Sekiz

1.9K 115 33
                                    

Eyi akşanlar baylar bayanlar,

 Diğer bölümlere kıyasla bi tık uzun bir bölüm ve yavaşke yavaşke olaylara giriyorum. YORUM YAPIN GUZULARIM KONUŞALIM.

öpüyorum siziii

-reina


Kendimi görücüye çıkacakmış gibi gergin hissetmeme anlam veremeyerek, saat üçü beş geçe aşağıda bekleyen taksiye inerken kendi kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Sanırım yeni insanlarla tanışma fobim vardı ve şimdi tanıdığım kimsenin olmadığı bir partiye, üstelik bir bebeğin ilk doğum günü partisine davet ediliyordum. Yıllar sonra çocuk partide çekilmiş fotoğraflara bakıp beni görerek 'Bu adam da kim?' diye düşünecek, muhtemelen ailesi de hatırlamayacağı için eski fotoğrafların içinde bir hayalet gibi durmaya devam edecektim. Bazen hayata bunun için geldiğimi düşünüyordum. Dünyada bir yer kapladığım aşikardı, ama bundan ibarettim. Yalnızca yer kaplıyordum.

'Selam.'

 Taksinin arka koltuğuna yerleştiğimde benden yalnızca bir dakika önce gelmiş olmasına rağmen ben ayakkabılarımı giyerken otuz mesaj gönderen Özgür'e döndüm.

'Selam.'

 Taksiciye ben gelmeden önce adresi vermiş olsa gerek, adam ben kapıyı kapatır kapatmaz arabayı sürmeye koyuldu. Beş dakika süren yol boyunca, bana evlerine gittiğimiz aileden bahseden Özgür'ü dinledim. Erken evlenip üstüne bir de çocuk yapan bu aileyi dinlerken ruhumun sıkıştığını hissediyordum. Evlilik fikri bana şu an o kadar uzaktı ki üstüne bir de evle ağlayıp duran bir varlığın olduğunu düşünemiyordum. Yine de mecburen çocuk görme fikri beni heyecanlandırıyormuş gibi davranarak gülümsemek zorunda kaldım. Çocukları sevmediğimi her söylediğimde teröristmişim gibi bakılmasından hoşlanmıyordum doğal olarak. 

'Çocuklardan pek hoşlanmam ama, Ecrin cidden çok tatlı.'

 Taksiden inip evin kapısına yürürken söylediği şeyle kaşlarımı kaldırdım.

'Çocuklardan hoşlanmaz mısın?'

'Yani, uzaktan tatlılar. Ama ya ağlayıp duruyorlar ya da bir şeyler istiyorlar..'

Kendi kendime gülmeme anlam veremedi. Gün boyu çocuk sesi duyacak olduğum için tüylerimin şimdiden diken diken olduğunu anlatmak yerine birkaç saniyedir önünde dikildiğimiz kapıyı çalması için koluna vurdum. Yüzüme bakmayı kesip dediğimi yaptı. Biraz sonra kapı bizim yaşlarımızda genç bir kadın tarafından açıldığında gergin bir şekilde sırtımı dikleştirdim. Kadın önce Özgür'e sarıldı sonra da tanışmak için bana döndü.

'Arkadaşım Doruk,' diye elini omzuma koyan Özgür'e kısa bir bakış attıktan sonra isminin Esra olduğunu öğrendiğim kadının elini sıktım. 

'Buyrun, arka bahçeye geçin. Herkes orada.'

 Son cümlesini söylerken Özgür'e imalı imalı bakmasından Melek'in de orada olduğu sonucuna vardım. Nitekim çok kalabalık olmayan bahçeye çıktığımızda bakışları direkt olarak bize dönen kadını tanıyabildim. Üzerinde krem rengi bir elbise vardı ve hetero olsam ilk bakışta aşık olabileceğim kadar güzel görünüyordu. Göz ucuyla Özgür'e baktım ama o kıza kısa bir baş selamı vermek dışında bir şey yapmadı. 

 Pasta kesilene dek orada, Özgür'ün tanıştırdığı birkaç kişiyle sohbet ettim. İnsanların içine çıkma fikri artık gözüme o kadar korkutucu gelmiyordu. Söylediğim şeylere gülüyorlar, sohbeti devam ettirmeye çalışıyorlardı. Bu durum içten içe beni memnun ediyordu ama gerginlik hissi hala oradaydı. Prenses elbisesi giydirilmiş hafif tombik ve gerçekten tatlı görünen bebeğin pastası kesilirken saçma doğum günü şarkısını bile söyledim. Ama Özgür'ün alaylı bakışlarından benimle dalga geçecek olduğunu anlayabiliyordum. Yine de pek umrumda değildi o an. Kendimi başka biri gibi hissediyordum. Ve olduğum kişiyi sevmiştim.

DORUKTA // bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin