Bölüm 1

128 13 3
                                    





Hoşgeldiniz, keyifli okumalar😄





Elimdeki kalemi masaya bırakıp kafamı tavana kaldırdım. Çok yorulmuştum ve artık dil bilgisi dinlemek istemiyordum. Yine de kendimi zorluyor ve konuyu kaçırmamaya çalışıyordum. O kadar dersten sonra bu çok zordu.

Yanımda dikkatle not alan canım arkadaşıma baktım. Her zamanki gibi fazla odaklandığından kaşları çatılmıştı. Dikkatini hiçbir şekilde dağıtamayacağımı anlayınca kafamı bir anlık pencereye çevirdim. Gördüğüm manzarayla gözlerimi oradan alamadım. Akşam oluyordu. Gökyüzünde birçok renk birbirine karışmıştı ve bahçedeki ağacın dallarında gezinen kuşlar bana harika bir seyir sunuyordu.

Hocamızın dikkatleri üzerine toplamak için ellerini çırparak "Biraz daha dayanın az kaldı. Kafalar tahtaya dönsün." demesiyle kafamı ona çevirmiştim. Başka bir hoca olsa kesinlikle uyurdum ama bu adam çok kibar ve çok otoriterdi. Ayrıca kendini dinletmesini çok iyi biliyordu. Bu yüzden yeniden derse odaklanmaya çalıştım.

Anlattığı birkaç şeyden sonra dersin bittiğini söyleyen hocamıza minnetle baktım. Biraz daha ders işlese kafamı sıraya vurmaya başlayabilirdim. Seksen dakika boyunca tek bir şeye odaklanmak çok zordu. Hem ben çabuk sıkılırdım.

Eşyalarımı çabucak topladım ve Diana'yı beklemeden sınıftan çıktım. Merdivenin başında durup onu beklemeye başladım. Amacım sadece sınıftan erken çıkmaktı. Derslikteki hava beni boğmaya başlamıştı. Yinede eğer Diana'yı beklemeden gitmeye kalksam birkaç hafta trip yiyebilir veya haftasonu bütün evi defalarca temizlemek zorunda kalabilirdim. Yanıma geldiğinde acele edişime göz devirdi ve yürümeye devam etti. Sonunda okuldan çıkmamızla üzerimdeki melankoli havası dağılmaya başlamıştı, tabi bunda dinlediğim hareketli müziğin de etkisi olması da mümkündü.

Şaşkınlıkla "Hava çok kararmış ama olsun karanlıkta yürümek çok güzel oluyor." diyen Diana'ya çevirmiştim kafamı. Ona kafamı sallayıp "Bencede." diye mırıldanmıştım. Bana tekrar göz devirip aniden gelen melankolik ruh hallerimden nefret ettiğiyle ilgili bir şeyler gevelemişti. Ona odaklanamıyordum. Hiçbir şey düşünmüyordum aslında ama sanki düşünmem gereken bir sürü şey varmış gibi dalgındım. Engelleyebildiğim bir şey değildi.

Diana'yla minik şirin evimize gelmiş ve yemek için bir şey hazırlamaya girişmiştik. Yemek hazırlarken onun bana laf sokuşları ve benim sakarlıklarım sayesinde bolca gülmüştük ve önceki halimden eser yoktu. Artık daha çok ilkbahar gibi hissediyordum. Ruh hallerimi mevsimlere benzetmeyi severdim. Önceki gibi melankolik bir sessizlik olduğunda sonbahar, şimdiki gibi yaramazlık yapmak isteyen mutlu bir çocuk gibi olduğumda ise ilkbahar gibi hissediyorum derdim. Ne yapabilirim boş zamanım çoktu, bende böyle şeyler düşünerek değerlendiriyordum.

Yemekten sonra ortalığı toplamış ve film izlemeye karar vermiştik. Ben birkaç abur cubur ve sıcak çikolata hazırlarken Diana içeride film ayarlıyordu. "Alissa eğer çabuk olmazsan Twilight açarım."diye bağırmasıyla aceleyle hazırladıklarımı almış ve içeri geçmiştim. Sırıtarak bana bakıyordu.O seriyi hiç sevmiyordum ve izlemeyi şiddetle reddediyordum ama maalesef Diana çok seviyordu. Bana da zorla izletmeye çalışıyordu. Elimdekileri bıraktım ve ona dönüp "Taş-kağıt-makas, hemen şimdi!"dedim. Kahkaha atarken beni onaylamıştı bense kaşlarımı çatıp ona dil çıkarmıştım.

Taş-kağıt-makas oynamıştık ve maalesef o kazanmıştı. Sürekli kaybediyordum ama tabiki savaşmaktan da vazgeçmiyordum. Ben somurtarak ona bakarken " 'Ben sana bu seriyi izletirim' demiştim."diyerek filmi açıyordu. Bir süre daha somurtarak ayakta dikilsem de artık izlemek zorunda olduğumu bildiğimden sıcak çikolatamı elime almış ve koltuğa kurulmuştum. "Keşke kahve yapsaydık."diyen Diana'yı duyunca dudaklarımı büzmüş ve "Ben istemiyorum ama istersen sana yapıp geleyim. Sen filme başla ben hemen yapıp geliyorum."diyip ayaklanmaya çalışmıştım. Beni geri oturtup izin vermemiş, "Gerek yok otur da izle, sanki ben senin filmi izlemekten kaçmaya çalıştığını bilmiyorum." demişti. Ne diyebilirim ki beni çok iyi tanıyordu. Normalde fazla üşengeç olduğumdan böyle bir şeyi teklif etmeyi bırak o istese yapmazdım. Bunu maalesef çok iyi biliyordu.

Diana ve ben çocukluğumuzdan beri birbirimizi tanıyorduk. Ailelerimiz yakın arkadaştı. Bu birbirimizi oldukça iyi tanımamıza sebep olmuştu. Şu an lisedeki son senemizdeydik. Bir senedir beraber yaşıyorduk. Ailelerimizde bu şehirde yaşıyordu ama beraber yaşamanın çok eğlenceli olacağını düşünmüş ve üniversiteye gittiğimizde yapmak istediğimiz bu şeyi bir sene kadar öne çekmiştik. İnkar edemeyeceğim abimin iğrenç esprileriyle uyanmaktan kurtulmak beni oldukça mutlu etmişti. Gerçi tam olarak kurtulamamıştım çünkü her ay bir hafta ailelerimizle kalıyorduk. Ayrı eve çıkmamıza izin verirken bunu şart koşmuşlardı.

Filmin yarısına geldiğimizde gözlerim kapanmaya başlamıştı bile, gerçekten izlemek istemiyordum. "Kesin uyumuştur." diyen Diana'yı duyunca uykulu sesimle "Hayır uyumadım." demiştim. Bunun üzerine Diana çığlık atmış ve dehşetle bana bakmıştı. Uykulu halim dağılırken kaşlarımı çatmış "Ne diye bağırıyorsun?" demiştim. "Sen, sen resmen bana cevap verdin!?"diye bağırarak dehşetle konuşmuştu. Ona göz devirmiş, "Sana cevap vermem çok mu garip Diana, ne saçmalıyorsun?" diye çıkışmıştım. O ise bana uzaylı görmüş gibi bakmaya devam ediyordu. "Hadi saçmalamayı bırak da filmi izleyelim. En sevdiğin sahne kaçıyor."demiştim. Tabiki filme dönerken "Ama ben onu sadece aklımdan geçirmiştim."diye mırıldanan Diana'yı duymamıştım.

Sabah alarmla uyanmıştım. Elim direk tutulan boynuma gitmişti. Etrafa zorlukla bakındığımda Diana yoktu. Büyük ihtimalle dün filmi izlerken uyuyakaldığımdan kendince ceza vermiş ve koltukta uyumama izin vermişti. Çok caydırıcı bir cezaydı çünkü canım boynum fena tutulmuştu. Üstümdeki battaniyeyi fırlatıp alarmı kapatmıştım. Bir süre salak salak etrafa baksamda adımlarım Diana'nın odasına yönelmişti. Odasına baktığımda onu görememiştim. Yatağı dağıldığına göre odasına gelmişti ama şimdi neredeydi. Mutfağa giderken bir yandan da esniyordum. Hala çok uykum vardı. Diana'yı bulduktan sonra uyumaya devam etmeliydim. Ayrıca hafta sonu neden alarm çalmıştı ki? Doğru ya Diana için intikam soğuk yenen bir yemekti. Bu da cezamın bir parçasıydı kesinlikle. Anlamıyorum ki şu filmde beni uykumdan etmesini sağlayacak kadar güzel ne vardı?

Mutfağa girdiğimde uykulu halimden olsa gerek masanın altına bile bakmış ama Diana'yı görememiştim. Tam "Diana, neredesin bebeğim?" diye bağırarak arkamı dönmüştüm ki karşımda boş boş bana bakan arkadaşımı görmüştüm. Aniden onu farketmemle korkmuş ve çığlık atmıştım. Ne ara buraya gelmişti!

O ise bana göz devirmiş ve tezgahtaki sürahiye yönelmişti. "Ne diye bağırıyorsun gerizekalı?" demesiyle biraz daha sakinleşip "Bir anda seni görünce korktum. Seni arıyordum, nerdeydin?" diye sormuştum. Bana kendimi salakmışım gibi hissetmeme yol açacak bakışlar atmış ve "Az önce odama geldin ya, yatıyordum gördüğün gibi. Salak mısın beni gördüğün halde neden arıyorsun?" demişti. O odasına yönelirken "Saçmala Diana, odana geldiğimde yoktun orada." desemde beni takmamış ve "Sen uykunu alamamışsın bence git de uyumaya devam et." diyerek odasına gitmişti. Bir süre kaşlarımı çatarak boş boş odasının kapısına baksam da kafamı iki yana sallamış ve boşvererek odama yönelmiştim. Hafta sonuydu ve uykum vardı. Başka hiçbir şey önemli değildi. Zaten arada uykulu halimle böyle şeyler oluyordu önceden de.

Mesela bazen mutfakta annemle veya babamla konuştuğumu sanıyordum ama sonra onlara tekrar konuşmamızı hatırlattığımda öyle bir şey olmadığını söylüyorlardı. Yani uykuluyken oldukça saçmalıyordum.

Tam odama girerken Diana kapısını açmış ve "Öğleden sonra diğerleriyle buluşacağız,unutma!" diyerek geri kapatmıştı. Göremeyeceğini bilsemde kafamı sallamış ve odama girmiştim.
Ne saçma bir sabahtı böyle?

●●●●●

Umarım iyi bir giriş olmuştur. Beğenerek ve severek okurmanız dileğiyle...

The StrangeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin