِهِ مِن شَيْءٍ
Ve O’nun emri dışında hiçbir şeyi haram kılmazdık.

Onların böyle demeleri ancak alay etmek içindi.

Veya “Allahın dilediği mutlaka olur. Dilemediği ise asla meydana gelmez” esasına yapışıp, peygamber gönderilmesinde ve insanların imtihan edilmesinde bir fayda olmadığını söylediler.[1>

Veya, kendilerinin işlemiş olduğu şirk ve Allahın aslında haram kılmadığı bazı hayvanları haram kılmaları gibi fiillerinin tenkidine karşı “Şayet bu haram kılmak çirkin bir şey olsaydı, Allah bizden bunun sudurunu dilemez, bunun tersini dilerdi” şeklinde delil getirmek istediler.

Yaptıkları kötü fiilleri Allahın dilemesine vermeleri, özür beyan etmek şeklinde olmayıp, bir sığınma idi.[2> Çünkü amellerinin çirkin olduğuna itikatları yoktu.

Ayetin devamında onların bu iki şüphesine cevaba bir tenbih vardır:

كَذَلِكَ فَعَلَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ
Kendilerinden öncekiler de böyle yaptılar.

Yani, Allaha şirk koştular, Onun helâl kıldığını haram saydılar, peygamber gönderilmesini anlamsız buldular.

فَهَلْ عَلَى الرُّسُلِ إِلاَّ الْبَلاغُ الْمُبِينُ
Peygamberlere düşen, apaçık tebliğ den başka nedir?

Peygambere düşen görev, ancak hakkı ortaya koyacak şekilde tebliğde bulunmaktır. Bunun ise, Allahın hidayetini dilemiş olduğu kimsenin hidayetinde bir tesiri yoktur. Lakin vesile olma noktasında, hidayete sevk etmiş olur. Allahın vukuunu dilemiş olduğu şeyin vukuu mutlak olmayıp, onun için takdir etmiş olduğu sebeplerdendir.[3>

Sonra Cenab-ı Hak peygamberliğin bütün ümmetlerde devam ede gelen ilâhî bir kanun olduğunu, düzgün mizaçlı kimselerin aldığı gıdanın onlara fayda vermesi ve kuvvetlendirmesi, bozuk mizaçlı olanlara ise zarar vermesi, rahatsız etmesi gibi, peygamberlerin de Allahın hidayetini murat ettiği kimsenin hidayetine, dalaletini murat ettiği kimsenin ise dalaletine bir sebep olduğunu anlattı ve şöyle buyurdu:






36

وَلَقَدْ بَعَثْنَا فِي كُلِّ أُمَّةٍ رَّسُولاً أَنِ اعْبُدُواْ اللّهَ وَاجْتَنِبُواْ الطَّاغُوتَ
Andolsun ki biz her ümmete, “Allah’a ibadet edin ve tağuttan sakının” diye bir peygamber gönderdik.”

فَمِنْهُم مَّنْ هَدَى اللّهُ
“Böylece Allah, bu ümmetlerden bir kısmına hidayet etti.”

Bir kısmını, onların irşadıyla imana muvaffak kıldı.

وَمِنْهُم مَّنْ حَقَّتْ عَلَيْهِ الضَّلالَةُ
Bir kısmına da dalalet hak oldu.

Çünkü onları muvaffak kılmadı, hidayetlerini murat etmedi[4>

✔️2- Kur'ân-ı Kerîm / Meâl / Tefsîr Okuyoruz 📚Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin