'Neden bu kadar ısrar ettiğini anlamıyorum..'
Evden çıkıp davet edildiğimiz partiye geleli yaklaşık on beş dakika olmuştu ama Özgür hala neden evden çıkıp insan içine karıştığımızı sorgulayıp duruyordu. İş arkadaşlarımdan birinin partisiydi ve buraya gelmenin ve yeni insanlarla tanışmanın Özgür'e iyi geleceğini düşünmüştüm sadece. Yoksa tüm akşam evde oturup cips yiyerek televizyon karşısında pinekleme fikri bana da daha cazip geliyordu. Ama bunu direkt yüzüne söyleyemeyeceğim için partiye gitmeyi aşırı istiyormuşum gibi davranmak zorunda kalmıştım. Onu bir şeylere zorlamak ve kendimden uzaklaştırmak istemiyordum.
Son zamanlarda aramız hiç olmadığı kadar iyiydi. Aynı evin içerisindeydik ama kendimize de bireysel olarak zaman ayırıyor, yine de günün çoğunluğunu birlikte geçiriyorduk. O spor yaptığında veya Loki ile yürüyüşe çıktığında ve eve taşımak zorunda kaldığım işlerimi daha rahat hallediyordum. Çünkü terapileri iyi gitmeye başlasa ve uzun zamandır huzurlu uyuduğunu söylese de en ufak bir tetikleyicinin bile insanı en başa götürebildiğini bildiğimden onu bunaltmadan yanında olmak istiyordum. O odadayken gözüm başka bir şey de görmüyordu çoğu zaman. Sorumluluklarım onu gördüğüm anda değerini yitiriyordu.
'Evde otur otur sıkıldım çünkü..'
'Daha geçen gün dışarı çıktığımızda bir daha çıkanı siksinler dememiş miydin sen?'
Söylediği şeye gülerek yüzüne baktığımda çapkın çapkın bakmakta olduğunu gördüm. Ağzımı açıp cevap verecekken partinin sahibi olan arkadaşım Serkan ile göz göze geldim.
'Vayy, Doruk efendi. Sizi iş yeri dışında da görebilir miydik?'
Serkan ile hafifçe sarılarak selamlaştıktan sonra yanımda huzursuz bir şekilde dikilen Özgür'e döndüm.
'Özgür, bu Serkan. Partiyi organize eden arkadaşım. Serkan bu da Özgür.'
İkisi el sıkışırken Özgür ile aramızda geçen tuhaf bakışmayı Serkan fark etmediği için minnettardım. İş yerinde eşcinsel olduğumu özellikle saklamıyordum ama insanların ne tepki vereceklerini kestirmek zordu. Bu yüzden en iyisi kendimle ilgili pek fazla detay vermeden huzurumu bozmamaktı. Özgür de yüzüme anlayışla baktığı için mutluydum.
Serkan elimize birer bira tutuşturup diğer insanlarla muhabbet etmeye daldığında boş bir köşe bulup oturduk. Tanıdığım kişilerle selamlaşıp Özgür'ü de konuşmalara dahil etme çabalarım pek de etkili değil gibiydi. İnsanlarla konuşurken sanki arkasından gizlice silah tutuyormuşum gibi davranıyordu. Ben de onu bu işkenceden kurtarmak için insanlardan uzaklaştırıp pencere pervazındaki boşluğa oturmasını söyledim. Kaçamak bakışlarla yüzüme baktıktan sonra
'Kızdın mı bana?' diye sordu.
'Hayır kızmadım.'
'Özür dilerim, sadece pek sohbet havamda değilim.'
'Biliyorum, sadece buna alışmandan korkuyorum. Biraz sosyalleşmeye ihtiyacımız var. Senin de var benim de.. Sonsuza dek sadece birbirimizle konuşarak yaşayamayız.'
Derin bir nefes aldığını duydum ama yüzüne değil de birama bakıyor olduğum için nasıl göründüğünden emin olamıyordum.
'Haklısın,' dedi biraz sonra. 'Sadece ufak adımlar atmam gerekiyor, bir anda normal bir insan olamam.'
Başımı çevirip yüzüne baktım.
'Sen zaten normalsin bebeğim. Sadece kendini hep yalnızlaştırmışsın. Seni suçlamıyorum çünkü insanlara zor güveniyor olduğunu biliyorum. Ki bence bana oldukça kolay güvendin.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DORUKTA // bxb
RomanceGözleri başkasına bakan, kalbi başkası için atan bir adama aşıktım. Ayaklarım yürüyüp gitmek istiyor, fakat diğer tüm uzuvlarım kalmak için yalvarıyordu. Bana kör birine aşık olmuştum ama hayatımı değiştirmem, onu aklımdan çıkarmam gerekiyordu. Ben...