21. Bölüm "Bazı Vazgeçişler Ölüm Gibi Acıtır"

14 3 0
                                    


Esnemek istedim, bedenimi kasıp sonra o mükemmel gevşemenin tadını çıkarmak ama korkuyordum. Zihnimde karanlığa gömülmemden hemen öncesi, locadan aşağıya düşüşüm canlanıyordu. Zemine çakılışım, bedenimden dışarıya sızan o sıcak kan ve damakta keskin bir tat bırakan o acı. Göğüs kafesim sıkışmaya başladığında elim otomatikmen oraya gitti, nefes alışlarım kesik kesikti, korku içimi acıtırken gördüğüm tavan lambasının önünde bir gölge belirdi. "Şşş, buradayım." dedi beni omuzlarımdan tutup doğrulturken, acı ile sarsılmayı beklesem de hissettiğim tek şey göğüs kafesimde ki sıkışmadan başkası değildi. Başımı gövdesine yaslayıp kollarını etrafımda doladı, kokusu içime nüfus ederken "İyisin, her şey yolunda." diye fısıldadı kulağıma. "Ne oldu?" diye sordum yutkunup sancının geçmesini beklerken.

"Çatışmadan seni çıkardık, yaralarını tedavi ettik, beş gündür baygınsın ama artık iyisin.""

"Kalbim.." dediğim sırada cümlemi yarı kesecek bir şey yaptı, elini iki göğsümün arasında yerleştirip "Birazdan geçecek, sadece derin nefesler al." dedi.

Alnım çenesine değiyordu, gözlerimi koyu kahve gözlerine diktiğimde orada çocuksu bir heyecan ve tanıdık yıldızlarını gördüm.  "Çok güzelsin." Az önce beş gündür baygın olduğumu söylemişti ama aklım kendimden başka her şeye gidiyordu, en çok da ona. Bunu söyleyişimden sonra tek kaşı havaya kalktı, gözlerimin en içine bakıp "Değilim." dedi. İtiraz etmek, onu aksine ikna inandırmak, gerçeklerle yüzleşebilmesi için önünde kocaman bir ayna koyup 'bak' demek istedim. Görmüyor musun?! Nabzım normal seyrine geri döndüğünde acı azalarak yok oldu, buna rağmen sıcak kollarının arasından çıkmak istemedim, nasıl oluyordu da bana kendimi bu kadar güvende hissettirmeyi başarabiliyordu? O an başıma gelen hiç bir şeyin önemi yoktu, ne geçen zamanın ne de açılan yaralarının. Buradaydık işte, günün sonunda yanyanaydık.

Lakin bu sakin dakikalar çok uzun sürmedi, içeriye bir hışımla giren Ann ikimizi görünce gülümseyip topuklu ayakkabıları ile zeminde ses çıkara çıkara yanımıza geldi. Üzerinde daracık bir elbise altında ise siyah, uzun deri çizmeler vardı. Saçlarına ve makyajına bakılırsa bir yere gidecek gibiydi. Uzanıp yine bir kaç santim ötemde Gece'nin dudaklarından bir öpücük çaldığında içim titredi, kolları bedenime sarılıyken nasıl böyle bir şey yapma cürretini gösterebiliyordu ki!

"Erkencisin." dedi Gece.

"Ah, hazırlanma işini aradan çıkarayım dedim. Nasılsın kedicik?"

"Daha iyi olabilirdim." dedim yapmacık gülümsememle, bu sefer ilk kez bana o da aynısı ile cevap verip "Anlaşılan tam anlamıyla kendine gelmiş." dedi.

"Ben hazırlıklar için Selim'e yardım edeceğim, istediğim bir şey var mı bebeğim?" Bebeğim, şimdi, şuracıkta üzerine kussam ne olurdu sanki, zaten hasta sayılırdım, kimse bunu bilinçli yaptığımı düşünmezdi.

"Hayır, ben hallederim." dedi Gece, yine gitmeden önce bana sulanmadan onu bir kez daha öptü. Buna şaşırsam da halimden memnundum, Gece beni önce odanın içinde sonra ise bahçede bir kaç kez yürüttü, hiç bir yerim acımıyordu, yalnızca diz kapaklarımda ara ara gelip giden bir karıncalanma vardı. Birlikte yemek yiyip odama geldiğimizde yatağın üzerinde ki paketi gösterip sordum. "Bu nedir?"

"Bir elbise, Selim'in doğum günü için." Ann'nin bu kadar süslenmesinin sebebi oydu demek "Vay be, günler ne çabuk geçmiş." dedim, sanki daha dündü bu organizasyona katılmak için ona yalan söyleyişim.

"Değil mi." diyerek beni onayladığında bize sigara yakmakla meşguldü, paketin içindeki kadife kumaş mini bordo elbiseyi ve bir çift babeti çıkardım. "Topuklu yok mu?"

Ölümden Doğanlar - Gece'nin Masal'ıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin