Keyifli okumalar dilerim...
-Hoşgeldin Alissa, bende seni bekliyordum.
Duyduğum ses tanıdık gibi gelse de nerede duyduğumla ilgili hiçbir fikrim yoktu. Kapıya yapışık bir şekildeyken elim, ışığı açabilmek için duvarı yokluyordu.
-Sen kimsin? Niye bekliyorsun beni?
Sorduğum sorulara cevap vermezken yaklaşmaya başlamıştı. Arkamda kapı olduğundan başka bir yere gidemezdim. Zaten hızlıca yakınıma gelmişti bile. Dibimdeki turuncu gözlere bakarken içimden keşke kapıdan geçebilsem diye düşünüyordum.
Gözlerimi kapatıp açtıktan sonra hala turuncu gözleri görmemle geçemediğimi anlamıştım, yine de denemeye değerdi. Hareket ettiğini hissederken ufak bir sesle birlikte oda aydınlanmıştı.
Işığı açtıktan sonra geri çekilip odadaki tekli koltuklardan birine yönelirken arkasından şaşkınlıkla bakıyorum. Nasıl buraya gelebilmişti?
-Sen az önce Diana'yla gitmedin mi?
Kapıdan ayrılarak şaşkınlıkla sorduğum sorulara cevap alamadan gözlerim irileşirken aklımda kötü senaryolar dönmeye başlamıştı bile. Gücünü bilmiyorduk ki, Diana'ya bir şey yapmış olabilirdi. Sonuçta Robert'ın oğluydu.
-Yüzün neden öyle oldu? Arkadaşına zarar verdiğimi düşünmüyorsun umarım?
Söyledikleriyle gözlerimi normal boyutlarına döndürüp sabit bir yüzle durmaya çalışmıştım.
-Gerçekten öyle bir şey yaptığımı düşündün yani. Neyse bunu şimdilik boş veriyorum, beni tanımıyorsun sonuçta ve arkadaşınla giden ben değildim. Şekil değiştirebilen bir arkadaşımdı.
Söyledikleriyle biraz olsun rahatlarken karşısındaki tekli koltuğa oturmuştum. Daha bir şeyler konuşacak gibiydik.
-Nereden biliyordun buraya geleceğimi?
Sorduğum soruyla sırıtırken "Birisi yanıma gelip Arron'un sana söylediklerini bana söylemiş olsaydı, bende ilk önce ilaçları yok etmeye çalışırdım." demişti. Kaşlarım çatılırken düşünceli bir ifadeyle ona dönmüştüm.
-Bilerek Arron'un ilacını geciktirdin öyle değil mi? Gelip anlatmasını istedin. Çünkü bir şeyler yapacağımızı biliyordun. Peki şimdi ne istiyorsun?
-Yardım.
Kendi kendime "Hayır kurumu olduk sanki, herkes bize geliyor." diye mırıldanmıştım. James'in duyup duymadığını bilmesem de öylece bir cevap bekler gibi yüzüme bakıyordu.
-Ne için yardıma ihtiyacın olduğunu söylersen edip etmeyeceğimizi söyleyebilirim, ne istiyorsun tam olarak?
-Annemi Mutatio'dan kaçırmak.
Duyduğum şeyden emin olamayarak yüzüne bakmıştım ama oldukça ciddi görünyordu. Adrian'ın zihnine girdiğimde gördüklerim aklıma dolmaya başlamıştı. Mutatio'ya tek giremezdik. Birkaç kişi girebilsek bile hepimiz kaçamazdık ve ben kimseyi feda etmeyi göze alamazdım.
Ciddi suratına bakarken "Şaka mı yapıyorsun?" diye sormuştum, hiç öyle bir hali olmasa da.
-Sence şaka yapar gibi bir halim var mı? Ayrıca sizin de seçim şansınız yok.
-O ne demek?
-Siz annemi kurtarmama yardım edeceksiniz, bende Arron'a ilaç vermeyip Robert'ı oyalayacağım. Yani herkes kazançlı çıkacak bu işten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Strange
Fiksi IlmiahGizli bir şirket... Tehlikeli bir deney... Genetiği değişen çocuklar... Telekinezi, ışınlanma, görünmezlik... Aşk, sevgi, dostluk... Tüm bunları içinde barındıran olayları öğrenmek ve her şeyi onlarla beraber keşfetmek istiyorsan sende okumaya başla...