296. Ders :
15. Cüz, 18. Sûre, 296. Sayfa
Kehf Sûresi
28-34. Âyet-i Kerîm'eler.بِسْــــــــــــــــمِ اللهِ الرَّحْمـٰـنِ الرَّحِيــــــمِ
28
وَاصْبِرْ نَفْسَكَ مَعَ الَّذِينَ يَدْعُونَ رَبَّهُم بِالْغَدَاةِ وَالْعَشِيِّ يُرِيدُونَ وَجْهَهُ
“Sabah akşam O’nun rızasını dileyerek Rablerine dua edenlerle birlikte candan sebat et.”Sabah-akşamdan murat, bütün vakitlerdir.
Veya günün ilk ve son vakitleridir.
وَلَا تَعْدُ عَيْنَاكَ عَنْهُمْ تُرِيدُ زِينَةَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا
“Dünya hayatının süsünü isteyerek onlardan gözlerini ayırma.”Nazarını onlardan başkasına çevirme, başkalarını arama.
وَلَا تُطِعْ مَنْ أَغْفَلْنَا قَلْبَهُ عَن ذِكْرِنَا
“Kalbini, bizi anmaktan gafil kıldığımız kimseye uyma.”Ayetten murat, Hz. Peygamberin(صَلَّى اللهُُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ) fakir mü’minleri hakir görüp, onların eski elbiselerinden yüz çevirerek zenginlerin parlak elbiselerine tamahta bulunmasını nehyetmektir.
Ayet, Ümeyye Bin Halef gibiler hakkındadır. Ümeyye Bin Halef, Hz. Peygambere(صَلَّى اللهُُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ) “yanındaki fakir mü’minleri uzaklaştır, o zaman Kureyşin uluları yanına gelir” demişti.
Ayette, Ümeyyeyi böyle bir talebe sevk eden durumun, kalbinin makulattan (akla hitap eden manevî şeylerden) gaflet etmesi ve mahsusata (sadece duyulara hitap eden maddî şeylere) yönelmesi olduğuna bir tenbih vardır. Öyle ki, şerefin cesed güzelliğiyle değil, ruh güzelliğiyle olduğu kendisine gizli kalmıştır.
Ayrıca, Hz. Peygamber(صَلَّى اللهُُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ) farz-ı muhal ona uysaydı, kendisinin de onun gibi olacağına dikkat çekilmiştir.
Mu’tezile mezhebi, ayette geçen “Kalbini, bizi anmaktan gafil kıldığımız” ifadesinde, gafil kılmanın Allaha isnadını “biz onun kalbini gafil bulduk” şeklinde te’vil etmeye çalışmışlardır. Bunun cevabı daha önce defalarca geçmişti.
وَاتَّبَعَ هَوَاهُ
“Bu kimse, hevâsına uydu.”وَكَانَ أَمْرُهُ فُرُطًا
“Ve işi hep aşırılık oldu.”Onun işi, hakkın önüne geçmeye çalışmak ve onu arkasına atmak oldu.
29
وَقُلِ الْحَقُّ مِن رَّبِّكُمْ
“Ve de ki: Hak Rabbinizdendir.”Hak, hevânın gereği değil, Allah cihetinden olana denir.
فَمَن شَاء فَلْيُؤْمِن
“Artık dileyen iman etsin.”وَمَن شَاء فَلْيَكْفُرْ
“Dileyen de inkâr etsin.”Böyle olunca, ne iman edenin imanına, ne de küfre girenin küfrüne aldırmam.
Ayetin ifadesi, kulun kendi fiilinde tamamen müstakil olmasını gerektirmez. Çünkü, her ne kadar yaptığı fiili kendi meşîeti ile yapmakta ise de, meşieti kendi meşîeti ile değildir.[1>
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✔️2- Kur'ân-ı Kerîm / Meâl / Tefsîr Okuyoruz 📚
EspiritualKur'ân-ı Kerîm / Meâl / Tefsîr Okuyoruz📚 devamıdır. Kapak Tasarımı : @Fatel16_13 kardeşimize aittir