14.BÖLÜM

29 2 0
                                    

🖌



Zaman, 5 harf iki heceden oluşan basit bir kelimeydi. Ama hayatımızı öylesine kaplamıştı ki. Hem her anımızda vardı hem de hiçbir anımızda yoktu. Söylemesi kadar da hızlı geçiyordu.

Sizi bıraktığım noktadan itibaren bir hafta geçmişti. Esved’i düzgün göremediğim bir hafta. Şirketi ve okulu düzene sokmaya çalışmıştı. Bende okulumla ilgilenmiştim. Gitmediğim bir haftanın eksiklerini kapatmak için gece gündüz resim çizmiştim.

Kafeye geçmeden önce de Esved’i görmek istiyordum. Aramıştım ama açmamıştı. Duymamış olabilirdi. Son verdiği bilgilere göre bugün şirkette olmalıydı. Bir taksi çevirdim ve adresi verdim.

Geldiğim binaya baktım. Her halinden zenginlik akan, şık ve büyük bir yerdi. Resepsiyona yöneldim.

“Merhaba ben Esved Bey’i görmek için gelmiştim.”

“10.kat sekreteri sizinle ilgilenecektir.”

Randevu muhabbetine falan sekreteri bakıyordu demek ki. Söylenen kata geldiğimde odasını buldum. Sekreterin durması gereken masa boştu. İçeride kimsenin olmadığını umut ederek kapıyı çalıp, açtım.

Dosya yığınlarının arasından bana bakan bir adet Esved buldum. Beni görünce kısa bir şaşkınlık yaşadı ama bunu üstünden kısa sürede attı. Masasından kalkıp yanıma geldi ve sarıldı. Onu karşılıksız bırakmadım.

“Hoş geldin. İyi ki geldin.”

“Hoş buldum.”

Elimi tutup koltuğa oturttu. O da hemen yanımdaki boşluğa ilişti.

“Sekreter haber vermedi geldiğini?”

“Yoktu.”

Sinirle gözlerini kapattı.

“Bu hafta kaçıncı yerinden ayrılışı. Değiştirsem iyi olacak.”

“Konuş önce. Pat diye işten mi çıkaracaksın?”

Elimi tuttu.

“Güzelim ben öyle bir adam mıyım? Konuştum zaman, dikkate almıyor.”

Parmaklarımı parmaklarına doladım.

“O zaman senin bileceğin iş.”

Aklına bir şey gelmişçesine aniden ayağa kalktı. Oturduğum yerden ona bakıyordum.

“Babanın savunduğu adamın ismini buldum demiştim ya. Biraz bilgi topladım onu gösterecektim.”

Masa yığınında yaklaşık beş dakika boyunca dosyayı aradı. Sonunda bulunca yerinden doğruldu.

“Burada bir şey bulabilene ödül vermek lazım.”

Bana döndü ve gülümsedi.

“Her şeye göz atmam gerekiyordu, yoğun bir hafta.”

Elinde dosyayla yanıma oturunca iyice ona döndüm.

“Kendini çok yoruluyorsun. Bakışlarından bile yorgunluk akıyor.”

Elini yanağıma götürdü ve okşadı.

“Seni görüyorum ya bitiyor hepsi.”

Gülümseyerek yanağımdaki elini öptüm.

Dosyayı açtı ve bana uzattı. Genç bir adamın resmi vardı. Otuzlu yaşlarda duruyordu ki davanın yılına baktığımızda bu imkansızdı. Esved’e baktığımda diyeceğimi tahmin ettiği için hemen açıkladı.

“Serhat Kamyoncu. 34 yaşındayken ölmüş. Bir oğlu varmış, benimle yaşıt. Çok bir şey yok yani. Ölmüş zaten adam.”

“Sen kaç yaşındasın Esved?”

Güldü. Komikti gerçekten. 2 haftadır sevgiliydik ve ben yaşını bilmiyordum.

“26 olacağım.”

Aramızda dört yaş vardı.

“Peki hangi yıl ölmüş adam.”

Sıkıntılı bir nefes verdi.

“Olay orada işte. Babanlardan birkaç ay sonra.”

“Tesadüf olamaz mı? Ecel sonuçta.”

Kucağımda duran ellerimi tuttu ve gözlerimin içine baktı.

“Bade ben ailenin ölümünün kaza olduğunu sanmıyorum. Bence ailen ve Serhat Bey öldürüldüler.”

Dediğiyle gözlerim büyüdü ve elim ayağım buz kesti.

“N-Ne?”

“Bu kadar tesadüf fazla be güzelim. İkisi de bir davayla alakalı ve ölümleri arasında birkaç ay var.”

Dilimi dudaklarımda gezdirdim.

“Demeye çalıştığın şey baban mı yaptırdı?”

Başını iki yana salladı.

“Net bir şey yok. Davada suçlanan tek taraf Suat değil. İki şirket daha var.”

Başımı ellerimin arasına aldım.

“Hangi şirketler?”

“Bilmiyorum. Davanın içeriği yok. Bulabildiğim dosyada sadece bizim şirketin adı ve diğer şirketler tarzında bir ifade kullanılmış. En az üç şirkete dava açılmış.”

“Üçü de planlamış olabilir, biri de.”

“Evet ama üç şirket de şüpheli.”

“Baban öyle bir adam mıdır? Canını sıkanı kolayca öldürebilen?”

Elini dizine koydu.

“Onu ne kadar tanıdığımdan emin değilim. Dedem öyle bir adamdı. Canını sıkan mı var? Mafyaya verelim. Türkiye’de kalan tek tük mafyalarla eski arkadaştı. Ama Suat onu hiç öyle görmedim. Öyle olsaydı şuan yoktum.”

Bir bakıma haklıydı. Esved’e olan davranışlarından onu çok sevdiğini söyleyemezdik, ama öldürmemişti.

“Kafam allak bullak oldu.”

İyice yaklaştı ve sarıldı. Başımı göğsüne yasladım.

“Suat’ın odasına girmek kolay. Her gün giriyorum.  Odasında bir dolap ve içinde kasa var. Dolabın ayrı anahtarı, kasanın şifresi ve kilidi var.”

“Ulaşmak zor.”

“Evet ama gerekirse iyi evlat rolüne girip alacağım o dosyayı.”

“Orada olduğu bile kesin değil. Onu hiç sevmiyorsun yapma bunu.”

“Senin  için yapacağım.”

Uzanıp yanağını öptüm.  Biz öyle otururken kapı açıldı. İçeri giren kişiyi görünce ayağa fırladım.

“Vedat abi?”

“Bade?”

Birbirimize şaşkınlıkla bakıyorduk. İkimizden de bir atak gelmemişti. Esved yerinde kalktı. Vedat abiyi gördüğüne sevinmediği her halinden belliydi.
Vedat abi gözlerini ikimizin arasında gezdirdi.

“Siz? Sen? Ne oluyor burada?”

Derin bir nefes aldım.

“Abi açıklayabilirim."

Esved bana döndü kolunu omzuma attı.

“Açıklaman gereken bir şey yok güzelim.”

Koluna ve Vedat abiye sıkıntılı bir bakış attım. Onu sevmediği için böyle yapıyordu ama ben zor durumda kalıyordum.

“Güzelim mi? Bade ne oluyor burada?”

Gözlerinden biraz daha zorlarsa ateş çıkacaktı. Tepkisi Esvedle olmamdan çok haberinin olmamasınaydı.

“Abi sakin ol önce. Anlatacaktım görüşünce.”

Kısık gözlerini gözlerime dikti.

“Bade, ismimi bile kullanmadan abi diyorsun. Yakınız lan biz. Abinim ben senin. Bir sevgilin olduğunu hem de nefret ettiğim adamla olduğunu bu şekilde mi öğrenmeyi hak ediyorum?”

Haklıydı. Her şeyimi onunla paylaşırdım. Ama şu iki hafta çok yoğundu, fırsat olmamıştı.

“Haklısın abi. Ama daha iki hafta oldu. Yoğun geçen bir süreçti. Yoksa niye söylemeyeyim?”

Esved’e döndü.

“Vedat’ın şirketi deviremiyorum, kız kardeşini elde edeyim mi dedin lan?”

Esved kolunu omzumdan çekip bir adım attı.

“Düzgün konuş. Badeyle tanışırken seninle alakasını olduğunu bilmiyordum.”

Vedat abinin elleri yumruk olmuştu.

“Ama elini tutarken biliyordun değil mi lan it?”

Esved kaşlarını iyice çattı.

“Bu durumu zerre kadar etkilemedi. Aramızda olan bu etkileşim ondan önce de vardı.”

Vedat abi burnundan sert bir nefes verdi. Bakışlarını bana çevirdi.

“Sende inandın öyle mi? Saf mısın Bade sen? Çıldıracağım.”

İkisine de şaşkınlıkla bakıyordum.

“Sakin olun ikinizde. Birbiriniz sevmiyor hatta nefret ediyor olabilirsiniz ama benim için katlanacaksınız. Arada kalmak istemiyorum ben.”

Vedat abi hayretle bana bakıyordu.

“Salak salak konuşma. Herif beni sinir etmek için sana yaklaşmış. Nesini anlamadın?”

Esved Vedat abinin yakalarını kavradı.

“Şiddet çok tavrım değildir ama sabrımı taşırma. Seninle bir alakası yok. Uydurma bir yerlerinden. Ben bu kızın elini tutuyorum çünkü ona değer veriyorum. Seni bilmeden önce de böyleydi şuan da. Aramıza girmeye sakın çalışma Vural?”

Karşılık olarak Vedat abi de onun yakalarını kavradı.

“Şunu iyi anla Yıkılmaz. Ben varken sen bu kız için hiçbir anlam ifade etmiyorsun, etmeyeceksin. Kız kardeşimden uzak duracaksın.”

Esved güler gibi bir ses çıkardı. İkisini de çekiştiriyordum ama birbirlerini bırakmıyordu.

“Ne yapıyorsunuz Allah aşkına?”

Beni takmadılar.

“Durmazsam ne olur Vural?”

Soyadlarınızla hitap edince ne oldu şimdi yani.

“Bu olur.”

Kafasını Esved’e gömdü. Ufak bir çığlık attım. Çığlığımla kapının açılması eş zamanlı oldu. Esved burnundan akan kanı silip Vedat abiye yumruk attı. Ben Esved’i çekerken Kadir de Vedat abiyi aldı.

Vedat abinin burnu kızarmıştı ama kan yoktu. Bu yüzden önce Esved’e baktım.

“İyi misin?”

Endişeli bakışlarım yüzünde dolaşıyordu.

“İyiyim, boşluğuma geldi.”

Masanın üstünden peçete alıp iyice burnuna bastırdım.

“Sakın çekme tampon yap.”

Kadir’in sakinleştirmeye çalıştığı Vedat abiye ilerledim.

“Bir şeyin var mı?”

“İyiyim.”

İkisine de baktım.

“Derdiniz ne ya sizin? 5 dakika da birbirinize girdiniz. Bir daha böyle bir şey istemiyorum. İkiniz de bir daha beni göremezsiniz yoksa.”

“Esved de çok umursar zaten.”

Ayaklanan Esved’i geri oturttum.

“Lan!”

“Birbirinizle olan durumunuz ben varken bitecek. Anladınız mı? Esved, bu adam benim abim gibi. Ona açıklama yapmaya mecburum, o benim ailemden. Vedat abi, Esved sandığın gibi senin yüzünden benimle değil. İstediği ve bana değer verdiği için yanımda. Hem siz ortak olacaksınız. Nasıl olacak böyle?”

“Esvedle ortak olmaya meraklı değilim. Babamın hatırı için. Severdi Suat amcayı.”

“İhsan amcanın hatırı varsa benim de hatırım var. Benim için birbirinize katlanacaksınız. Ben gidiyorum, sen ne konuşmaya geldiysen konuş Esvedle.”

Çıkmadan Kadir’e döndüm.

“Esved’in burnu için buz bulabilir misin?”

“Halledeceğim ben.”

Başımı sallayıp çıktım. Esved arkamdan seslenmişti ama umursamadım. Kafeye yürüyerek gitmeye karar verdim. Ne kadar uzun sürerse o kadar sakinleşirdim.

Yol boyunca düşündüm. Birbirlerinden hiç haz etmiyorlardı. Esvedle konuştuğumda belirli bir sebebi olmadığını fark etmiştim. Rakiplerdi normal bir şeydi. Ama bu kadar nefret ettiklerini bilmiyordum. İkisi de değer verdiğim insanlardı. Biri istedi diye diğerinden vazgeçemezdim ya.

“Karadeniz’de gemilerin mi battı?”

Yanımdan gelen sesle irkildim.

“Esat ya korktum.”

“Kızım kapının önündeyim fark etmedin ben ne yapayım?”

Etrafa bakınca kafeye geldiğimi fark ettim. Düşüncelerimin arasında boğuşurken fark etmemiştim.

“İyi bir gün geçirmedim.”

Sigarasını yere atıp ayağıyla ezdi.

“Ne oldu?”

Göz devirdim.

“Kaç kere diyeceğiz kül tablası kullanın ya.”

“Bırak onu şimdi. İyi değilsin sen. Anlat bana.”

Birlikte kapının önündeki masaya oturduk.

“Zamanla her şey kolaylaşacağına zorlaşıyor.”

“Bilmece gibi konuşmada adam akıllı anlat.”

“Sence Esved bana değer veriyor mu?”

“Kavga mı ettiniz?”

“Soruma cevap ver.”

Elini çenesinin altından çekip masanın üstündeki elime koydu.

“Bunu sen anlarsın. Hissedersin, hissetmiyorsan vermiyordur. Dışarıdan nasıl gözüktüğünü soruyorsan eğer veriyor. Üstüne titrediğini görebiliyorum. Esved dendiğinde parlayan gözlerinin aynısı, ismin geçtiğinde onda da oluyor. Şimdi anlat bakalım.”

Derin bir nefes aldım.

“Esved ve Vedat abi birbirinden nefret ediyor. Şirkette bizi gördü ve delirdi.”

“Söylemediğin için kızmış olabilir ama Esved’in annesi vefat etti, derslerim yoğundu anlayacaktır.”

Önüme gelen saçımı arkaya attım.

“Öyle değil. Esved’in ona inat benimle olduğuna inanıyor.”

“Yeni öğrendi zaten Esved.”

“Evet ama o buna inanmıyor. Kafa attı, Esved de karşılıksız bırakmadı tabi.”

Sandalyesini yaklaştırıp bana sarıldı.

“Üzülme, o da anlayacaktır aranızdaki bağı. Sen size, Esved’e inan. Niye bu kadar nefret ediyorlar birbirlerinden?”

“Bilmiyorum onu, rakipler sonuçta ondan olabilir.”

“Öyle ya da böyle bir şeyler yaşanmış ve çok yorgunsun. Şimdi eve gidiyorsun, dinleniyorsun. Olanları ben bizimkilere anlatırım. Marş marş.”

Gülümsedim.

“İyi ki varsın Esat.”

Saçını eliyle geriye yatırdı ve göz kırptı.

“Biliyorum biliyorum şahaneyim.”

Göz devirip kalktım. Eve gelir gelmez kendimi ılık duşun kollarına attım. Kafamı dağıtmak için bir şeylerle uğraşmam lazımdı ama öncesinde yapmam gereken bir şey vardı. Yemek malzemelerini çıkarırken, numarayı buldum.

“Alo Caner. Bade ben.”

Domatesleri tezgaha koydum.

“Biliyorum numaran var. Nasılsın?”

“İyiyim teşekkürler. Sen?”

“Bende iyiyim. Bir şey mi oldu?”

“Esved’i gördün mü bir saat içinde.”

“Yok, işteyim. Ulaşamadın mı?”

“Anladım. Uzun hikaye biraz. Anlatır o sana. Kadir’in numarasını atar mısın bana?”

“Atarım tamamdır.”

“Görüşürüz.”

Esved’e de kızgındım ama burnu kötü durumdaydı. Onu aramak istemiyordum. Gelen numarayı aradım.

“Alo?”

“Kadir, Bade ben.”

“Merhaba. Esved’i soracaksın sanırım.”

“Evet.”

“İyi şuan. Kırık falan yok, tampon yaptılar.”

“Bir şey rica edebilir miyim?”

“Aradığını söylemem.”

“Teşekkür ederim.”

Yemeklikleri doğrayıp tencereye aldım.
Ocağın altını kısarken kapı çaldı. Bizimkilerin çıkmasına daha vardı aslında. Delikten baktığımda Efsun’u gördüm. Kapıyı açınca sinirle içeri girip montunu çıkardı. Kaşlarımı kaldırdım. Arkasından mırıldandım.

“Hoş geldin.”

Elini yıkayıp yanıma mutfağa geldi. Dolabı açıp bir çikolata çıkardı.

“Ne oldu kız? Ne bu sinir?”

“İyi ki girmedin kafeye.”

Sandalye çekip oturdum.

“Esatla mı kavga ettin?”

Çikolatayı masaya bırakıp bana döndü.

“Bu salak tutmuş kolundan sevgilisini getirmiş.”

Hararetli anlatışına gülmek istesem de bunu yapmadım.

“Yani?”

“Yanisi Bade kız salağın teki. Lisede sevmediğimiz bir kız grubu vardı hatırlıyor musun?”

“Evet.”

“Onları çarp üçle eşittir Esat’ın sevgilisi.”
Konuşmama izin vermedi.

“Ağzını yaya yaya konuşuyor. Aşkom aşkom diye çarpacağım ağzına o olacak. Bana bakıp bakıp Esat’a yanaştı. Yiyeceğim sanki çocuğu. Banane Esat’tan.”

Durum fenaydı.

“Esat’ın her zamanki sevgilileri gibi diyorsun.”

Çikolatayı hırsla ısırdı

“Evet, salak kız. Neyse olaylar sende.”

“Esat anlatmıştır.”

“Bahsetti. Çok hasar aldılar mı?”

“Yok, iyiler.”

Yüzümü sıvazladım. Düşünmekten başım ağrımıştı.

“Üzülme Bade’m. Mecbur katlanacaklar, arada sen varsın.”

Masadaki gözlerimi ona çevirdim.

“Ya katlanacaklar ya katlanacaklar.”

🖌




FIRÇA İZLERİ (İLK KİTAP)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin