20. Bölüm "Düşünme, Kaybolursun"

16 3 0
                                    


"Grace nabzı ne durumda?" diye sordu Gece.

"Düşüyor, Mia damar yolu aç hemen."

"Sakin ol." dedi Selim Gece'ye, kendini Masal'ın üzerinde ki tılsımları ve incik boncukları çıkarmaya o kadar kaptırmıştı ki Selim'in seslenişi ile sıktığı dişlerini gevşetti. Kafatasında bir çatlak, derisinde büyük bir yarık, belinin sağ tarafında bir kurşun yarası ve bir çok yerinde kesikler vardı. "Kaburgası kırılmış." dedi Grace.

Gece derin bir nefes alıp geriye, yarı kanla kaplı bilinçsiz bedenini işlerini zorlaştırmayacağı bir mesafede izlemeye çekildi. "Stoktan kan getir, sıfır negatif." dedi Grace.

"Dur." diyerek dışarıya çıkmak içim hamle yapıp Alexander'ı durdurdu Gece "Kan gurubumuz aynı, kanı benden alın."

"Saçmalama." dedi o zamana dek sesi çıkmamış Ann. "Bir uyuyana kanını mı vereceksin?" Bu uyanan insanlar arasında özeldi, Sanaraz'ların kan da ki çi ile beslenmelerinin bir sebebi vardı. Bu öz kişiye özeldi, onun karakterinin, davranışlarının, gücünün izini taşırdı. Her biri bunu bildiğinden Gece'nin bu isteğine şaşırıyordu çünkü biri ile kanını paylaşmayı istemek istisnayi bir durumdu. Aile bireyleri  benzer çi yapısını taşıdığından bu konuda gönüllü olmak makuldü lakin söz konusu başka biriyse bu damarlarında bir yabancı dolaşsın istemiyorum demenin en direkt yoluydu. 

"Mia." diye seslendi gömleğini tamamen çıkarırken "Başla." 

Kolunu uzatıp torbaya damla damla kanının dolmasını beklerken Grace Masal'ın belinde ki kuşunu çıkarmış büyülerin de yardımı ile yaralanan böbreğini kurtarabilmişti. Bir kez daha yara alırsa kayıp eder diye eklemişti işini bitirmeden önce. Kaburgasında ki kırığı onaran ise Angelo'ydu, içeriden müdahale edilmesi gerektiğinden uzmanlık alanı olan birine bırakmışlardı işi, yine en iyi dostları olan büyüden yardım alarak akciğerlere doğru bükülen kemiği olması gereken yere çekip sabitlemeyi başardı. Kafasına ki cam kırıklarını temizleyip sardıklarında Gece'nin kanı damar yolundan Masal verilmeye başlanmıştı. 

"Koluna bastır, yoksa moraracak." dedi Ann, Gece ise şu an tek derdimiz bu mu dercesine baktı ona. "Sürekli uykuda kalsın." dedi Grace'e dönüp.

"İyide.."

"Hayır." dedi kadının cümlesini yarıda kesip "Görev sırasında yaralandı, fiziksel acı çekmesine gerek yok, bedeni tamamen iyileşene kadar onu sürekli uyutun. Kendine geldiğinde hiç yaşanmamış gibi olsun."

"Bu büyülerle on gün sürer ama uyanık olursa iksir takviyesiyle yedi günde ayağa kalkabilir." diye mırıldandı Grace. 

"Önemli değil, Selim. Ben'i ara ve bana olan iyilik borcunu hatırlat, Penelope'yi istiyorum." Bu kadın zamanın en yetenekli şifacılarından biriydi, öyle ki kaçaklara dahil bir çok ana komite üyesi hayatlarını ona borçluydu.

"Bunun için kullanamazsın." dedi Selim, Gece'nin iyilik borcu için farklı planları olsa da şu an elinden gelen her şeyi yapmaya hazırdı. Eğer Penelope buraya gelir ve Masal'ı tedavi ederse her şey yoluna girerdi, kadının bu isteği yerine getirmesini sağlayacak kişilerden biri de Ben'di.

"Dediğimi yap." sükunetini koruyarak diğerlerinin dışarıya çıkmasını bekledi. Bilincinin dışında süzülen kadının yanı başında durup yüzünü inceledi. Aynı uyuyor gibi, diye geçirdi aklından.

"Uyandığında her şey bitmiş olacak." Bunu sesli söylerken asıl inandırmak istediği kişi kendiydi, günün acısı omuzlarında yeterince yük iken bir de onunkini sırtlanmaya dayanamazdı. Daha bu sabah söz vermişti onun için güzel şeyler yapacağına, şimdi ölmesine, acı çekmesine izin verirse bu kaçıncı tonu olurdu riyakarlığın? Gözlerini sindire sindire üzerinde gezdirirken daha önce de defalarca kez yaptığı gibi bütün detaylarını zihnine hapis etti, uyandığı, nefes almaya, gülmeye, konuşmaya tekrar başladığı zaman kendine hatırlatmak istiyordu. Onun bu halini gözlerini her kapattığında görmek, bir daha tekrarlanmaması için elinden geleni yapmak. 

Dürüsttü çünkü her şeyden öte, içinde ki koruma arzusu gerçek hayatta ki kayıplarından mıdır bilinmez diğer tüm duyguların üzerini beyaz bir çarşaf gibi örtüyordu. 

O ve ondan sonra ki günler kendi içinde edilmiş bir yemin gibi sessizlikle geçti. Penelope gelip Masal'ın yaralarına gülümsemiş tedavi etmek için çalışmaya başlamıştı. Beşinci günün sabahı gözlerini açmadan önce zihni berrak sularda yüzen bir balık gibiydi, tek farkı sudan çıktığında ölmek yerine nefes almaya tekrar devam ediyor olmasıydı...

Günümüz

"Korkma." dediğinde bir inilti firar etti dudaklarımdan, elimi azıma götürüp sımsıkı kapattım çünkü daha fazlası vardı. Her biri dışarıya çıkıp yardım istemek için yanıp tutuşuyordu, gözlerimi  yumup açtım. "Sen misin?" Kasım'ın büyüsü yüzünden ismini telaffüz edemesem de bir teyide ihtiyacım vardı, her bir zerrem ardımda duran, konuşan, bana dokunan o sıcak ellerin ona ait olduğunu bilse de öğrenmem gerekiyordu.

"Benim minik kuş."

Göz pınarlarıma hücum eden bir kaç damla yaş süzülüp yanaklarım ile buluştuğunda gözlerim bir kez daha yağmur damlalarının ıslattığı camın ötesine, başını camdan dışarıya çıkarmış etrafı seyre dalan Rüzgar'a takılı kaldı. Ne güzel olurdu o gün orada ölmüş olsan, en azından ellerimin arasında acıdan nisbeten uzak olduğunu bildiğim bir yolla kucaklardın ölümü. Seni affetmiyorum Bozkır ama bu Gece'nin ellerinde ölmeni istediğim anlamına da gelmiyor. Düşünme, dedim kendime. Düşünme geçirdiğiniz güzel günleri, düşünme sana aşkını itiraf edişini, düşünme dün gece dudaklarına değer dudaklarını, düşünme.. Kaybolursun...

Bu yüzdendi bağırmayışım, camı yumruklayıp yanıma gelmesi için yardım istemeyişim, çünkü biliyordum. Gece, bana yaptığı onca lanet şeyden sonra karşısına çıkan kimseye acımayacaktı...

Ölümden Doğanlar - Gece'nin Masal'ıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin