Merhabalar, keyifli okumalar...
Odamın kapısının çarpılmasıyla uyanmıştım. Gözlerimi zorlukla açmaya çalışırken söylenmelerine devam eden Diana'nın sesi kulaklarıma doluyordu.
-Hadi kalk artık Alissa, yeter uyuduğun! Daha ortalığı toplayıp hazırlanmamız gerek.
Onu onaylayan mırıltılarla kafamı tekrar yastığa gömmüştüm. Bir süre ses gelmeyince gittiğini sanmıştım ki çığlık atarak üstüme atlayan Diana'yla nefesim kesilmişti. Hemen bağırmaya başladım. Yoksa sanırım ölecektim. -
-Yok artık, uyuyana saygı da kalmamış! Ne yedin sen, fil mi yedin, ölüyorum sanırım!
Bir yandan da onu üstümden atmaya çalışıyordum. O ise son dediklerimi duyana kadar kahkaha atıyordu. Ancak son dediklerimi duyduğunda bende onların son sözlerim olduğunu anlamış ve onu can havliyle itip kaçmaya başlamıştım.
"Hiç boşuna kaçmaya çalışma! Sen bana şişman mı demek istedin az önce!?"diye bağırdığında daha da korkmuş ve "Özür dilerim, hiç öyle bir şey yapabilir miyim?" diyerek koşmaya başlamıştım.
Uzun bir süre boyunca çığlık çığlığa beni kovalamıştı. En sonunda yorulmuş olmalı ki ellerini dizlerine koymuş, dinleniyordu. Bende kendimi yere atmıştım.
-Kendi rızanla gel ve cezana razı ol. Beni yormazsan belki daha hafif bir cezayla yırtarsın.
Hala uyanamamış olmalıyım ki bu dediğine inanmış ve kaderime razı olmuştum. Unuttuğum şey ise zaten çoktan yorulduğuydu...
***
Diğerleriyle buluşacağımız kafeye giderken kafam kesinlikle yerdeydi ve somurtuyordum. Diana ise arada bana bakıp gülüyordu. Hala bana bunu giydirdiğine inanamıyorum. Ceza olarak bana fosforlu bir tişört giydirmişti. Fosforlu... Ben hiç sevmezdim bu renkleri. Bu şeyin bizim evimizde ne işi vardı anlamıyorum ki? En kısa zamanda bunları gizlice çöpe atmalıydım ki bir daha böyle bir şey yapamasın.
Kafeye girer girmez bizimkilerin yanına yönelmiştik. Diana kızlarla selamlaşırken bende abime sarılıyordum. Bizimkiler derken iki arkadaşımız ve abimden bahsediyordum.
Abimin adı Derek'ti. Kızlardan biri Amy biri de Bertilda'ydı. Amy ve Bertilda yakın arkadaşlarımızdı. Onlara da selam verip yerime otururken gözüm abimin yanındaki yabancı çocuğa takılmıştı.
Daha önce hiç görmemiştim. Bu yüzden merakla Amy'e dönüp kaş göz yapmıştım. Durumu anlayan arkadaşım bize hitaben konuşmaya başlamıştı.
-Kızlar bu da benim kuzenim Arron.
Söylemese bir akrabalıkları olduğunu hayatta düşünmezdim. Birbirlerine hiç benzemiyorlardı. Bence çok farklıydılar.
Diana gülümseyerek " Merhaba ben Diana ve bu da Alissa." diyerek ikimizi de tanıtmıştı. Bende gülümsemeye çalışarak başımla selam vermiştim. Gülemiyordum çünkü biliyorsunuz üzerimde giymeyi asla istemediğim bir kıyafet vardı ve bu çocuk biraz fazla yakışıklıydı.
Tam somurtmaya geri dönüyordum ki abim üzerimdekini fark ederek kahkaha atmaya başlamıştı. Sürekli onun giydiği fosforlu şeylerle dalga geçtiğim için oldukça hoşuna gitmiş gibiydi bu durum.
Ona göz devirip Diana'ya "Çok hoşuna gidiyor değil mi Derek'in diline düşmem?" diye sormuştum.
Normalde abime ismiyle seslenmezdim çünkü bundan nefret ederdi. Fakat şu an bana gülüyordu ve ben onu sinirlendirmek istiyordum. Diana "Evet çok eğlenceli oluyor, sinirden kudurmanı izlemek çok hoşuma gidiyor." diyerek gülmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Strange
Ficção CientíficaGizli bir şirket... Tehlikeli bir deney... Genetiği değişen çocuklar... Telekinezi, ışınlanma, görünmezlik... Aşk, sevgi, dostluk... Tüm bunları içinde barındıran olayları öğrenmek ve her şeyi onlarla beraber keşfetmek istiyorsan sende okumaya başla...