31. Bölüm "Kurbanlar Her Daim Aynı"

12 3 0
                                    


-Esaretin Üçüncü Ayı-

Rüyamda gördüğüm üzgün yüzü gözlerimi her kapattığımda tam karşımda beliriyordu. Nerede olduğumu soruyor, alnında ki endişe timsali çizgilere bir yenisi daha ekleniyordu. Yanı başında duran Sevda'nın dudaklarında yine aynı cümleler vardı.

'Başını belaya sokmuştur. Bu cürretkarlıkla hayatta kalması bile mucize zaten!'

Sarp'ın nasıl hissettiğini ezbere biliyordum. Bu iç sezi lanet evde geçirdiğim her günde en az bir kere kafamı kurcalıyordu, kendimi kendime küfür ederken buluyordum. Onunla son konuşmamızın ardından öylece yok olmam sırtına ağırlığını ölçemeyeceğim bir yük bırakmış olmalıydı. Beni aramıştı, beni bulamamıştı. Daha kötüsü Gece'yi bulmasıydı. Onu bulur, yaşananları anlatır ve hiç beklemediği bir anda kendi canına kast ederdi. Kalbimde ki ince sızı varlığımın tümünü karıncalanma hissi ile sararken daha dirayetli olmayı diledim. Kendimi bu yerden çıkacağım o gün için sakinleştirebilmeyi.

İlk günler anlamaya çalışmakla, sonrakiler Kasım dan medet ummakla, bir sonrakiler onun değişmeyeceğini kabullenmekle, sonrakiler ise tek başıma neler yapabileceğimi düşünmekle geçmişti. 

Peki şu an ne mi yapıyordum? Tüm bu siktiriboktan süreçten sonra.

İltihap toplamış, derinliğinin ne kadar olduğunu kestiremediğim yaralarımla kımıldayamadan sırt üstü yatıyordum. Ellerimi ardımda bağlamıştı. Ormanda beni yakalayıp yaralamasından sonra yine başladığımız yerde bulmuştum kendimi. Odaya geri döndüğümüz ilk an yaralarımdan akan kanı altımda ki siyah eteği çıkarıp üzerine bastırarak çaresizce durdurmaya çalışmam sonuç vermemişti. Bana günler gibi gelen ama aslının bir kaç saatten fazla olmadığına emin olduğum bir süre sonra, Kasım elinde ki tepsi ile içeride belirmiş, yaralarımı temizleyip bir kaç beceriksiz dikiş ile tutturmuştu.

O an gözlerinde gördüğüm ifade bana sonumun geldiğini haykırsa da ölmemiştim. Beni yeşilin en berrak tonları arasında sadece cezalandırmakla yetinmişti. Ağzımda ki maske nefes almamı güçleştirirken böyle anlarda mırıldanarak kendimi yatıştıramadığım için üzülüyorum. 

Sarp'ın üzerinde yıktığım endişe ve sorumluluk hissi, Gece'ye armağan ettiğim bilinmezlik ve içimde ki küçük kızın tüm gücünü tüketen bu karanlık beterdi. Yaşlarla nemlenmiş gözlerimi yumdum. Yaşamak zorundayız diye tekrar ettim içimden. Sarp dan son konuşmamızda aldığımız iznin yükünü hafifletmeliyiz,  Gece'ye son kez sarılabilmeliyiz, ölmeden önce bir kez daha salıncağa binmeliyiz. Ayaklarımızı tüm gücümüz ile savurup göğe uçmalıyız, rüzgar tenimi okşarken gülümsemeliyiz bu eski ve tanıdık hisse. Bağırmalıyız içimizden hadi daha yükseğe, diye. Şimdi ölmemeliyiz Masal. 

Ölmek için hazır değiliz...


-İşkencenin Üçüncü Ayı Dokuzuncu Günü-

"Kalk."

Sesinin tınısını her duyduğumda yerimden sıçramam artık alışılmış bir iç güdü gibiydi. Gözlerimi açtığımda gece boyu ağlamış olmamın da etkisiyle yandıklarını hissettim. Kalkmamı istese de dizlerimde bunun için derman bulamıyordum. Uzanıp tişörtümün ense kısmından sıkıca kavradı kumaşı, güçlü tek bir hamle ile beni ayağa kaldırıp peşinden sürüklemeye başladı. O kadar halsiz ve açtım ki, gözlerimin önünde uçuşan siyah noktalarla arkadaş olmuştuk. Nefes alış verişlerim bile bunun bir lütüf olduğunu bilerek derin ve uzundu. Çünkü şu an yapabildiğim tek şey nefes almaya devam edebilmekti, elimde kalan, benim irademe bırakılan tek şeydi nefes almak. Merdivenlerden aşağıya indiğinde basamaklara sertçe çarpan bacaklarım sızlamaya başladı lakin acımı dillendirmeye bile hakkım yoktu, keza burnumun hemen altında başlayan çenemi ve yüzümün yarısını kaplayan kalın kumaşlı bu maske ses çıkarmamı engellemek için sanki özel olarak tasarlanmıştı. Maskenin metal kayışları başımın hemen ardında sanki derim ile bir bütün olmak istermişcesine sıkıca bağlanmıştı.

Ölümden Doğanlar - Gece'nin Masal'ıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin