23. Bölüm "Kırmış Kalbini"

11 3 0
                                    


Battaniyenin tamamen altına girip cenin gibi iki büklüm yattım, göz yaşlarımın şiddeti yüzünden sarsılan gövdem dolunaydan üzerime yansıyan ışığın kötü gölgeler gibi battaniyenin üzerinde dalgalanmasına neden oluyordu. Öfkesi geçmemişti, bir kez daha canımı acıtmak için gözünü karartmış başarılı da olmuştu. Bir katil olmasının benim için çok şey değil, neredeyse hiç bir şey ifade etmemiş olmasından korkmuştum. Kendimi bu denli kaptırmış olmamdan, acımasız gerçekler karşısında bile ona olan sevgimin zerre kadar azalmamasından ama o bizzat kendinden korktuğumu sanarak üzerime gelmekten geri durmamıştı. 

Beni korkutan şey varlığın değil aptal çocuk, geri dönülemez bir şekilde hapis olduğum bu boşluk. 

Lakin o an seni aksine inandırmaya çalışacak gücüm bulamadım kendimde. Görmek istemeyen her göz kördür derdi annem, sende görmek istemediğin sürece yapabileceğim hiç bir şey yoktu. Beni kırmaktan geri durmayan tarafın ile bana dair her detayı incelikle düşünen yanın arasında ki fark uçurum gibiydi ve ben kendimi bu iki etek arasına ip gerip yürümeye çalışan bir cambaz gibi hissediyordum. Ne güzel olurdu gidebilseydim, ne güzel olurdu kaçabilseydim. Ne güzel olurdu az da olsa sevebilseydin beni. Hırsların ve acıların kör etmeseydi gözünü ne olurdu sanki. Odamın kapısı açıldığında burnumu çekip nefesimi tuttum. Bu saatte ondan başka gelecek başka biri yoktu, biraz daha canımı yakmak için, içinde kalanları kusmaya mı gelmişti?

Başımı da örten battaniyeyi yavaşça çekip ardında parlayan ayın ışığında gölgede kaldı. Gözlerimi silip acımı gizlemeye çalıştım başarısızca. "Beni seviyor musun?" diye sorduğunda sesinde bir kaç saat önce ki vahşilikten eser yoktu. Yutkunup başımı evet anlamında salladım.

"Benden korkuyor musun?" diye sordu bir kez daha, içimde bir yerlerde sesimi arayıp buldum "Kendimden korkuyorum."

Kaşları az da olsun çatılırken "Gerçekten yanımda kalacak mısın?" dedi.

Gözlerime yeniden hücum edem yaşlara aldırmayıp battaniyenin kalanını da üzerimden atıp kollarımı açtım. Yanımda ki boşluğa bir saniye bile tereddüt etmeden uzandığında kollarımı başına doladım. Önü sineme, hemen altında atan kalbime bastırmak istiyordum, içine hapis etmek ve bir daha asla kaçmamasını sağlamak. Göğsümden derin nefesler alırken "Sana alıştım minik kuş." dedi. Bu onun dilinde bir seni seviyorum demek miydi bilmiyorum ve önemli de değildi. Belli ki düşünmüş ve sonunda benimle uzalaşmaya karar vermişti. İçime nüfus eden bu yeni rahatlama hissi ve sıcaklığın tarifi imkansız olan bir yoğunluğu vardı. Kollarımın arasında gelmiş, orada uyumuş, sonunda benimle az da olsa savaşmayı bırakmıştı çünkü onu biraz bile tanıdıysam bu asla bir final değildi, bu düşünce bile anın güzelliğini ve huzurunu silip götürmeye yetmedi kalbimden, gün doğdu, güneş açtı, bizi masallardan kaçıp gelmişcesine o güzel ışıklarıyla yıkadı ve ben tüm bu süre zarfında onun usul usul inip kalkan sırtını sıvazlayarak neşe buldum. 

Mırıldanıp gözlerini açtığında alnı çeneme değerek irkildi, uyku mahmuru bakışlarıyla bir süre gözlerimi bakıp "Gece senle uyudum ha?" dedi. Başımı evet anlamında sallayıp içimde uzanıp onu öpmeye dair uyanan tüm hissi bastırdım. 

"Konuştum mu?" dediğinde "Ben hiç uyumadım, sende hiç konuşmadın." dedim. Kaşları bu cevap karşısında yay gibi gerilirken "Bu bir ilk." diyerek doğruldu. Kollarımın arasından çıkar çıkmaz uzanıp onu yeniden yakalamak istedim, kafasına bir tane vurup o kadar kolay kaçamazsın demek ama o oturur pozisyonda bir süre kalıp tamamen ayaklanmadan önce eğilip alnıma bir öpücük kondurdu.

"Duş alacağım, sende hazırlan olur mu? Yine dondurma yiyerek kahvaltı yapalım." dedi.

Usulca başımı sallayıp gidişini izledim, normale döndüğümüzün bir kanıtı olsa gerekti bu teklif, karnımın içinde ki kasılmaların sebebi ise mutluluğa aitti. Fırtınalı kavgalardan sonra her seferinde bunu yapacağını bilsem bıkmadan usanmadan onu kızdırdım, tam bitti dediğim zaman adım atmış olması ve onu izleyerek geçirdiğim o saatler hayatımın en güzel anları olarak hafızama kazınmıştı. Yataktan çıkıp ortak banyoda elimi yüzümü yıkadıktan sonra odama geri döndüğümde Ann yatağımın üzerine oturmuş beni bekliyordu. Yüzünde çoğu zaman olan şuursuz gülümseme yerine derin bir karanlık vardı, kaşlarımı çatıp "Günaydın?" dedim burada ne aradığını da ima ederek.

Ölümden Doğanlar - Gece'nin Masal'ıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin