321.Ders Enbiyâ Sûresi 01-10

17 4 6
                                    

321. Ders :

17. Cüz, 21. Sûre, 321. Sayfa
Enbiyâ Sûresi
01-10. Âyet-i Kerîm'eler.

 بِسْــــــــــــــــمِ اللهِ الرَّحْمـٰـنِ الرَّحِيــــــمِ

ENBİYÂ SÛRESİ HAKKINDA

Enbiyâ sûresi Mekke’de nâzil olmuştur.

112 âyettir. اَلأنْبِيَاءُ (enbiyâ), kelime olarak “nebî” kelimesinin çoğulu olup “peygamberler” anlamına gelir. Bir kısım peygamberlerin kıssalarından ibretli sahneler beyân etmesi sebebiyle “Enbiyâ sûresi” ismini almıştır.

Mushaf tertîbine göre 21, iniş sırasına göre 73. sûredir.

Kur'an-ı Kerîm'in yirmibirinci suresi.

Mekke'de nâzil olan bu surenin ayetleri yüz on iki;

Kelimeleri bin yüz altmış sekiz;

harfleri dört bin sekiz yüz doksan;

Fasılası "mîm" ve "nûn" harfleridir.

Sure, bazı peygamberlerden ve onların kavimleri ile olan münâsebetlerinden söz ettiği için bu ismi almıştır. "Enbiyâ"; "nebî" kelimesinin çoğuludur. Nebî; kendisine kitap veya sâhife verilmeyen, bir önceki peygamberin şerîati ile amel eden ve onu tebliğ etmekle görevli olan peygamberdir. Bu manası ile nebî terimi resul teriminden daha geniş anlamlıdır. Çünkü Resul, nebîlerin içinde, kendilerine kitap veya sahife verilip tebliğ ile görevlendirilen peygamberlere denir. Buna göre bütün peygamberler nebîdir. Fakat her nebî Resul değildir.

Enbiya suresi tevhid yani Allah'ın varlığı ve birliği, peygamberlik ve peygamberler, ölümden sonra dirilme ve hesaba çekilme ile ahiret hayatı gibi sahaları çok geniş olan inanç esaslarını içerir.

"İnsanların hesap verme (günü) yaklaştı. (Fakat) onlar hala gaflet içinde (peygamberlerle alay ederek onların getirdikleri hakktan) yüz çevirirler" ayetiyle başlayan süre üç ana bölümde incelenebilir:

Birinci bölüm peygamberlikle ilgilidir. İnsana çok yakın olan korkunç bir tehlikeyi haber vererek başlayan bu bölüm ilk dokuz ayette ciddiyetten yoksun, akılları bazı geçici menfaatlerle şartlanmış gâfil insanların. kendilerini doğru yola çağıran peygamberleri ile nasıl alay ettikleri ve sonunda karşılaştıkları ilâhı azâblar naklediliyor. Bu kısımda insanlara Allah'ın elçisi olarak gönderilen peygamberlerin de insan oldukları, bu sebeple yeme-içme gibi beşerî ihtiyaçlarının bizzat kendileri tarafından karşılandığı anlatılmakta; bunun eskiden beri böyle devam edegeldiği ve garip karşılanmâması gerektiği belirtilmekte; fakat buna rağmen inkârcıların, çeşitli iftira ve ithamlar ileri sürerek onlara inanmak istemediklerine işaret edilmektedir. Ardından, "Nihayet onlara verdiğimiz sözü yerine getirdik, kendilerini ve dilediklerimizi kurtardık; aşırı gidenleri de yok ettik" (9) âyetiyle, peygamberlerini inkâr edip onlarla alay edenlerin eninde sonunda cezalarını bulacakları kesin olarak anlatılıyor. Çünkü hakk daima galip gelmektedir:

"Muhakkak ki biz hakkı bâtılın tepesine indiririz de onun beynini parçalarız ve böylece bâtıl da ortadan kalkmış olur. Allah'a (ve peygamberlerine) yakıştırdıklarınızdan dolayı size yazıklar olsun!'' (18).

Bütün bu kıssalar ve ikazlarla Hz. Muhammed(صَلَّى اللهُُ عَلَيْهِ  وَسَلَّمَ)'e ilk muhâtab olan Mekkeli müşrikler hedef alınmakta ve öncelikle onların ibret alıp inanmaları istenmekte, inanmadıkları takdirde, kendilerini önce dünyada sonra da ahirette büyük bir azâbın beklediği anlatılmaktadır. Peygamberlerle alay konusu sadece o günlere ait bir şey sanılmamalıdır. Günümüzde de İslâm düşmanları tarafından aynı iftiralar allanıp pullanarak tekrar tekrar gündeme getirilmektedir. Şu halde ayetin hükmünün sadece adı geçen peygamberlerin zamanlarındaki inkârcılara âit olduğunu düşünmemek gerekir. Çünkü tefsirde şu kâide meşhurdur: "Esbâb-ı nüzûlün, yani âyetin inmesine sebep olan olayın hususî olması, hükmünün umumî olmasına engel değildir." Şu halde bu tehdidler günümüzdeki ve gelecekteki inkârcılar için de aynen geçerlidir.

✔️2- Kur'ân-ı Kerîm / Meâl / Tefsîr Okuyoruz 📚Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin