otuz bir

867 65 42
                                    

ÖZGÜR

 'Aç olmadığına emin misin?'

 Melek'in sorusu ile bakışlarımı salonun diğer köşesinde oyun oynayan Loki ve Thor'dan çekerek yukarı kaldırdım. Elindeki kahveyi bana doğru uzattıktan sonra hemen karşımdaki tekli koltuğa oturdu ve endişeli bakışlarla yüzümü inceledi. Bacağım istemsizce sallanıyordu ve bunu durdurmaya çalışırken neredeyse kahveyi üstüme dökecektim.

'Hiç iyi görünmüyorsun.'

'İyi değilim. Kusura bakma böyle çat kapı geldim ama..'

'Ne olacak Allah aşkına Özgür. Ama merak ediyorum ne oldu ? Doruk ile mi alakalı?'

Başımı iki yana salladım. Telefonum olmadığı için bana ulaşamayacak ve delirecekti muhtemelen. Ama onu Melek'ten ararsam da kuşkulanacaktı. Buradan çıktıktan sonra kendi evime uğrayıp eski telefonumu alarak oradan arayabilirdim Doruk'u.

'Ne oldu o zaman?'

Kahvemden koca bir yudum aldım. Sakince beni bekliyordu ama neler olduğunu oldukça merak ettiğini görebiliyordum.

'Babam aradı demin.' dedim boğazımı temizleyerek. Duruşunu dikleştirerek kaşlarını kaldırdı şaşkınlıkla.

'Ne alaka ya? Nereden esmiş seneler sonra?'

'Ne bileyim. Aramızı düzeltmek için aramış, ben de sövdüm kapattım telefonu.'

'Şerefsiz herife bak.. Özür dilerim öyle demek istemezdim ama..'

'Az bile söyledin.'

 Kahvemden diğer yudumu alırken göz ucu ile ayağa kalktığını gördüm. Biraz sonra aramızda mesafe bırakarak hemen yanıma oturdu. Eli teselli vermek için omzuma dokunduğunda burukça gülümsedim. Melek benim ciddi anlamda çok kahrımı çekmişti, tabi ben de onun.. Ama benim sorunlarımın babamdan kaynaklı olduğunu bildiği içindi babama duyduğu öfkesi. 

'Bunca yıl sonra bir şeyleri düzeltebileceğini düşünmesi komik.' dedim.

'Biliyorum.'

'Bana, onlar senin ailen, aile kutsaldır, git konuş falan demeyecek misin?'

'Saçmalama, onlar sen küçücükken sana yapmadıklarını bırakmamışlar. Neler yaşadığını, nasıl korktuğunu ancak tahmin edebilirim. Şu an kendi ayaklarının üstünde duruyorsun, kimseye ihtiyacın yok. O yüzden bu saatten sonra gelmeleri çok mantıksız.'

'Biliyorum..'

 Elini omzumdan çektikten sonra arkasına yaslanıp derin bir nefes aldı.

'Nasıl hissediyorsun?'

'Kızgınım.'

'Geçecek.'

'Yani.. En iyisi onları hayatıma almamak. Öyle mutlu olabileceğimi sanmıyorum. Hem benim zaten bir ailem var.'

Bakışları merakla yüzüme döndüğünde Doruk'tan bahsettiğimi anlayarak burukça gülümsedi. 

'Üzgünüm, bu biraz tuhaf oldu sanırım.'

Omuz silkti.

'Neyse ben gideyim, seni de rahatsız ettim gece gece.. Sadece çok sinirliydim ve biraz sakinleşmem gerekiyordu.'

'Kahveni bitir, sana yemek ısıtayım yer gidersin.'

'Hiç gerek yo..'

'Gerek var mı demedim Özgür. Bir de yemek derdiyle uğraşma.'

 Ne kadar ısrarcı olduğunu bildiğim için sesimi çıkartmadan hızlıca kahvemi içtim. Daha sonra birlikte mutfağa geçtik. O salata yaparken ben de dolaptaki yemekleri ocağa koyup ısıttım. Biraz sonra mutfak masasında oturup yemek yerken bulduk kendimizi. 

DORUKTA // bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin