Üçüncü Ağızdan :
Ares Akgül, yıllar sonra yüzünü görmeye dayanamadığı babasının yanına gelmişti.
Onun kafayı yemiş bir deliden farksız olduğuna inanıyor, annesini bu cehennemden çekip çıkarmak istiyordu. Uzun süredir tek başına kaldığı söylenen, bir apartman dairesine gelmişti.
Bulduğu anahtarla, elleri titreyerek kapıyı açtı. İçeriden çıt çıkmıyordu. Babasının her zaman ki abartılı zevkinin aksine burası çok basitti. Koridoru yürüyerek, salona geçti.
Halit Akgül, salondaki koltukta başını geriye atmış, önündeki onlarca alkol şişesinin arasında gözlerini kapatmış bir şekilde duruyordu.
Hali acınasıydı.
Oğlu, babasına tiksinerek baktı. Eline bir silah verseler, şüphesiz onu bu sefil hayattan kurtarırdı. Duyguları fakir, zihni pisliklerle dolu bu adamın, bu kadar büyüleyici bir evrende aldığı tek nefese dahi katlanamıyordu.
Sokak arasında, ölmeye terkedilmiş hayvanlar, hastalığını tedavi ettiremeyen yardıma muhtaç insanlar. Burada o kadar insan umutla beklerken, bu adamın ona verilen bu hayatı, iğrenç bir şekilde devam ettirmesini midesi kaldıramıyordu.
"Baba." Dedi buz gibi sesiyle.
Gelen alkol kokusu midesini bulandırıyor, buradan kaçıp gitme isteğini arttırıyordu.
Halit Akgül, zihninin derinliklerinde bir yerde, aşina olduğu sesi duydu ve gözlerini araladı.
Seneler sonra gördüğü beden, onu şaşkına uğratmıştı ancak bedeni tepki veremeyecek kadar uyuşmuştu.
Uzun yüzünde, yorgun ve sinsi bir sırıtma peydahlandı.
"Oğlum." Dedi tükürürcesine. Ares, gözlerini saliseliğine kapattı ve kusmamak için yutkundu.
Eski püskü tekli koltuğa otururken, duvar gibi olan güzel yüzünden taviz vermiyordu. "Annemden boşanmanı istiyorum." Dedi kısaca.
Bu bir rica değildi. Bu bir emirdi. Bu dava olacak, annesini sonsuza kadar bu hayattan kurtaracaktı. Annesinin de bir trafik kazasında, intihar girişiminde ya da her hangi bir durumda cansız bedenini duymak istemiyordu.
Kardeşi için geç kalmıştı ama şimdi olmazdı. Daha fazla kayıp vermeye dayanamazdı. Eğer bunu da yapamazsa vicdan azabından ölecek, kazanan babası olacaktı.
Gerçi o bu hikayede ki en büyük kaybedendi.
Duygularını, aklını, sevdiklerini, mantığını, her şeyini...
Elinde hiçbir şey yoktu.
Halit Akgül hiçbir şey demedi. Bedenini zorlukla kaldırdı. Önünde duran sigara paketinden yeni bir dal çıkarırken, ateşlemişti. Derince bir nefes çekti.
"Bu olmayacak." Dedi en sonunda. Ares sakinliğini korumaya çabalamadı.
Şeytan zihnine kirli düşüncelerini fısıldıyor. Onu burada öldür ve iş bitsin diyordu. Ama hayır, Ares kulak vermedi.
"Olacak." Dedi keskince. İkisi de kararlıydı. Bir taraf pes etmeden düşmanlık bitmeyecekti. Dakikalarca durdular.
Ares, babasını izledi. Babası sigarasını içti. Sonunda içi izmaritlerle dolu küllüğe biten sigarasını bastırdı. Sertçe öksürürken, geriye doğru yaslandı ve duygusuzca oğluna baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düşman Kolejler
أدب المراهقينİnsanların hayatı, bazen küçük, bazense büyük dokunuşlarla alabora olur. Alevlerin içinden yükselen dumanların ardından tertemiz bir sayfa açarak yeni olduğumuz okulda, hayatımız değişmişti. Uzuvlarım her duyguyu son raddesine kadar hissediyordu...