Keyifli okumalar...
İpucunu heyecanla açtığımda karşımda tek bir kelime görmüştüm. Hayal kırıklığıyla kaşlarım çatılırken kağıdı Diana'ya vermiştim.
-Karadelik mi?
-Tek bir kelimeyle nasıl bulalım diğer noktayı? İpuçları düzgün olsaydı bari.
İpucunu da yanımıza alarak sanat merkezinden çıkmıştık. Tam kapıdan çıkarken yine o robotik sesi duymuştuk.
-Mavi nokta etkinleştirildi.
Diğerleri de noktalardan birini etkinleştirmişti. Sesi duymamla mutlulukla Diana'ya dönüp "Üç kaldı." demiştim. Bir an önce bitirmek istiyordum oyunu. Ne kadar çabuk biterse o kadar iyidi.
Bakınarak sokaklarda geziyorduk ama hiçbir şey bulamamıştık. Ne aramamız gerektiğini bile tam olarak bilmiyorduk. Tam söylenmeye başlayacakken Diana bir dükkanı göstererek konuşmaya başlamıştı.
-Şuranın tavanından gezegen gibi bir şeyler sarkıyor. Gel bakalım.
Demesiyle gösterdiği yere doğru yönelmiştik. Küçük bir dükkandı. İçerisi uzay temalı eşyalarla doluydu. Diana'yla farklı taraflara yönelip karadeliklerle alakalı olan eşyalara bakmaya başlamıştık.
Oldukça güzel duran bir minyatürü alıp Diana'ya dönmüştüm.
-Baksana çok güzel değil mi bu?
Diana dönüp elimdekine bakarken "Evet, gerçekçi ve güzel olmuş." demişti. Daha sonra elimdekini yerine koyarken Diana'nın sesiyle durmuştum.
-Bir dakika, elindeki Hawking...
-Karadelikler...
İkimizde mırıldanarak söylediklerimizden sonra duvardaki Stephan Hawking posterine dönmüştük.
Ben sevinçten garip garip hareketler yaparak postere bakarken Diana dikkatle inceliyordu. Sonra bir gariplk farketmiş olmalı ki posteri yerinden çıkarmıştı. Poster çıkar çıkmaz gördüğümüz mavi düğmeyle Diana'ya sarılmıştım. Bir yandan da "Bulduk, bulduk!" deyip duruyordum. Dediğim gibi ne kadar çabuk biterse o kadar iyidi.
Diana sevincime güldükten sonra sanki bir çocuğa söyler gibi "Hadi, bas bakalım düğmeye." demişti. Söyleyiş tarzına gülerken düğmeye basmıştım.
-Mavi nokta etkinleştirildi.
Son iki nokta kalmıştı. Sevinçle yeni bir ipucu aramaya başlayan Diana'ya yardım etmeye başlamıştım. Tam bulmaktan umudu kesmek üzereyken posterin arkasında bir yazı farketmiştim.
-Diana burada bir şey var.
Posterin arkasını çevirdiğimde Diana sesli olarak okumuştu.
-Platon'un kayıp adası. Yine mi kısacık ipucu? Ne ki bu şimdi?
Kaşlarım çatılırken düşünmeye başlamıştım. İpucunu sürekli içimden tekrar ediyordum. Ne olabilirdi ki? Aniden zihnimde patlayan konfetiyle beraber "Atlantis!" demiştim.
-Doğru, tamam, bunu bulduk da şimdi ne yapacağız?
-Bilmiyorum. Diğerleri ne yapıyor acaba? Arron'a sor bakalım, nerede olduğunu. Abimler kesin bir aradadır. Bende onların yerini anlamaya çalışayım.
Diana bana göz devirirken "Arron'a sormasak da olur bence." demişti.
-O, her şeyi seninde bildiğini bilmiyor. O yüzden yapacak bir şey yok. Her şey normalmiş gibi davranman lazım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Strange
Bilim KurguGizli bir şirket... Tehlikeli bir deney... Genetiği değişen çocuklar... Telekinezi, ışınlanma, görünmezlik... Aşk, sevgi, dostluk... Tüm bunları içinde barındıran olayları öğrenmek ve her şeyi onlarla beraber keşfetmek istiyorsan sende okumaya başla...