"Allah'ım işine karışmak gibi olmasın ama boyuma birkaç santim daha verseydin olmaz mıydı? Ben de şu kitabı almak için cebelleşmek zorunda kalmazdım."
Parmak uçlarımda bir kere daha yükselerek elimi istediğim ama bir türlü elde etmeyi başaramadığım kitaba uzatırken söylenmeye ara verip kafamı sağa ve sola sallayarak "Tövbe yarabbim, ne diyorum ben? Kitabı alamadığım gibi üstüne bir de çarpılacağım o olacak," dedim.
"Yardım ister misin?"
Dilimi çeneme kadar uzatmış kitaba uzanmaya çalışırken duyduğum ses duraksamama neden oldu. Elim hala rafın üzerinde, ben parmak uçlarımda, dilim de dışarıda kalmış bir halde öylece durdum. Hareket edemedim hiç zira üzerinize afiyet biraz afalladım. Belki birazdan biraz fazla. Yok canım ben baya şaşkınlıktan felç geçirmek üzereyim, eee bir de durduğum pozisyonu da hesaba katarsak felç geçirmem kaçınılmaz olacak.
"Yardımıma ihtiyacın varmış gibi görünüyor?"
Afallamama hatta felç olmama neden olacak ses tekrar kulaklarıma ulaştığında ayaklarımı zemine bastım, elimi raftan indirdim, dilimi tekrar ağzımın içine doğru çektim ve kafamı sesin geldiği yöne çevirdim ve sesin sahibinin bana doğru geldiğini gördüm. Sesin sahibi o çocuktu. Beni caddenin ortasına atlamaktan kurtaran çocuk... Eymen... Eymen Yazgan...
O usul usul bana doğru yaklaşırken bedenime de usul usul heyecan nufüz etmeye başlamıştı. Hoşlandığım çocuk bana doğru geliyordu nasıl heyecan yapmayayım Allah aşkına?
Bir dakika, o beni fark etmişti. Eymen ile sonunda göz göze gelmiştim okulda. Bu gerçek heyecanımı katlarken elimi kolumu nereye koyacağımı bilemedim.
"Yardım isteyip istemediğini sordum en son," dedi aramızdaki mesafeyi kapatıp karşımda dururken. "Neden sorduğum soruların cevabını alamıyorum senden?"
Hatırlamıştı beni. O caddedeye atlatmaktan kurtardığı kız olduğumu biliyordu zira onun üzerine düştüğümde de sorular sormuştu ama ben yanıt vermemiştim olayın şokundan.
Heyecandan dilimi yutmamış olsaydım cevap alırdın tabi.
"Şey... Ben," dedim kekeleyerek.
Hadi ama Didem. Bu kekeleme de neyin nesi? Alt tarafı hoşlandığın çocuk seni sonunda fark etti ve yanına geldi. Lütfen biraz daha cool olur musun?
"Kolaydı iç ses," dedim iç sesimi azarlarken. Bir dakika ben bunu dışımdan söylemedim değil mi? Yok canım söylememişimdir. Söylesem duramazdım.
"Efendim, anlamadım," dedi Eymen bana hayretle bakarken.
Dışımdan söylemişim. Allah da beni kahretmesin. Cool olmak benim neyime?
"Şey diyorum," dedim sıvama işlemine devam ederken. "Yardıma ihtiyacım yok, teşekkür ederim."
Yav yalanını yesinler senin Didem.
Eymen kafasını kaldırıp önce en üstteki rafa daha sonra bana baktı ve dudağının kenarını kıvırdı ama alaylı bir ifadesi yoktu. Ah, nasıl da tatlıydı vicdansız.
"Allah'ım işine karışmak gibi olmasın ama boyuma birkaç santim daha verseydin olmaz mıydı? Ben de şu kitabı almak için cebelleşmek zorunda kalmazdım," diyerek beni taklit edip güldü ve sesini normal bir hale büründürdü. "Bunu diyen de sen değilsin zaten değil mi?"
Bu çocuk ne zamandan beri beni izliyordu Allah aşkına?
"Sen orda durmuş beni mi izliyordun," diye sordum.
Güldü. "Güzel şeyler izlenmeye değer, ben de güzel bir şeye denk gelince fırsatı kaçırmam."
Ne? Ne diyordu bu çocuk Allah aşkına? Genç yaşta kalpten mi gidecektim yahu?
Utanmış bir vaziyette gözlerimi kaçırıp kafamı kaşıdım. Eymen'in kahvelerinin gölgesi üzerimden eksilmezken tekrar ona baktım. Bu sefer gülümsüyordu. Gülüşü içimi sıcacık yapıyordu.
Gülüşü dudaklarıma sıçrarken hiçbir şey demedim. O da bir şey demedi ve elini hiç ama hiç zorlanmadan rafa uzatıp istediğim kitabı eliyle kavradı ve bana uzattı. Boşuna basket takımının kaptanı değildi bu çocuk. Gene çok cool, çok tatlıydı.
"Bunu almak istiyordun sanırım. Al bakalım," diyerek uzattığı kitabı elimi uzatarak aldığımda gülümsedim. "Teşekkür ederim."
Kafasını bir şey değil der gibi sallarken yine ben konuştum. "Yine karşılaştık. Yine bana yardım ettin. Ben yine sana borçlandım. Sana olan borcum giderek kabarıyor."
Yine gülümsedi. Yine kalbimin aklı başından gitti. "Bana kantinde bir çay ısmarlarsın, ödeşiriz sarışın," dedi. Sonrasında pot kırmış gibi afalladı. "Adını bilmediğim için sarışın dedim. Umarım kızmamışsındır."
Kafamı hemen sağa ve sola salladım. "Kızmadım. Niye kızayım ki?" Daha sonra elimi ona doğru uzattım. "Adım Didem."
"Eymen ben de," diyerek elimi sıktı ama bırakmadı. "Çok memnun oldum sarışın."
"Ben de memnun oldum... Çok," dedim elim yavaş yavaş ısınırken. "Adımı beğenmedin sanırım."
"Yok," dedi mahcup olmuş bir sesle. "Sadece sana sarışın demek istedim yine. Var mı sakıncası?"
Kaşlarımı havalandırdım. "Yok sakıncası."
Elimi bırakırken heyecanımı bastırmak adına derin bir nefes aldım. "Kantine gidelim mi? Şu borcumu ödeyeyim. Kimseye borçlu kalmak istemiyorum."
"Peki," dedi sakin bir sesle. "Ben sana hep yardım edeyim. Sen de bana hep borçlan tamam mı?"
"Neden," diye sordum çabucak.
Omuzlarını kaldırıp indirdi. "Seninle olan tesadüfümüz kadere dönüşsün diye."
"Tesadüf diye bir şey yoktur ki Eymen," dedim kendimden emin bir şekilde. "Her karşılaşma kaderdir."
"Güzel," dedi kahveleri beni içine çekerken.
"Güzel," dedim o da bana derin derin bakarken.
💜
Şu an yazdımm. Yani aklıma geldi ve kendimi tutamadım. Eğer Eydid ikinci kez okulda karşılaşsaydı ne olurdu dedim ve ortaya bu çıktı. Bu kitaptan bağımsız özel bir bölüm. Umarım beğenirsiniz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİM İÇİN YAŞA (FİNAL OLDU)
Teen FictionFİNAL OLDU!!!! Umuda sarılmış kalplerin hikayesi... Karanlık bir yolda el ele ışığa doğru yürümenin, umudun hikayesi... Yaralı genç bir kızın avucundaki yıldızlarla karanlıkta kalmış sevdiği adamın kalbini aydınlatmaya çalışmasının hikayesi... Bir...