389.Ders Kasas Sûresi 36-43

57 10 4
                                    

389. Ders :

20. Cüz, 28. Sûre, 389. Sayfa
Kasas Sûresi
36-43. Âyet-i Kerîm'eler.

بِسْــــــــــــــــمِ اللهِ الرَّحْمـٰـنِ الرَّحِيــــــمِ





36

فَلَمَّا جَاءهُم مُّوسَى بِآيَاتِنَا بَيِّنَاتٍ قَالُوا مَا هَذَا إِلَّا سِحْرٌ مُّفْتَرًى
"Musa onlara apaçık âyetlerimizi getirince şöyle dediler: Bu, olsa olsa uydurulmuş bir sihirdir."

"Bu, misli daha önce görülmemiş bir sihirdir" dediler.Veya bundan murat şudur: "Bu, Senin yaptığın bir sihirdir. Ama iftira ile Allaha nisbet ediyorsun!"Veya "bu da diğer sihir nevileri gibi iftira ile nitelenen bir sihirdir."

وَمَا سَمِعْنَا بِهَذَا فِي آبَائِنَا الْأَوَّلِينَ
"Biz önceki atalarımızdan bunu işitmemiştik."

"Bunu" ifadeleriyle işaret ettikleri

-"Bu sihri"

-Veya "bu nübüvveti" manası olabilir.













37

وَقَالَ مُوسَى رَبِّي أَعْلَمُ بِمَن جَاء بِالْهُدَى مِنْ عِندِهِ وَمَن تَكُونُ لَهُ عَاقِبَةُ الدَّارِ
"Musa şöyle dedi: Kendi katından kimin hidayet getirdiğini ve güzel akıbetin kime nasip olacağını Rabbim en iyi bilendir."

Böyle olunca benim hak yolda, sizin de batıl yolda olduğunuzu bilir.

"Onlar şöyle dedi", "Musa da böyle dedi..." şeklinde anlatılması, her iki tarafa nazar eden kimsenin, onların aralarında mukayesede bulunabilmesi ve böylece o ikisinden doğru olanı fasid olandan ayırabilmesi içindir.Ayet metnindeki "Akıbetü'd-dâr"dan murat "güzel akıbet"tir. Çünkü dâr'dan murat dünyadır, onun aslî akıbeti ise cennettir. Zira, dünya ahirete bir geçiş yeri olarak yaratılmıştır. Dünyadan bizzat maksut olan sevaptır. Ceza ise ancak arızî bir durumdur.[1>

إِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الظَّالِمُونَ
"Doğrusu zalimler felah bulmazlar."

Zalim olanlar ne dünyada hidayeti ne de ahirette güzel akıbeti elde edemezler.











38

وَقَالَ فِرْعَوْنُ يَا أَيُّهَا الْمَلَأُ مَا عَلِمْتُ لَكُم مِّنْ إِلَهٍ غَيْرِي
"Firavun dedi: "Ey ileri gelenler! Sizin için benden başka bir ilâh bilmedim."

Ayette Firavunun "Sizin için benden başka ilah yok" demek yerine "Sizin için benden başka bir ilah bilmedim" demesi, bu konuda kesin bir kanaate varmadığına işaret eder. Bundan dolayı, ayetin devamında yüksek bir kule yapılmasını emretmesi nazara verildi. Bu kuleye çıkıp, semada bir ilah olup olmadığına bakacaktır.

فَأَوْقِدْ لِي يَا هَامَانُ عَلَى الطِّينِ
"Benim için bir ateş yakıp tuğla pişir EyHâmân!"

فَاجْعَل لِّي صَرْحًا
"Sonra da bana bir kule yap!"

لَّعَلِّي أَطَّلِعُ إِلَى إِلَهِ مُوسَى
"Belki Mûsâ'nın ilâhına çıkar bakarım(!)"

وَإِنِّي لَأَظُنُّهُ مِنَ الْكَاذِبِينَ
"Ben onun mutlaka yalancılardan olduğunu sanıyorum."

Sanki Firavun şöyle bir tevehhüm içindeydi: Şayet başka bir ilah varsa semada bir cisim olur, ona da yüksek bina ile ulaşılabilir.

✔️2- Kur'ân-ı Kerîm / Meâl / Tefsîr Okuyoruz 📚Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin