30. Bölüm "Olmadığım Kadın"

20 3 0
                                    


-Esaretin Yirmi Sekizinci Günü-

"Kasım! Kasım!" Kapıyı yumruklamaktan kızaran ellerimi hiçe sayarak canımın son damlasına kadar bağırdım. "Kasım geri gel!"

Karnıma saplanan ağrı yüzünden ağlıyordum, daha bu sabah bana yemek getirirken ağrı kesici istediğim için konserveyi tutan ellerimin üzerine basmış, işaret parmağımın davul gibi şişmesine sebep olmuştu. Buna rağmen bu kadar cürretkar olmama ben bile şaşırıyordum ama üzerime örtemem için verdiği incecik battaniye beni yeterince ısıtmıyordu. Regli zamanlarım normalde acısız ve kısmen ağrılı geçse de bu dönemde yaşadığım stres ve marus kaldığım soğuk yüzünden kasılan kaslarım beni mahvediyordu. Daha önce hiç tatmadığım bir acı kasıklarımdan yükselirken inim inim inledim. Artık tahammül edilemez bir boyuta ulaştığı için idi bu çırpınışlarım.

"Kasım.." sesimin son demleri de eriyip giderken ellerimi karnımın altına, acının dalgalanarak yayıldığı yere götürdüm. Sürünerek yatağa gidip asla açılmayacağından emin olduğum kapıya diktim gözlerimi. Cehennem boş çünkü tüm iblisler yer yüzünde demişti  Shakespeare. 

Ne güzel demişti.



-Esaretin Otuzuncu Günü-

"Lütfen, lütfen.." Belki, sadece belki. Şu an bakıldığında saçlarımın kör bir makasla kesilmesine ağlıyor oluşum komik gelebilir ama ister inanın ister inanmayın canım acıyordu. Tuttuğu her tutamı serçe çekip alırken bana ait olan başka bir şeyden de vazgeçiyor oluşum ruhuma yeni bir çentik atıyordu sanki. Kalçalarıma kadar uzun olan saçlarımı kulaklarımın hizasına gelince kesmeyi bıraktı. Makası banyo tezgahına koyup ellerini yıkamak için musluğu açtı. Kalbimin ağzımda attığını hissediyordum  ama ne kadar beklersem o kadar boka batacağım bir gerçekti. Canımı yakmasından, bana daha fazla zarar vermesinden korkuyor muydum? Kesinlikle. Lakin önüne bir şekilde geçmek zorunda olduğum bu durum için hissettiklerimi değiştirmiyordu.

Gözlerim tezgahta ki makasa giderken kendime sordum. Katil olmayı göze alabiliyor muydum? Ellerimi kana bulamayı? Gece gibi soğuk kanlı olabilecek miydim özgürlüğüme kavuştuğumda kaçış hikayemi anlatırken. Makası alıp boğazına sapladım ve bum! Her yer kan gölüne döndü.

Çenem titrerken cevabı biliyorum. Onun insanlıktan uzak ifadesinin altında geçmiş zamanların izleri vardı. Beni sırtında taşıyan, okuldaki zorbalardan koruyan, eğlendiren ve güldüren adam da oydu. Güvendiğim, kalbimi açtığım. Onun bu kendini bilmez haline son noktayı koyabilecek güç yoktu kanımda. Hayatla arasında ki o ince ipi kesen eller bana ait olamazdı. Çok isterdim Gece, sana layık bir savaşçı olmayı, duygularını kenara bırakıp olması gerekeni yapmayı. Zannettiğin gibi her şeye tamam diyen bir asker değildim oysa ki. İşin içine yaşanmışlıklar girince benden yumuşağı yoktu. O ellerini kurularken birbirine karışmış saçlarına baktım.

Bana döndüğünde uzun zamandan sonra ilk kez göz göze geldik.

"Seni öldürebilmeyi ne çok isterdim." Dudaklarımdan fısıltı gibi çıkan bu cümle karşısında sertleşen ifadesi aynı hızla yumuşadı. Büyüyen göz bebekleri normal halini alırken bu kez yuvalarından dışarıya fırlayacakmış gibi açılan gözleri ile "Ah, benim birtanem." dedi. Uzun zamandır görüşmediğimiz diğer benlik bir şekilde kontrolü yeniden ele almayı başarmıştı anlaşılan. "Ne kadar güzel olmuşsun." aramızdaki mesafesi kapatıp ellerini kısacık saçlarımın arasına daldırdı. "Sende nasıl duracağını hep merak etmiştim zaten."

"Kasım." 

"Efendim birtanem."

"Bana yardım et. Lüt-"

Ölümden Doğanlar - Gece'nin Masal'ıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin