Kırk üç

679 52 42
                                    

ÖZGÜR

Birleştirdiğim tüm parçalar bir anlığına tekrar darmadağın olurken hislerimi saklamak için ne kadar uğraştığımı yalnızca Doruk anlayabilirdi. Bakışlarındaki şefkat ve ne yapacağını bilmez bir halde öylece kapının girişinde durması da bunu anlatıyordu zaten. En ufak bir ipucu almak için yüzüme bakıp duruyordu. Senelerdir görmediğim adam içeri ağır adımlarla geçerken ben de titreyen ellerimi saklamak için ikisini de sıkıca yumruk yapmıştım.

Doruk bana bir adım yaklaşıp fısıltıyla

'İyi misin?' diye sordu.

'Harikayım. Bir bardak su verir misin?'

Dediğimi hemen yaparak on beş saniye kadar sonra elime bir bardak tutuşturdu. Ben de derin nefesler alarak suyu tek yudumda bitirdim. Soğuk olduğunu algılayamadığım için kısa bir süre beynim donmuş gibi hissetsem de kendime gelir gelmez yanı başımdaki endişeli gözlerin sahibine döndüm.

'Sen odaya geçsene. Yalnız konuşmak istiyorum.'

'İyi olacak mısın?'

'Evet, merak etme.'

'Tamam.. İçim hiç rahat değil ama.'

'Hayatım iyiyim gerçekten. Bir şey olursa seslenirim.'

'Tamam..'

Gitmesini bekliyordum ama hala üzgün gözlerle bana bakıyordu. Parmaklarımla yanağını okşayarak dudaklarına kısa bir öpücük kondurdum. İstemeyerek de olsa yatak odasına geçmek üzere ortadan kayboldu. Biraz sonra alabildiğim en derin nefesi alarak içeri geçtim ben de. Kanepenin sol tarafına oturmuş, karşı duvardaki tabloları inceliyordu. Beni fark edene dek onun epeyce kırışmış olan yüzüne baktım. 56 yaşında olmalıydı ama olduğundan daha yaşlı görünüyordu. Hep öyle olmuştu zaten. Mutsuz mutsuz bakardı etrafına.. Kahkaha attığını en son çocukken duymuştum. Her şey boka sarmadan evvel. Varlığımı fark ettiğinde göz göze geldik. O gözler hala karanlık birer kuyu gibi bakıyorlardı. Artık daha az korkuyordum. Hatta korkmuyordum bile denebilir. Bana artık zarar veremeyeceğini biliyordum çünkü. O eski cılız, sessiz çocuk değildim. Spora bu kadar önem vermemin sebebi buydu sanırım. Bunu yeni yeni fark ediyordum. Ne kadar spor yaparsam o kadar güçlenecekmişim , o kadar güvende olacakmışım gibi geliyordu. Bunu terapistim söylediğinde gülüp geçmiştim. Ama doğruydu.

'Neden buradasın?' diye sordum karşısındaki tekli koltuğa yerleşirken. Bu kadar rahat olmam onu şaşırtmış gibi görünüyordu. En son onları kapıdan kovmuştuk ve neden tekrar geldiğini anlamak istiyordum.

'Sana mesaj attık hep. Geri dönmedin.'

'Neden döneyim ki?'

'Yavrum, biz senin aileniz. Bu küslük artık uzamadı mı?'

'Bana yavrum deme. Ben kimseye küs değilim ayrıca. Bana zarar veren insanları hayatımdan çıkarttım bu kadar. Büyütecek bir şey yok.'

Sessizce birbirimize baktık bir süre. Biraz sonra sessizliği onun boğuk ve kalın sesi bozdu.

'Annen de çok özledi seni.'

'Ne güzel.'

'Neden böyle kalpsiz davranıyorsun? Seni böyle yetiştirmedim ben.'

Alaylı gülüşüm onu şaşırtmış olsa gerek kalın kaşlarını çatarak yüzüme tuhaf tuhaf baktı.

'Beni sen yetiştirmedin ki zaten. Ben kendi kendime yetiştim.'

'Abartıyorsun Özgür.'

'Sen hafıza kaybı falan mı yaşadın? Ya da alzheimer falan mı oldun?'

DORUKTA // bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin