Keyifli okumalar dilerim...
Ben ne duymuştum?
Ben doğru mu duymuştum?
Duyduğum şeyle birlikte kendimi odadan dışarı atmıştım. Bu bilgiyle ne yapmam gerektiğine dair en ufak bir fikrim bile yoktu. Tek bildiğim bunu birine söylemeliydim.
Böyle önemli şeyler duyduğumda asla saklayamazdım. Ya ağzımdan kaçırırdım yada sırf birilerine söyleyebilmek için ağzımdan kaçırmış gibi yapardım. Ancak bu sefer ne yapmam gerektiğini bilmiyordum.
Arron müdirenin oğluydu ama şimdi babasının Mutatio'dan olduğunu öğrenmiştim. Bunu neden bana söylemişti? Biraz önce beni tehdit ediyordu ama sonra babası hakkındaki bu bilgiyi benimle paylaşmıştı. Müdire ve Arron dışında Victoria'da bunu bilen kişilerin olduğunu düşünmüyordum.
Bu yüzden anlamadığım şey neden bana söylediğiydi. Sanırım sonunda benden daha dengesiz biriyle tanışmıştım.
Öğrendiğim şeyle beynimde konfetiler patlarken odama yönelmiştim. Yüzümdeki şok olmuş ifadeyi silmeye çalışıyordum ama başarılı olup olmadığımdan emin değildim.
Odaya gelince kapıyı sessizce açıp içeriye bakınmıştım. Diana hala banyodaydı. Yine aynı sessizlikle içeri girip o banyoya girmeden önce yaptığım gibi yatağıma uzanıp telefonumu çıkarmıştım. Gerçi şu an telefon hiç ilgimi çekmiyordu. Beynimde daha ilginç bir cümle dönüyordu çünkü.
Boş boş tavana bakarken bir anda önümde bir el sallanmaya başlamıştı. İşte o zaman irkilip çoktan banyodan çıkmış hatta giyinmiş olan Diana'ya dönebilmiştim. Diana tepkime garip garip baktıktan sonra kaşları çatılacak gibi olmuştu.
-Ne diye tavanı izliyorsun?
-Hiç, dalmışım...
Hala emin değildim. Diana ile tehdit edildikten sonra hangisinin daha doğru olacağına karar veremiyordum. Ona olanları anlatmalı mıydım? Yoksa anlatmamalı mıydım?
-Bana bak, Alissa! Saf mı sandın kendin gibi beni? Söyle bakalım ne oldu?
Aşırı bir tepki vermemeye çalışıp "Ne olabilir ki? Bir şey olmadı tabiki." demiştim. Diana bu dediğimle tek kaşını kaldırıp bana bakmıştı. Bakışıyla olduğum yerde küçülürken "Bir şey olmadı, bakma öyle!" demiştim.
Bunu dememle Diana hafif gülümsüyormuş gibi gözüktüğü bir yüz ifadesiyle "Tamam." dedikten sonra yatakta oturduğu yerden kalkmıştı. Ancak kalkmasıyla dayanamayıp "Tamam, otur." demiştim.
Bunu duyunca Diana gülerek bana dönmüş ve eski yerine oturmuştu.
-Biliyordum dayanamayacağını. Söyle bakalım şimdi ne işler karıştırdığını.
Oflayarak ona bakmıştım. Beni bu kadar iyi tanıması bazen sinirimi bozuyordu.
-Taşlar mevzusundan önce yine bir astral seyahat sayesinde şu Mutatio olabilir dediğim yere gittim. Oradaki adam taşlar falan diyordu, tam anlamadım. Bir de Adrian'dan bahsediyordu. Astral seyahatten sonra pelerinli adamdan korktuğum için dışarı çıktım. Hava alayım diye...
Sonra bazı detayları anlatmayı unutmayarak o gün olanları ve farkettiğim bazı şeyleri Diana'ya anlatmıştım.
-Tamam, bunları anladın da sonra ne yaptın?
Bunu sormasıyla kısık sesle konuşmadan önce beni öldürme ihtimaline karşılık kaçabilmek için yattığım yerden doğrulmuştum.
-Arron'un yanına gittim. Ona sen hainsin dedim. O da beni tehdit etti. Çıkmadan önce de o pelerinli adamın aslında kendi babası olduğunu söyledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Strange
Science FictionGizli bir şirket... Tehlikeli bir deney... Genetiği değişen çocuklar... Telekinezi, ışınlanma, görünmezlik... Aşk, sevgi, dostluk... Tüm bunları içinde barındıran olayları öğrenmek ve her şeyi onlarla beraber keşfetmek istiyorsan sende okumaya başla...