Bölüm 33

47 12 51
                                    








İyi okumalar...






-...Daha on dakika olmamıştı. İşte o zaman bir gariplik olduğunu anlamıştım. Bir odanın önüne geldik, içeriye girdiğimizde Helena'nın bir adama arkasından vurduğunu ve adamın bayıldığını görmüştüm. Tabi görmemle çığlık atınca da herkes bana bakmıştı.

Annemi onaylayan Helena "Zaman kazanmak için o adamı kandırarak erkenden gönderen bendim ama pek zaman kazandırdığı söyleyemem." demişti.

***

(Birkaç yıl öncesi/ Alexandra'nın anlatımından)

Girdiğim odada gördüklerimle çığlık atmıştım, böylece herkes bana dönmüştü. Bu kadının kim olduğunu bilmiyordum ama çıldırmış gibiydi. Angelica'nın önünde dikilen adama arkasından vurmuş ve bayıltmıştı. Çığlığımla beni ve yanımdaki beyaz önlüklü adamı görünce elini ona doğru uzatmıştı ama bu sırada bir garip bir şey farketmiştim. Gözleri renk değiştirmişti.

Gördüğüm bu gariplikle odanın köşesine doğru kaçarken beyaz önlüklü adamın hareket edemediğini farketmiştim. Çıldırmış gibi gözüken kadın ona yaklaşıp boynuna bir enjektör saplamıştı. Adam bayılırken kadın elindeki enjektörü atıp ileride sedyede uzanan Angelica ve bana  dönmüştü.

-Korkmayın, kaçmanıza yardım edeceğim. Birlikte kaçacağız. En azından sizin bebeklerinizi kurtarabiliriz.

Onu duyunca Angelica'ya dönmüştüm. Kadına olan bakışlarındaki minneti farkedince gerçekten de bize yardım etmek istediğini anlamıştım. Ben gelmeden önce Angelica'ya yardım etmiş olmalıydı. Bu yüzden az önce gördüklerim hakkında bir şey sormamış, söylememiştim.

Angelica'nın sedyeden kalkmasına yardım ederken "Nasıl kaçacağız peki?" diye sormuştum.

-Arkada bir çıkış daha var, oradan çıkacağız ama önce Arron'u yanıma almam lazım.

Kadının dedikleriyle kaşlarım çatılır gibi olurken "Kaçabileceğimize emin misin? Arron kim? Hem Benjamin'i burada bırakamam." demiştim.

-Benjamin eğer kocansa merak etme. Onları çoktan bayıltıp şehrin girişinde bir yere bırakmışlardır.  Ayrıca Arron benim oğlum. Daha çok küçük onu burada bırakamam.

Dedikleriyle ikimizde kafamızı sallamıştık. Angelica kadına baktıktan sonra "Teşekkürler, bize yardım ettiğin için ve adın ne?" demişti. Kadın odaya girdiğimizden beri sürdürdüğü telaşlı tavırlarıyla cevap vermişti.

-Helena.

Daha sonra Helena'yı izleyerek odadan çıkmıştık. Hızlıca birkaç koridor geçtikten sonra bir odanın önünde durmuştuk. Bütün koridorlar bembeyazdı, bu yüzden sanki her yer aynıydı ama Helena yolu çok iyi biliyor gibiydi.

Helena hemen odaya girmişti ve kısa süre içerisinde elinde bir bebekle dışarı çıkmıştı. Gerçekten de çok küçüktü ve çok sevimliydi. Fakat şu an bebek sevmek için zamanımız yoktu. İlerlemeye devam ederken Helena bir yandan da sessizce mırıldanıyordu.

-Lütfen ağlama bebeğim, tamam mı? Sakın ağlama...

Angelica'yla tedirgince birbirimize bakıp peşinden gitmeye devam etmiştik. Helena arada bir durup doğru yöne gidip gitmediğimizi kendi kendine kontrol ediyordu. Yol uzadıkça bebek huysuzlaşmaya başlamıştı. Helena susturmaya, sakinleştirmeye çalışsa da pek başarılı olamıyor gibiydi.

Birkaç koridor daha geçtikten sonra Helena sevinçle "İşte geldik, kurtulduk!" diyerek bir kapıya yönelmişti. Kapıya doğru yürürken kontrol etmek için arkasındaki bize dönmüştü. Bize sevinçle bakarken gözü arkamızdaki bir yere takılmıştı.

The StrangeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin