Hoşgeldiniz, keyifli okumalar...
Bizimkilerle vedalaştıktan sonra kafeden çıkmış ve eve dönmüştük. Hemen üzerimi değiştirmiş ve salonda oturan Diana'nın yanına gitmiştim. Kendimi çuval gibi koltuğa bırakmış ve kapalı televizyonu izlemeye başlamıştım. Sessizliğimi yanlış anlamış olmalı ki "Abartma Alissa, surat asmayı bırakmazsan bir daha ceza olarak sana hep o kıyafeti giydiririm." diyerek tehdit etmişti Diana. Onun çatılmış kaşlarına bakıp güldüm. Çok iyi tehdit ediyordu ama maalesef sessizliğimin sebebi o değildi. " Hayır onu çoktan unutmuştum bile. Aklıma bir şey takıldı, onu düşünüyordum sadece." diyip yayıldığım koltukta ona doğru döndüm. Diana'da sırıtarak bana doğru yaklamış ve "Yoksa Arron'u mu düşünüyorsun?" diye sormuştu. Ben sorusuna anlam veremezken o tek kaşını kaldırmış benden cevap bekliyordu. Tavrına karşılık kaşlarımı çattım, " Saçmalama, Arron nereden çıktı şimdi? Hem daha bugün tanıştık niye onu düşüneyim ki?" deyip göz devirmiştim. Alaylı bir tavırla bakmış ve "Çünkü yakışıklı?" demişti. Yalan değil yakışıklıydı ama hem bu onu düşünmem için yeterli bir sebep değildi hemde bence şu an ondan daha önemli konularımız vardı. Zaten Diana da sırf yakışıklı diye onu düşünmeyeceğimi bilecek kadar beni tanıyordu sadece daha fazla somurtmamam için dikkatimi dağıtmaya çalışıyordu.
"Dur bir ya, boşver Arron'u! Daha önemli bir mesele var konuşmamız gereken." demiştim. Merakla bana dönmüş, "Neymiş o önemli mesele?" demişti. Sıkıntılı bir nefes almıştım. "İki gündür olan gariplikleri farketmedin mi? Bugün olanları dün de seninle yaşadık, bir de sabah yatağında olmana rağmen seni görememem. Bunlar sana normal mi geliyor?" diye sormuştum. Bir süre ciddi ciddi düşünsede sonunda göz devirmiş. "Abartma Alissa, ne gibi bir anlam çıkarabilirim ki bunlardan?" demişti. Korku dolu bir ifadeyle ona dönmüş "Belkide deliriyorumdur!" demiştim. Diana ise saçmaladığıma dair bir şeyler geveleyerek odasına gitmişti. Hadi ama neden bunlar herkese normal geliyordu ki?!
Hava kararıyorken ben akşam yemeği hazırlıyordum. Diana çok boş oturduğuma bu yüzden çok düşündüğüme ve saçmaladığıma karar vermiş, yemek yapma işini bana bırakmıştı. Kendisi duş almaya giderken yapmazsam başıma geleceklere dair birkaç spoi vermeyi de unutmamıştı tabiki...
Yemek hazırlarken bir yandan çalan şarkıya göre hafif hafif dans ediyordum. Dans etmek en büyük hobilerimdendi. Bedenimi müziğin ritmine bırakmak büyük bir zevk veriyordu. Ritimle, ahenkle hareket etmek... Sadece hobi olsada son zamanlarda ders almayı düşünüyordum. Hem beni meşgul edecek bir uğraşım olurdu.
Sofrayı kurmaya başlarken banyo kapısının açıldığını duymuştum. Bir süre sonrada Diana'nın odasının kapısının kapanışını. Koridora doğru "Çabuk gel! Yemek hazır!" diye bağırmıştım. Daha sonra hazırladıklarımı almak için tezgaha yöneliyordum ki karşımda bornozunu açmak üzere olan Diana'yı görünce çığlığı basmıştım. O da çığlığımla korkmuş ve çığlık atmıştı.
Tanrı aşkına, az önce odasına girmişti! Hemde ben mutfağın kapısındaydım! Nasıl bana görünmeden arkama geçebilirdi?! "Sen az önce odana girmedin mi? Nasıl geldin buraya?" diyerek bağırmıştım. O da şaşkınlıkla bana bakmış, "Bilmiyorum! Az önce odamdaydım. Anlamadım nasıl olduğunu! Böyle bir şey nasıl olabilir?" demişti.
Yüzümün bembeyaz kesildiğine emindim. Boş bakışlarla birbirimize bakıyorduk ki "Hayalet!" diye bağırarak koşmaya başlamam bu sessizliği bozmuştu. Koşarak Diana'nın odasına gitmiştim. İçerideki Diana'ysa Diana odasında olamazdı. Eğer içerideki Diana değilse Diana burada olmalıydı. Ancak her iki durumda normal değildi!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Strange
Ciencia FicciónGizli bir şirket... Tehlikeli bir deney... Genetiği değişen çocuklar... Telekinezi, ışınlanma, görünmezlik... Aşk, sevgi, dostluk... Tüm bunları içinde barındıran olayları öğrenmek ve her şeyi onlarla beraber keşfetmek istiyorsan sende okumaya başla...